Ufuk turu atıp birbirimizi bulma ihtiyacı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Ufuk turu atıp birbirimizi bulma ihtiyacı

Cenk UzunoğluCenk Uzunoğlu

 

Görüşmelerin tekrar başlamasını isteyenler var. Yok bırakılan yerden başlamazmış, yok ucu açık olmazmış diye de kendi kendimize tartışıyoruz. Hâlbuki masaya oturduğun anda bunların hepsi hikâye olur.  Ve en önemlisi bir kez daha kandırılmış pozisyonuna düşersen kendi kamuoyuna bunu anlatma baskısıyla da karşı karşıya kalırsın.  Masaya tekrar oturduğun andan itibaren bir baskı unsuru olarak Rum bunu sana karşı kullanır. Kullanmazsa aptaldır. Anlaşma yapmak için son derece gereksiz bir sebep daha masaya taşımış olursun. Biraz empati ve öngörüyle bunu düşünemiyor muyuz?

İsviçre’de Rum sürecin sonunda kar diye hanesine yazacağını sen ona masada avans diye verdiğinde Rum tarafı o avansın üzerine oturup seninle istediğin şartlarda müzakere etmez. Diğer bir deyişle iş yapmaz. Türkiye’den ne koparırım diye başka büyük işlerin peşinden koşmaya başlar.


***

İlle de görüşmeler başlasın diyen kesim kendi aralarında ikiye ayrılırlar.  Lafı evirip çevirmeden görüşmelerin başlamasını isteyenler ile lafı evirip çevirip eninde sonunda dayanamayıp görüşmelerin hemen başlamasını isteyenler. Eskiden lafı evirip çevirmeden ‘’ille de anlaşma’’ diyenler bir şekilde makam sahibi olarak müzakere masasına dahil olmuşlarsa lafı evirip çevirip bir süre sonra ayni noktaya geliyorlar. Her iki grup da ayni yolu yürüdükleri için er ya da geç vardıkları nokta da ayni oluyor.  Buna rağmen aradaki zamanlama farkından dolayı birbirlerini de döneklikle suçlamaktan kendilerini alıkoyamazlar.

Ayni noktaya varmaktaki zamanlama farkı makama oturmanın getirdiği geçici olgunluk belirtisi mi yoksa bir süreliğine de olsa Ankara nezdinde ‘’hizaya gelmenin gereği’’ mi orasını bilemeyiz. Bunun en son örneği Akıncı’dır.  İsviçre dağlarında ‘’son şanstır’’ dedikten sonra bir önceki hafta ‘’sorumluluk sahibi olarak tekrar görüşmelere başlamak lazım’’ deyiverdi. İsviçre dağlarındaki ‘’son şans’’ demeci demek ki sorumsuz bir açıklamaydı.

Hangi lafına inanalım?

Akıncı söylesin bize. Anadolu da esnaf bu tür gelgitleri olanlara ‘’KDV siz laf söylemek kolaydır’’ der. Herhalde Akıncı’nın içine düştüğü durumu özetleyen siyasi yorum bu cümledir.

 

***

 

Her görüşe saygı duymakla beraber bir noktadan sonra hala daha koşulsuz görüşmelere başlama ısrarı karşısında şaşırmamak elde değil. Bu şaşkınlığımızı birbirimize anlatma zorunluluğu vardır. Ada dışında olduğumuz için  ‘’galiba bu sefer olacak’’ diye bizleri de heyecanlandırmayı ve kandırmayı bir süre başardılar bu arkadaşlar. Bizim bilmediğimiz neyi biliyorlarsa yine pek istekliler görüşmelerin başlaması için tekrar ‘’ön sevişme’’ sürecini başlatmaya.  Yine o mevsim olmalı çünkü yine ‘’cıvınmaya’’ başladılar. Bizim arka planda olanlarla ilgili yeterli bilgi sahibi olup olmadığımız tartışmalı olabilir ama bugüne kadar bu arkadaşların bizden daha fazlasını bilmedikleri kesin.

Rum’un bizi azınlık konumuna sokma yönündeki tutumunu tek vücut halinde eleştirmek yerine, KKTC devletini küçümseyerek çözüm umutlarını canlı tutmaya çalışmaları da uyguladıkları yaklaşım olarak ön plana çıkıyor. Rum’a da ‘’bunlar düştü düşecek’’ diye umut oluyor.

 

Üzücü olan da bu. Bir avuç Kıbrıs Türküyüz şunun şurasında. Sorununun çözümündeki asgari müşterekteki bütünlüğümüze gölge düşmüş oluyor.

‘’İlle de görüşmeler başlasın’’ diyerek açık çek yazarak, inanarak girdikleri bu yoldan Rum’un bir bütün olarak gösterdiği tutum karşısında ‘’ille de anlaşma’’ ısrarından geri adım atmayı erdem değil gurur meselesi olarak görüyorlar. Bu soruna çözüm olarak eşitliğe dayalı ortaklık değil, azınlık ve çoğunluk konusu diye bakıldığı sürece tilkinin kuyruğu misali konu ne uzar ne de kısalır. Bunun anlaşılması lazım. Aksi takdirde çözüm arayışı her seferinde dönüp dolaşır çözümsüzlükle sonuçlanır. İlle de anlaşma diyen kesim içinde gelinen noktada artık azınlık statüsünde bir anlaşmaya da hazır olduklarını zaman zaman ifade ediyorlar. Herhalde sonrasında da bir ömür azınlık olmadığımızın mücadelesinin verilmesini bekliyorlar. Bu arabesk yaklaşım ve mücadele şeklini tüm iyi niyetli çabalara rağmen onurlu çıkış kapısını bulamadıkları için seçiyorlar. Rum’un tutumuna rağmen inkâr sürecinden çıkmaları mümkün olamıyor. Bunun için de toplumun çözümdeki ortak asgari müştereklerinin belirleneceği bir toplumsal manifesto taslağının partiler üstü bir şekilde tekrar kaleme alınmasının zamanı gelmiştir. Anlaşmanın adından ziyade toplumlara kısa ve uzun vadede yansıyacak olan yüzü ve içeriği önemlidir. Sokaktaki Rum’un anlayacağı lisan bizim asgari müşterekteki birliğimizdir. Tam da bu günlerde birbirimizi bulup altını çizerek Rum’a hatırlatılması gereken de budur.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar