TUTUNAYIM SAÇLARININ SARMAŞIKLARINA - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

TUTUNAYIM SAÇLARININ SARMAŞIKLARINA

Bedia Balses

Saçlarında okyanuslara açılan kapılar vardı.
Kıvrımlı yollar, engebeli ve çetrefilli.
Büküm büküm saç telleri vardı, anılar, oyunlar, şarkılar, hoşgeldinleri saklayan merhabalar vardı..
Saçları bütün bir ömrün özetiydi.
Tüm iç savaşlar saçlarında son bulurdu.
O saçları okşayınca dünyayla barışırdı.
Öylesine yumuşak, öylesine parlak, öylesine pırıltılıydılar ki, her gören şaşırırdı.
Okşama hissi verirdi o saçlar, kim görse kim yakınlaşsa ya imrenirdi ya kıskanırdı, ortası yoktu. …
Anne kadın kaç kez saklanmıştı o saçlara, kaç kez sığınmıştı, kaç kez çocukluğunu, gülümsemesini, en güzel yüzünü bulmuştu o saçlarda. Kaç zeytin yaprağı, kaç tütsü yakmıştı onlara. Öylesine güzeldiler ki, Tanrının mucizesinin kanıtıydılar. Parlak, sarı ve kıvrım kıvrımdılar. Asi, boyun eğmez ve baş edilmezdiler. Öylesine alımlı ve cazibeli, öylesine tutkulu ve eşsizdiler…
Nice yıl vardı o saçlarda, nice fotoğraf, dans, gol sevinci…
Anne kadın gözü gibi bakardı onlara. Savunurdu, kavga ederdi, dellenirdi, diklenirdi onlar için…

***

Ve bir gün yenildi anne kadın. Henüz daha yenildiğinin farkında değildi. Kendi kendine telkinlerde bulunuyordu. Okyanuslar yine akacaktı saçlarından. Kelebekler yine yuva yapacaktı. Müjdeler, sevinçler, mucizeler her sabah saçlarıyla parlayacaktı, gün ışığından önce. Yenilse de yenileneceği günleri bekleyecekti içindeki mağlup çocuğun gözyaşlarıyla.
Bir gün bir makasa yenildiğini sandı anne kadın. O makasla kırıklarını aldığını sandı saçlarından okyanuslara açılan çocuğun. Kırıklar gidecekti ve gelecekti düzenli zamanlar. Düzensizliği daha çok severdi hep düzenden oysa. Dağıtmayı daha çok severdi hep. Dağınıklığın yaşanmışlığını severdi. Farketmedi yenildiğini. Bir makasla baş edebilirdi elbette. Herkesleşmemek içindi tüm çabası oysa. Herkesleşmek yenilmekti. Anne olmak başka bir varlığa dönmek miydi? Hem herkesten farklı olmak hem de çok korkmak mıydı? Anne olmak herkesleşmeden herkesleşmeyi göze almak mıydı? Nereye giderse gitsin sızı duymak mıydı?


O en çok o saçların mucizesine inanırdı. O denli savunmaya dönmüştü ki bu onda, babasının çocukluğunda anlattığı öykü aklına gelirdi. “Samson” derdi babası, “gücünü saçlarından alan kahraman”. Doğaüstü güçleri olduğuna inanılan İbrani efsanevi kahramanı.Çocukluğunda iri gözlerini açar ve dinlerdi babasını. O kahraman gözlerinin önündeydi sanki. Uzun saçlarıyla doğa üstü güçleri olan adam. Sevgilisi bu sırrını öğrenerek o uyurken saçları kesilen Samson…

Çocukluk masallarından bugüne geri döndü anne kadın. Bugün bir makasa yenildiğini sanmıştı. Doğdu doğalı ucundan bile kesildiğinde bir kutuda saklamıştı onları. Sakladığı ne altını, ne mücevheri vardı. Varsaydı da o kadar kıymetli değildi saklanmaları onun için. O saçlar bir hayatın mucizesiydiler. Dayanma gücü, ışığı ve ışıklı bir çocuğun gücüydüler.

Kıvrım kıvrım saçlar düşmeye başladı yere. Yıllarca uzatılan ve makasların değmediği o güzelim saçlar bukle bukle kendilerini yere atıyorlardı. Okyanuslara açılan saçlar, saçlarla birlikte rüzgarda uçuşan bakışlar, sevinçler, kıskançlıklar, hepsi yere dümüşştü. Anne kadın yenilmişti. Otoriteye yenilmişti. Şimdi yenik ve mağlup bir herkesti o. Yoktu kimseden farkı. Hayatındaki ışıklı çocuğu herkesleştirme onayı vermişti. Belki de ilk kez pes etmişti.

Yere düşüyordu okyanusun maviliği, derinliği, gol sevinçleri ve hatta çocukluğunda dinlediği Samson’un uyurkenki hali yere dökülüyordu…

O anda aniden başka bir şey oldu. Anne kadın ölse de o anı unutmayacaktı. Yüreğinin ilk titrediği yer olan, derin gözlü, kısa saçlı oğlu, gücünü saçlarından aldığını sanan kardeşinin yanına yürüdü ve onun yüzüne baktı. Sonra dönüp kıvır kıvır sarı saçların düştüğü yere doğru çevirdi bakışlarını. Heybetli cüssesinden ve uzun boyundan beklenmeyecek bir şey yaptı: Annesinin boynun sarıldı ve ağladı. O güne kadar kardeşini kısa saçlı görmemişti. Bitmek bilmez kavgaları, didişmeleri hatta zaman zaman kardeşlik kıskançlıkları vardı ama o gözyaşları o kadar değerliydi ki anne kadın için. Abisi kardeşinin saçlarına hüngür hüngür ağlıyordu.

Yenilmemeliydi anne kadın. Yenilse de ayağa kalkmalıydı. Şimdi bir dönemeçteydi. Oğullara güçlerinin kenilerinden geldiğini anlatmalıydı. O yetenekli , parlak çocuklar güçlerini kendilerinden alıyorlardı. Bunu onlara anlatmalıydı. Bunu hem abisine, hem kendine anlatmalıydı. O gözyaşları birbirine yürekten bağlı olan iki kardeşin birbiri için akıtabileceği gözyaşlarıydı.

Berberin kapısından çıktıklarında herkes huzursuzdu. Bir süre bu yenilgi hissini atlatmak için zamana ihtiyaç duyacaklardı. Yenilgiden bir ders çıkarıp devam etmenin de ilk adımını atmışlardı bugün. Saçlar uzar, kısalır, boyanır ve dökülürdü. Oysa aslolan insandı. Kalbiyle, yeteneğiyle, bakışıyla, gülüşüyle, en önemlisi kişiliğiyle donattıklarıydı. Anne kadın, oğulları ve babaları yürüyorlardı sessizce…
Saçları kesilen ve herkesten daha güçlü duran küçük oğlan dönüp herkesi teselli etmeye çalışırıyor, gülümsüyor ve bu haldeyken bile eliyle saçlarını arıyordu. Upuzun saçlarından sonra kısacık saçlarına alışmaya çalışıyordu çocuk. Bir süreliğine bunu böyle kabul edip devam edecekti. Annesi anladı. Gücü yine onunlaydı. O mağrur, asi ve asil karakterli çocuktu önündeki… Onlar onun saçlarına ağlarken, o onları teselli edebilecek kocaman bir insandı. Gücü onunla birlikteydi.

Anne kadın düşündü. Otorite okula giderken oğlunun saçlarına takıyordu. Özel derslere, dersanelere, eğitimin b.oktan düzenine takmıyordu da oğlanın o güzelim, o ışıltılı saçları ile uğraşıyordu… 10 kişilik sınıflarda dersini veremeyen ama ayni çocuklara özel ders veren öğretmenlerin peşine düşmüyordu da birkaç cm saçın peşine düşüyordu. Otorite bu şekilde gücünü sınıyordu. Çocuklar git gide yalnız, git gide değerlerden yoksun, git gide bilgisiz büyüseler de onlar bunlara kafalarını yormuyorlardı.

Yenilmeyecek ve pes etmeyecekti. Yaşamla baş etmenin öfkesini duydu içinde.
O saçlar yine uzayacaktı…

***

Anne kadın oğlunu artık Samson’a benzetmiyordu. Onun gücü saçlarında değildi ve saçları kesildiğinde gücünü kaybetmiyordu… Bunu iki oğlu için savunacaktı. Kesilen saçlarla birlikte bugün çok önemli bir ders almışlardı…

***

Cemalkan’a

Ne zaman güneşi özlesem
Saçlarının sarmaşıklarına tutunurum
Öylesine saf, öylesine temiz ve mutluluğu hak eden
Bir yüzün var ki
Sanki dünyanın bütün çocuklarını kucağımda uyuturum

Yüzün yetmez dindirmeye hüznümü
İşkencede, kampta, açlıkta, savaşta ve hastalıkta
Bayram nedir bilmeyen çocuklar için
Akıttığım gözyaşlarımın
işe yaramaz duyarlılığı teslim alır beni
Bile bile dünyanın başka yerlerinde acı çekenleri
Saçlarının sarmaşıklarına tutunurum

Sen ovalarda özgürce dalgalanan adını bilmediğim kır çiçeğim
Horoz lalem, Mormenekşem, açmaya acele eden tomurcuğum
Oğlum, ay baksa utanır yüzüne,
Beşparmaklar’da yanan ağaçlar fidana durur
Sen, memleket kokulum, köyüm, mersinim, zeytinim
Sen annemin hayır duası
Hangi şiire, hangi şarkıya sığdırayım seni?

Dünyanın bir başka yerinde gülmeyi unutan yaşıtların
Gelmeyen bayramların arefesindeyken
İçimin bütün mağlup çocuklarının ağırlığıyla sarılayım sana
İşe yaramasa da, izin ver
Tutunayım saçlarının sarmaşıklarına

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar