Salıncaklar yok olmazdan önce - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Salıncaklar yok olmazdan önce

Küçük şeylerle oyalanırlar, mutlu olurlardı.
Hayat neydi ki?

O kentin üç kapısı vardı.
Girne Kapısı, Baf Kapısı, Mağusa Kapısı.
Her tarafı surlarla çevrili.
Kent dediğiniz şeher de, o surların içindeydi.

Küçük şeyler…
Büyük mutluluklar…

Çiçekler teneke saksılarda yetiştirilirdi.
Çeşit türlü çiçekler.
Feslikansız ev, sardunyasız bahçe düşünülemezdi.
Evlerin önü çiçekten.
Teneke teneke.
Her taraf mis kokmakta…

Nedir, bir ömür boyu bakılırdı o teneke çiçeklere.
Silahlar patladığında da, karartma geceleri olduğunda da, sığınaklara koşulduğunda da…

Teneke saksılar boş durmazdı.
Bu teneke saksılar, yağ tenekelerinden ibaretti ki, genellikle toptancılar getirirdi bunları.
İçi boşaldığında, o yağ tenekeleri saksı niyetine kullanılırdı.
Mevsimine göre çiçekler ekilip, yetiştirilirdi.
Belki kuşatma vardı, belki ekmek, lambasuyu falan karneye bağlanmıştı.
Fakat çiçekler özgürdü.
Evde üç öğün yerine bir öğün yemek pişirildiği dönemlerde de tek unutulmayan şey çiçeklerdi.
Feslikan, gül damlası, hanımeli ve sardunyalar büyümeli, çiçek açmalı, kokuları evlere sokaklara yayılmalıydı.

Küçük şeylerden mutlu olurdu insanlar.
Bir tahta oyuncak küçük bir çocuğu,
Birkaç arşın kumaş genç bir kadını,
Bir bisiklet genç bir adamı mutlu etmeye yeterdi.

Arsızlığa bulaşmazdan önce…

Yaz aylarında iki vardiya su verilirdi çiçeklere.
Biri sabahın serininde, diğeri akşamın serininde.
Böyle zamanlarda kırlangıçlar evlerin uygun yerlerine yuva yaparlardı.
O kırlangıçların çalışkan halleri, yavrularına karşı ilgileri biraz da hayretle izlenirdi.
Ne müthiş bağlılıktı bu.
Kimse kırlangıç yuvalarını bozmazdı.
Kimse kendi yuvasının, evinin barkının gün gelip viran hale geleceğini düşünemezdi.
Bir kırlangıç yuvasının dağılması gibi bir şeydi bu.
Düşünse bile kırlangıçlar gibi yaptığı yuvayı tekrardan bulacağından emindi.
İnsanlar kırlangıçlar gibiydi.
Onlar daldan çamurdan yuva yapıyorlardı, insanlar kerpiçten keresteden.

Belki kimsenin cebinde yeterince para yoktu.
Ama tencerede mercimek pişerdi.
Yeterdi.

İnsan nasıl mutlu olabilirdi ki?
Ama oluyorlardı işte…

Şeher o insanların,insanlar da o şeherin bir parçasıydı.
O kapılar ve panjurlar kalpleri gibiydi.
Herkese açık.
Bilmiyorum.
O kapıları kalplerine göre mi yapıyorlardı, yoksa kapılar kalplerine mi benziyordu…

Parkta duran tahta bir kanepeye herkes oturmuş olurdu.
Hasan’ın da, Ferhat’ın da, Murat’ın da o aynı kanepeye oturmuşlukları vardı.
Bir bahçedeki bir salıncaktan bütün çocuklar sallanmış olurdu.
Ayşe de, Fatma da, Necla da o salıncaklarda sallanarak büyürlerdi…

Salıncaklar yok olmazdan önce…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar