Bir süredir elimde zaman zaman sayfaları arasında dolandığım, ilgimi çeken ana başlıklarını oluşturan konuları okuduğum Taner Erginel’in, “Kusursuz Yargı Oluşturma Çabaları” adlı imzalayıp gönderdiği yeni basılmış bir kitabı var.
Fakat Erginel’in bu “hukuk kitabını” tanıtmaya çalışmadan önce biraz da ikimiz arasındaki “hukukumuzdan” söz edeyim.
Çok kısaca Taner Erginel ile Mağusa’daki ilkokuldan Namık Kemal Lisesi Orta okuluna.. Oradan Türkiye’deki üniversite yıllarımıza.. Ardından bir süre devam eden ailevi dostluklarımızla süregelen ilişkilerimize.. Yaşamlarımıza bulaştırıp kulvarında koşmaya kalkıştığımız fakat sonunda sevemediğimiz için vazgeçtiğimiz çirkin politikalara sarılı siyasi girişimlerimize…
Varıncaya dek geçmişi samimi ve yalansız bir arkadaşlığa dayanmasına karşın artık zaman zaman birbirimizi anca görebildiğimiz, gördükte de “ne olacak memleketin hali” dedikten sonra bir ayak üstüne çarpık düzenleri konuştuğumuz bir dostum işte.. Ki kendisiyle lise yıllarında ben Mağusa’dan o Lefkoşa’dan edebiyat ve sosyal içerikli anlatımlarla dolu mektuplaşmalarımız olduydu…
İtiraf etmeliyim ki daha o yıllarda başlayan böylesi ve benzeri pek çok yazılı anlatımlarımızla; çocukça da olsa bizde daha o ortaokul ve lise yıllarında hem “toplumsal bilinç” yarattı hem de “arayışların” ne denli önemli olduğunu kavramımızı sağladı.
Ki o yıllarda okuduğumuz kitaplar; Türkiye’de Eğitim Bakanlığı döneminde hemen tüm dünya klasiklerini tercüme ettiren, bir kez de Namık Kemal Lisesinin kurulduğu ilk yıllarda Mağusa’ya gelip okulu ziyareti sırasında bize bir de konuşma yapan Hasan Ali Yücel’in okul kütüphanesine yüzlercesiyle gönderdiği kitaplardı…
Balzac’dan Destoyevki’ye, Emile Zola’dan Halit Ziya Uşaklıgil’e, Tolstoy’dan Viktor Hugo’ya… Kadar.
(Taner dostumu anlatırken vesile oldu o yıllara bir kez daha dönüş yaptım.. Gerçekte her insan çocukluğunu, gençliğini çok önemser. Mesela benim şu anda önemseyip yazmak gereğini duyarken o yıllara yeniden dönüş yapmam gibi… Hatta şunu söylemek için galiba: “O yıllarda öğretmenlerle öğrencilerde bir başka “şevk ve öğrenmeye yönelik bir açlık vardı!” Babalarımızın atalarımızın kuşaklar boyu süren cehaletlerinden süzüle süzüle geldiğimiz aşamada, artık biliyorduk ki okuduğumuz okullar bizimdir, bizim yönettiğimizdir.. İngiliz koloni idaresinden koparken TC’nin kültürel yardımlarıyla sarmalanıyor ve yeni bir ulusal dava bilinciyle donanıyorduk. O kitaplar gibi arkadaşlıkların da anlamı ve ruhu vardı…
“KUSURSUZ YARGI” Ben bazı insanların, eskiden “fıtretten” denilen şimdilerde “doğuştan” yahut “genlerinden” dolayı şu veya bu etkenler de olsa çok zeki olduklarına inanırım. Erginel o tanıdığım hukukçulardan biridir. Şuna da inanırım. “Çalışmazsan zekân on para etmez!” Taner çalışkandı da..
Elimdeki kitabı bu özelliklerin sonucudur. Bir hukukçu olmadığım için kritiğini yapamıyorum. Fakat kitabın ilgimi çeken hukuki ve siyasi sorunumuzla ilgili bölümlerini kısaca aktarabilirim: Mesela şu “tespitini” çok ilginç bulduğum için aktarıyorum:
“Londra’daki bir toplantıda İngiltere Mahkeme Başkanı Sir. H. Woolf ile Anglosakson sistem ile (İçtihat Hukuku Sistemi) Kontinental sistem (kıta Avrupası sistemi) arasındaki farkları konuştuk. Ona KKTC’de iki sistemin de çalıştığını, birbirini etkilediğini ve bazı bölümlerde yan yana uygulandığını bu nedenle paratikte ortaya çıkan sorunları en iyi KKTC hukukçularının bildiğini söyledim. Kontinental kuralları bilinçsizce Anglosakson sistem için almanın büyük sorunlar yaratabileceğini anlattım. Anglosakson sistemi uygulayan ülkelerin sistemlerinde değişiklik yapmadan önce bizdeki deneyimleri dikkate almanın yararlı olacağını söyledim…”
Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığından emekli Taner Erginel bir gözlemini de Annan planı Referandumunda KKTC’nin verdiği sınavın yabancılar tarafından gördüğü takdirdi. Bu konuda Erginel Kitabında şunları anlatıyor:
“2003 Genel Seçimleri ile 2004 referandumunda tüm dikkatler KKTC’ye çevrilmişti. Yabancı gözlemciler KKTC seçimlerinin hileli ve geçersiz olduğunu kanıtlamak amacıyla KKTC’ye akın ettiler. KKTC’de adil seçimlerin yapılmadığını kanıtlayıp sivil itaatsizlikle hükümet değişikliği gerçekleştirmek istiyorlardı. Yüksek Seçim Kurulu ise (ki Başkanı Taner Erginel’di. E.Ç.) dünyanın en şeffaf ve en adil seçimlerini gerçekleştirme ideali ile hareket etmekteydi. Yardımcı gözlemciler seçimlerden sonra KKTC’deki bu seçimlerin kendi ülkelerindeki seçimlerden daha demokratik ve adil olduğunu kabul edip açıklamak zorunda kaldılar. O dönemde yapılan anketlerde KKTC halkının en güvendiği kurumun yargı olduğu ortaya çıktı. ( Hâlâ öyledir. E.Ç.)
Taner Erginel 2005 yılında Ankara’da Bülent Ecevit’i ziyaretiyle ilgili de şunları anlatır kitabında:
“Sn. Bülent Ecevit hukuk sistemimizi korumamızı ve KKTC’nin örnek bir devlet olmasını istiyordu. Bu yönde büyük destek verdi. 2005 yılında Ankara’da kendisini ziyaret ettiğim zaman Kıbrıs’a ilgisinin azalmadığını gördüm. Kıbrıs’ta Türk halkına karşı etnik temizlik suçu işlenmesini önlemek için ve Rumlar arasında iç savaş çıktığı için Barış Harekâtının gerçekleştiğini böylece Kıbrıs’a barış geldiğini, Kıbrıs’ta Türklerle Rumların kendi devletlerinden yan yana, ayrı, eşit özgür ve barış içinde yaşamaları gerektiğini söyledi. Kıbrıs’ta iki halkın kendi devletlerinde hukuk sistemlerini geliştirmelerini ve mümkün olan en adil yargıyı oluşturmalarını temenni etti…”
KISACA: Yüksek İdare Mahkemesi eski Başkanı Taner Erginel’in “Kusursuz Yargı Oluşturma Çabaları” adlı kitabı sadece hukukçuların değil, okumayı seven her aydının ve politikacının da okuması en azından kendine ait ilgili konuları bulacağı bir kitaptır.
Not: Şunu da ekleyim: AB İnsan Hakları Mahkemesinde de çalışmış ünlü hakimimiz rahmetlik Zekâ bey Erginel’in dayısıdır. Kitabını hazırlarken Zekâ beyden yararlandığını da ifade etmektedir.