Saartjie Baartman İnsanlık tarihinde bir utanç sayfası - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Saartjie Baartman İnsanlık tarihinde bir utanç sayfası

Bedia Balses

Saartjie Baartman yaşadığı dönemde gördüğü muamelede yalnız değildir. Pek çok Afrikalı kadın benzer koşullarda benzer eziyetleri yaşamak zorunda bırakılmıştır. Ama onun iskeletinin müzede sergilenişi aklı ve bilimi temsil eden Batı tutumunun ötekileştirdikleri üzerinde kurduğu hâkimiyetin ulaşabileceği sınırları göstermesi bakımından bir simge haline gelmiştir demek yanlış olmaz.


Avrupalılara benzemediği için ömrü köle pazarlarında geçen Baartman’ın yaşadığı dehşet ölümüyle bile sona ermedi. Baartman’ı Afrikalılar asla unutmadı.  Devasa kalçası yüzünden korkunç bir hayat yaşayan kadın!
Saartjie Baartman namı diğer Hotanto Venüsü. 1879’da başlayan, henüz 25 yaşındayken sonlanan (tahminen) hayatı filmlere, kitaplara konu olan kadın. Güney Afrika’dan Avrupa’ya uzanan tamamen kendi kontrolü dışında gelişen ve şekillenen bir trajedinin kahramanı…
Onun kısacık hayatında türlü işkencelere maruz kalmasının öncelikli sebebi kadın olması. Mensubu olduğu kabilenin ( Khoikhoi) genetik özelliklerini belirgin bir şekilde taşıyan Afrikalı bir kadın olarak doğması demek daha doğru olur belki.

Ailesini kaybeden Saartjie, Hollandalı sömürgecilerin yanında köle olarak yaşarken anatomik yapısı Batılı bir doktorun ilgisini çeker. Kendisi gibi doğuştan ayrıcalıklı, diğer beyaz Avrupalıların da Saartjie’nin bedeniyle ilgileneceklerini düşünen William Dunlop, iddiaya göre Saartjie’yi Avrupa’da iyi bir hayat yaşayacağına inandırarak İngiltere’ye götürür. Onun kocaman kalçaları, sarkık cinsel organı tam da William Dunlop’ın düşündüğü gibi dikkat çeker. Avrupalı için seyirlik eğlencelik bir malzemeye dönüşür. Üstün, güçlü ve beyaz adamlar, güçsüz, tek başına, izleyenler için farklı bir görünüme sahip ilkel (!) bir kadının bedeni üzerinden para kazanmaya başlar. O dönem oldukça ilgi çeken ucube şovlarından birinin parçası olur. En az sakallı kadınlar, siyam ikizleri, vahşi hayvan şovları kadar ilgi görür. Vücut hatlarını tamamen ortaya çıkaran kostümlerle dans etmesi için eğitilir(!) Eğitmeninin talimatları, izleyenlerin özel istekleri doğrultusunda çeşitli hareketler yapmaya zorlanır uzunca bir süre.

YAŞAMI BİR EZİYETE DÖNÜŞÜR

Zamanla kölelik karşıtlarının da dikkatini çeken bu gösteriler yine onların baskılarıyla yasaklanınca sahibi tarafından Fransa’da bir hayvan eğitmenine satılır. Önceleri yine benzer sokak gösterileri yapmaya zorlanır. Sonrasında insanlığın gelişimi, iyiliği adına bilimsel araştırmalarda kullanılır. Pek çok aşağılayıcı tetkike, katlanmak durumunda kalır.

Yirmili yaşların ortalarına geldiğinde alkol bağımlılığı olan, sokaklarda yaşayan, bedenini satan, hasta, yalnız, direnecek gücü kalmamış bir kadına dönüştürmüştür onu bedeninde gezinen binlerce meraklı bakış. Gezinen, kemiren, tüketen… Ama ölüm bile onun için bir Avrupalıyla aynı anlama gelmez.

Hayatını bir eziyete çeviren, güçlüye göre öteki-farklı olmanın laneti öldükten sonra da peşini bırakmaz. Vücudunun birebir kalıbı alınır evvela. Meşhur kalçaları ve cinsel organı kesilip çıkarılır incelenmek üzere. Canlı olmasa da birebir çıplak kopyasını teşhir etmekten ve ona bakmaktan alıkoyamaz kendini modern dünyanın sakinleri. İskeleti ve balmumu heykeli Paris Musee de I’homme’da insan ile hayvan arasında bir yerde olduğunu kanıtlama çabasıyla sergilenir 1976 yılına kadar. Kadın ve insan hakları derneklerinin yoğun baskısıyla sergiden kaldırılan kemikleri, 2002 yılına kadar saklandığı müzenin deposundan nihayet çıkarılır ve ait olduğu topraklara iade edilir.

Saartjie Baartman yaşadığı dönemde gördüğü muamelede yalnız değildir. Pek çok Afrikalı kadın benzer koşullarda benzer eziyetleri yaşamak zorunda bırakılmıştır. Ama onun iskeletinin müzede sergilenişi aklı ve bilimi temsil eden Batı tutumunun ötekileştirdikleri üzerinde kurduğu hâkimiyetin ulaşabileceği sınırları göstermesi bakımından bir simge haline gelmiştir demek yanlış olmaz.

https://ekmekvegul.net sitesinden faydalanılmıştır.

Götürmeye geldim seni

90’lı yıllarda bedeninin Güney Afrika’ya teslim edilmesi için girişimde bulunur ama sonuç alınmaz. daha sonra Diana Ferrus’un yazdığı şiirin Fransa’da duyulmasıyla bedeni, vatanına iade edilir.

seni eve götürmeye geldim
eve, hatırlar mısın bozkırı?
yemyeşil çimeni büyük meşe ağaçlarının altındaki
hava serindir orada güneş de yakmaz.
bir tepenin eteğine serdim yatağını
battaniyen çalı çırpıyla ve nane yapraklarıyla çevrili,
sarı beyaz çiçeklerle kaplı
akarsuyun şarkısı işitiliyor
çakıl taşlarının üstünden sekerek akarken.

seni kaçırmaya geldim
didikleyen gözlerinden
karanlıkta yaşayan
insandan dönme canavarın
emperyalizmin pençeleriyle
senin bedenini parça parça kesip doğrayan
senin ruhunu şeytanınkine benzeten
bir de kendini yegâne tanrı ilan eden!

senin ağrılı yüreğini ferahlatmaya geldim
yorgun ruhuna kucağımı sunuyorum işte
yüzünü avuçlarımla saklayacağım
boynundaki çizgileri bir bir öpeceğim
güzelliğinle gözlerim bayram edecek
ve sana şarkı söyleyeceğim
sana huzur getirmeye geldim ya.

seni eve götürmeye geldim
kadim dağların adını haykırdığı.
yatağını bir tepenin eteğine serdim,
battaniyen çalı çırpıyla ve nane yapraklarıyla çevrili,
sarı beyaz çiçeklerle kaplı
seni eve götürmeye geldim
sana şarkı söyleyeceğim
bana huzur getirdin ya.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar