“Akıl yolu birdir.” Fakat kendinizi her hangi bir siyasi partiye “Galatasaraylı yahut Fenerbahçeli” gibi iflâh olmaz “taraftarlıkla” bağlayıp “tutsağı” haline getirmemişseniz!
Eğer öyleyseniz sağduyu sahibi insanların neden hemen hükümet kurulmasını istediklerini de anlarsınız, TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, “Umarım koalisyona girmeyiz açıklamaları bir kenara bırakılır” dediğini de! Çünkü akıl yolu birdir. Devletini milletini sevenler elbette o “devlete millete” sahip çıkacak hükümet kuruluşunu gözlerler!
Çavuşoğlu’nun da yaptığı budur. Üstelik şunu da söylüyor:
“KKTC’de de Başkanlık Sistemi tartışılıyor. Olabilir.. Önemli olan demokrasinin işlemesidir. Önemli olan güçler ayrılığıdır. Biz Başkanlık sistemine geçtik. Şimdiden bunun faydasını görüyoruz…”
Bu tip telkin ve temennileri görmezden gelemeyiz.. Nitekim uzun süredir “niçin konfederal sistem olmasın” derken, kendi yönetim erkimiz için de “neden başkanlık sistemi” olmasın diyoruz..
(Hukukçu olmadığım için bu konuda elbette teknik yorumda bulunamam. Fakat komşumuza bakıp konuşmak mümkündür. Tutun ki pek çok ülkeden çok daha demokratik bir “başkanlık sistemleri” vardır üstelik o demokrasiyi de “ulusal konseyleri” ile devlet erkinin çalışması üzerine perçinlemişlerdir!)
Tutun ki Kıbrıs siyasal sorunundan sosyoekonomik konulara, uluslar arası ilişkilere kadar Ulusal Konsey’leri söz ve karar sahibidirler.. Bugüne kadar da Güney’den bir ses işitmemişimdir, “gelin bu sistemi değiştirelim” şikâyetinde…
BİLİR misiniz: Bizde ilk kurulan siyasi partiler tüzüklerini hep Türkiye’deki CHP’den kopya ettilerdi. Bunda CHP’nin Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün partisi olmasının büyük etkisi vardı. Bu nedenle biz parlamenter sistemi çok sevdik! Fakat itiraf edelim bütün “sevgi ve titizliğimize” karşın Meclisimizi “Küçük toplum” oluşumuzun karmaşasından hiç kurtaramadık.. Belki “çarşaf seçim sistemini” getirmek de bu kaygının bir sonucuydu ama onun da Meclis’e girmeye hak kazanmış partilerin vekilleri yansıması ortada! Üstelik inada muratta hükümet de kurulamıyor!
OYSA yapılması gereken o kadar çok işimiz var ki? Biz onların hiç birini düşünmeden yalınız “kapris” yapıyoruz ama! Siyasi partilerimizin bu kaprise, yaratılan hükümetsizliğe çok mu ihtiyaçları vardır? Bu siyasi tutumlar çapımıza göre çok lüks olmuyor mu?
**********
“BAŞKANLIK SİSTEMİ” NEDEN KENDİNİ ZORLUYOR.
2017 hem dünyada hem bizde çok huzursuz geçti. Belki yaşanan pek çok kanlı canlı olayların domino etkileşimiydi.. Belki içte gitgide daha çok artan sorunlardı.. En önemlisi maaşların düzenli verilmesine, sigortalarda gözle görülür iyileştirmeler olmasına karşılık “bireysel kredi borçlarının sürekli artmasıydı!
Nitekim yolsuzluklar “suistimaller” polis teşkilatı bünyesinde bile görülecek bir tırmanışa geçtiydi!
KISACA insanların huzursuz olması için pek çok neden varken, huzur duyabilmelerini gerektirecek “güzel işler” hemen hiç yaşanamadı. Sadece arabanızla trafiğe çıkmak bile korku duyulacak bir serüven haline geldi! Kaldı ki artık çok utandığımız “pislik” olayı da alnımıza lök gibi yapışan markamızdır! Dahası uyuşturucu gitgide daha çok yaygınlaştı, yarattığı olayları beterince arttı!
2017’den 2018’e bu olayları yaşayarak geçtik. Temennimiz (her halde) bu yılın KKTC için huzur ve istikrar yılı olmasıydı..
Olmadığını, bundan sonra da olamayacağını daha yılın başında gerçekleştirdiğimiz seçimle anladık!
OYSA insanlar her seçimde “önce kendi kişisel çıkarları, sonra aileleri ve yakınları, ardından da tutun ki vatanın, milletin, istikrarın sağlanması dolayısıyla devletin kalkınması için falan giderler sandığa.” Bu bir realitedir ve “toplum sosyolojisinin” tanımıdır..
NİTEKİM: Eğer en çok oyu UBP almışsa hiç gocunup yerinmenize gerek yoktur! Bilin ki yurttaşların en çok UBP’den beklentileri vardır.. Hem bireysel hem toplumsal ve dahası siyasi yönden!. Kısaca UBP’e giden oyların içinde “aş, iş, para” beklentisi vardır…
O oyların içinde sağlanacak kredi, kapatılacak arazi, atanılacak makam, desteklenecek tesis, işyeri vardır!
O oylar muhtemeldir ki iki ayrı devlet savunucusu olduğu için gitmiştir UBP’ye..
PEKİ diğer partiler? Bakın anlatayım:
Oğlu İngiltere’de üniversite bitirmiş, askerliğini de yapmasına karşın bir yılı geçti hâlâ “işsiz!” Çünkü ailece “CTP sicilliler!”
Akranı olan öteki genç İngiltere’den mezun, hatta arkadaşlar. Çoktan aşa işe paraya kavuştu, evlendi bile! Çünkü ailesi tescili UBP’li!
BİRBİRİMİZİ kandırmayalım. Bu ülkede yıllardır seçimler bu kıstaslarda olagelmektedir.. Bu konularda en beceriklisi UBP olduğu için çıkmaktadır her defasında çoğunluğunca sandıktan!
CTP de iktidara geldiğinde elbette “aş işle” sevindirecekleri vardır! CTP’li olmadıkları için üzüp süründürdükleri olacağı gibi!
TABİ ki bir hukuk devleti bu kadar adaletsiz” olmamalıdır! Neyse yasalar asıl egemen onlar olmalıdır!
Bunları biliyoruz ama laf’ı güzaf olmalarından kurtaramıyoruz!
**********
KISACA TAKILDIĞIM: (İLAHİ İZCAN.)
Yıllardır her seçime katılır yanarsın.. Ne var ki her seçimden sonra küllerinden yeniden doğarsın.. Pes etmezsin, usanmazsın, tek kale de olsan mücadeleni sürdürürsün..
Siyaseti senin kadar sevenini görmedim.. Bu kez de kör talihi kıramadın ama sanki “bu yolda mağlup muzaffermiş” gibi gene demeçlerini verip hatta bir maestro gibi elinde çubuğun, millete ince ayar çekiyorsun.. Sen çok yaşa İzcan..