Sebze ve Meyvelerimizin De Bir Pasaportu Yok! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

Sebze ve Meyvelerimizin De Bir Pasaportu Yok!

sebze meyve

 

Geçenlerde, emekli olup gününün çoğunu yeni satın aldığı evde bahçe işleri ile geçirmekte olan bir tanıdığımla yaptığım sohbette duyduklarım beni gerçekten ürküttü. Bahçesinde çiçekler ve küçük çaplı mevsimlik sebzeler yetiştiren tanıdığım, yetiştirdiği sebzelerde “bizim toruncuklar da yerler diye hiçbir çeşit kimyasal gübre ve ilaç”


kullanmadığını anlatıyordu. Ancak yine de başı belada imiş. Çünkü çoluk çocuk, kendi ürünleri ile evinin tam karşısında kurulu olan sebze bahçesindekileri kıyaslar ve ona “dede sen bu işi beceremiyon”

diyorlarmış. Karşıdaki marullarla kerevizlerin her biri bir demet olacak kadar iri imiş. Kendi yetiştirdiği sarmalar ve çiçek lahanaları sadece iri bir portakal kadar büyürken, karşı tarladakiler futbol topu büyüklüğünde oluyorlarmış. Karşısındaki 5-6 dönümlük bahçede olan bitenin sırrını öğrenmek için bahçe sahibi ile daha yakınlaşmaya başlamış. Fakat ne görsün? Adam, sebzelere hem koruyucu hem de büyütücü çeşitli ilaçlar kullanıyormuş. Buna rağmen, her birkaç günde bir bahçesine bir kamyonet gelir, pazara çıkmaya hazır olanları alır gidermiş.

KKTC’deki yaş sebze ve meyve üretim ve tüketimindeki ürkütücü gerçekler sadece emekli tanıdığımın anlattıkları ile sınırlı değil. Bu alanda kuralları düzenleyecek bir yasanın henüz daha olmaması sonucu soframıza gelen sebze ve meyvelerin sadece ilkel koşullarda değil ayni zamanda sağlık açısından da çok tehlikeli bir yolculuktan sonra bize ulaştığı anlaşılıyor. Bu ürünlerin yetiştirilme ve pazara sürülme koşulları düzenlenmediği için, Tarım Dairesi ile üreticiler ve satıcılar arasında adeta bir “kedi-fare” oyunu oynanıyor.

 

 

Hükümetler Değişiyor Yasa Çıkamıyor!

Halk sağlığı ve gıda güvenliğine değer veren ülkelerde, tarımsal üretim daha teşebbüs aşamasında denetim altına alınarak sertifikalı üretim yapılması için en baştan önlemler alınmaya başlanır. Tarım yapılacak toprakta “pestisit” olarak adlandırılan tarım ilacı kalıntısının olup olmadığı ile başlayan, tohumun verimsiz veya genetiği ile oynanmış olup olmadığına varan, bahçede sulama, ilaçlama dahil her türlü faaliyetin not edileceği defter tutma zorunluluğunu getiren bu uygulamaya göre, pazara çıkacak ürün bölgesel laboratuarlarda denetlendikten sonra “bitki pasaportu”na sahip ürün olarak toptan satış alanlarına ulaşır. “Bitki pasaportu” uygulaması ile ürünün ekim aşamasından tüketiciye ulaşımına kadar olan bütün aşamalar denetlenebilir olur. Perakende sebze meyve satıcıları satacakları ürünü sadece belediye toptan satış alanları alabilir.

Böylelikle hiçbir ürünün, bu alanda görevlendirilmiş yetkililerin bilgisi dışında tüketiciye ulaşması mümkün olamaz.

Aslında böylesi bir üretime KKTC’nin kimi üreticileri çok da yabancı değil. Özellikle Avrupa Birliği’nin yürürlüğe soktuğu “Yeşil Hat Tüzüğü” kapsamında Güney Kıbrıs’a veya oradan da Avrupa Birliği ülkelerine ihraç edilen patates böylesi bir prosesten geçerek üretiliyor. Avrupa Birliği’nin ilgili birimlerinin proje desteği verdiği kimi organik ürünlerde de öyle: Ancak sıra iç piyasa ürünlerine gelince, durum değişiyor. Ortaya bir denetim sorunu çıkıyor ve gıda güvenliği endişeleri başlıyor. Tüketicilerin yaşadıkları bu güvensizliği aslında hükümetler de fark ediyor ancak tarımsal üretimi ve ticaretini denetim altına alacak olan yasal düzenlemeler, 2008 yılından beridir fasılalarla hükümetler ve meclisin gündemine gelmesine rağmen, sık sık hükümet değişiklikleri ile beraber “kadük”

olup gündemden kalkıyor.

 

Tarım Dairesi’nden Cılız Ataklar

Hükümetlerin ve meclisin tarım üretiminde gıda güvenliği öncelikli bir adım atamaması sonucu, denetim için devreye giren Tarım Dairesi, üreticiler ve ithalatçılarla adeta “kedi-fare” oyununa benzer bir mücadeleye girişiyor. Her gün onlarca sera ve bahçeden çıkan veya yurt dışından ithal edilip piyasaya giren yüzlerce çeşit üründen aradan seçtiklerini denetime sokuyor ve tarımsal ilaç kalıntısı olanlarını ayıklamaya çalışıyor. Bu faaliyetinin sonuçlarını ise, haftalık bültenler halinde kamuoyu ile paylaşıyor. Her seferinde medyada yaklaşık olarak şöyle bir haber yer alıyor:

“Tarım Dairesi, 16 – 22 Aralık döneminde yerli ve ithal tarımsal ürünlerde yapılan gıda denetim sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı. Daire, yerli ve ithal tarımsal ürünlerde yapılan gıda denetimlerinde, 13 yerli üründen 2 üründe ve 34 ithal ürünün 6’sında limit üstü kalıntıya rastlandığını açıkladı.”

Haberin devamında ise, ithal edilen ve içeriğinde kalıntı olduğu saptanan ürünlerin ya imha edildiği ya da geriye menşeine iade edildiği, içeriğinde kalıntı saptanan yerli ürünlerin ise müsadere edildiği ve üreticinin bu şartlarda piyasaya ürün vermemesi yönünde uyarıldığı söylenir. Sadece bu açıklamadan bile, piyasaya tüketilmek üzere sunulan tarımsal ürünlerin yaklaşık yüzde 15’in limit üstü insan sağlığına zararlı tarımsal ilaç bulundurduğu anlaşılıyor. O zaman da akla “Tarım Dairesi acaba piyasaya sürülen sebze ve meyvelerin tamamını denetleyebiliyor mu? Sorusunu getiriyor.  Sağlık Bakanlığı Devlet Laboratuarı verilerine bakılırsa, Tarım Dairesi’nin haftada yaklaşık elli ürünü denetleyebildiği anlaşılmaktadır. O zaman da akla, KKTC marketlerinde her birkaç günde bir yenilenen ürünlerin toplamının ne kadar olduğu sorusu gelmiyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, geçtiğimiz Ekim ayında piyasadan örnek olarak alınan 298 üründen 34’ünün, Kasım ayında 222’de 34’ünün ve Aralık ayında 179’da 35’inin tüketime uygun olmadığı görülmektedir.

 

 

Türkiye’den Gelen Sebze ve Meyveler Neden Sertifikasız?

Tarımsal ilaç kalıntısı taşıyıp taşımadıkları ile ilgili olarak Devler Laboratuarında analize sokulan ve kalıntı saptanan ürünlerin daha çoğu Türkiye’den. Bitki pasaportu uygulamasına kademeli olarak geçmeye çalışan Türkiye’nin bu konudaki sicili çok da iyi değil. Geçtiğimiz yıllarda Rusya ile aralarında sorunlar yaşanmış. Rus yetkililer, Türkiye’den Rusya’ya ihraç edilen sebze ve meyvelerde sıkça ilaç kalıntısına rastlandığını ileri sürerek ithalatı bir süreliğine askıya almış. Rusya’ya gönderilecek tarım ürünlerine, ürünler henüz Türkiye’de iken resmi makamlar tarafından yetkilendirilmiş kurumlar tarafından sertifika verilmesini şart koşmuş. Türk makamların buna uyacağı taahhüdünden sonra kriz ortadan kalkmış.

Bilindiği gibi KKTC’den Türkiye’ye yönelik tarımsal ürün ihracatında da benzer koşullar aranıyor. Medyada sık sık Türkiye’ye sevk edilen özellikle patates ve narenciye ürünlerinin, gıda denetimlerinden geçemeyip geriye gönderildiğine dair haberler çıkıyor. Buna karşılık Tarım Dairesi’nin haftalık olarak yayınlanan denetim bültenlerinde Türkiye menşeili ürünlerden bir kısmının aşırı kalıntı içerdiği gerekçesi ile toplatıldığı haberlerine yer verilmesi, akla KKTC makamlarının Türkiye’den gelen ürünlerde sertifika ön koşulu koymadığını getiriyor. O aman da akla şu soru geliyor; Acaba Türkiye’den gelen tarımsal ürünlerin ne kadarı denetime sokuluyor?

 

 

 

KKTC’de Kanser Salgın Hastalık Gibi

Geçtiğimiz Haziran ayında Havadis gazetesi ile Güney Kıbrıs’ta İngilizce olarak yayınlanan Cyprus Weekly gazetesinin Kıbrıs’ın bütünündeki sağlık sistemleri ve sağlık sorunlarını ele aldıkları ortak yayında, ortaya çıkan rakamlar dehşet uyandırıcı türden. Her iki taraftaki resmi makamlara dayandırılarak hazırlanan rakamlara göre, Güney Kıbrıs’ta 4 bin civarında kanser hastası varken bu rakam Kuzeyde

8 bini buluyor. Her iki taraf arasındaki nüfus oranları dikkate alındığında KKTC’deki hasta sayısının yaklaşık bin 500 civarında olması gerekirken 8 bin olduğu görülüyor. Geçen yıllara göre, her yıl hasta sayısının düzenli olarak arttığı da anlaşılıyor. Yayınlanan en son veriye göre KKTC’de 2015 yılında tam 5 yüz 58 kişi bu hastalığa yakalanmış. Bu rakam, her üç günde bir 2 yeni vaka ile karşı karşıya kaldığımızı gösteriyor. Sonuç olarak kanser KKTC’de bir salgın hastalık görünümüne gelmiş.

Kanser hastalığının dış etkenlerden ve genetik faktörlerden kaynaklandığı biliniyor. Vücut dokusunu bozacak gıda alışkanlıkları ise bu hastalığın oluşumunda önemli bir yer tutuyor. Bir risk haritası oluşturmak ve hastalığa karşı savaş açmak gerekiyor. Ancak öyle görüyor ki KKTC’de özgüvenini kaybetmiş hantal kamu örgütü, ciddi bir maliyet gerektirmeyen düzenlemeleri yapmaktan bile aciz. Denetimli ve güvenli gıda arzı konusunda bile adım atılamıyor. Oysa ki, sebze meyve alanında denetimli üretim ve ticarete yönelik olarak atılacak bir adımın yararları, sadece sağlık kalitesini artırmakla sınırlı kalmayacak. Bu adım ayni zamanda  hem üretici  hem de tüketicinin hak ve çıkarlarının korunmasını da sağlayacak. Kayıt dışılığı ortadan kaldıracağı için eşit rekabet koşulları yaratacak ve piyasaya daha ucuza ürün gelmesine olanak yaratacak. Bakalım bir azınlık hükümeti konumunda olan ve erken seçim tartışmalarının başladığı şu sıralarda şimdiki hükümet bu konuda bir adım atabilecek mi?

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar