OTOPSİ - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

OTOPSİ

Ne olmuştu acaba? Hala pırıltı saçan bu yüzde hayat belirtisi neden yoktu? Oysa daha henüz gençti. Yaşayacak ne çok şeyi vardı kim bilir. Yüzüne yılların izleri henüz yerleşmemişti. Acı bir gülüş dudak ucunda sabitlenmiş, donmuştu. En son yaşadığı anın kalıntılarıydı belki yüzünde taşıdığı. Onda bu etkiyi yaratmıştı yüzündeki ifade. Bu gülüş onu etkilemişti. Oysa bu meslekte acımaya yer yoktu.


Biraz sonra bu körpe sevda parçalara ayrılacak ve sıradan bir ders örneği gibi irdelenecek ve unutulacaktı.

Belli ki güzel günleri de olmuştu. Öyle olmalı diye düşündü. Soğukkanlı mizacına rağmen, bedeninden terk edilmişlik akan cümleler onu sarmalıyordu. Yapmalıydı. Eline neşteri aldı ve işe koyuldu. Ekibi de bugün biraz heyecanlıydı. Her zaman böyle genç bir sevda düşmezdi ki paylarına.

Ölümünün nedenini bulmak çok vakit almadı. Tüm yara göğsün sol tarafındaydı. Orda ur halini almış bir sevda büyümüştü. Neşter dokunur dokunmaz uç vermiş yara hemen açıldı. Ardından her yeri hüznün ağır kokusu kapladı. Simsiyah, öldürücü cümleleri çıkardılar önce. Endişe, tükenmişlik, hayal kırıklığı ve daha nice duygular hücrelerini ele geçirmişti. Hiçbir ilaç bu kötü huylu yerleşik duyguları hücrelerden temizlemeye yetmemişti. Kalbin ortasında bir isim kanıyordu. Esas vurucu darbe buradandı. Bu isim onu istila etmiş ve bünyesini zayıflatmıştı. Böylece hücrelerini ele geçiren kötü huylarla savaşmayı bünye kaldıramamıştı.

Açılan yara yerinden çıkardıkları bir şiir her şeyi açıklıyordu. Artık işleri bitmişti. Eldivenini çıkardı, otopsi tamamlanmıştı. Ekibiyle bir görevi daha bitirmişlerdi. Yine aynı şeyleri düşündü, huzursuzlukla. Gençti, yüzünde izler bile soğumamıştı henüz.

Gitmeye hazırlanırken, yitik sevdadaki şiirin damla damla yere aktığını fark etti:

Giderken
Toplayım mı parçalarımı
Satırlarından, yazılarından, ay ışığından
Çekeyim mi ellerimi
Anlamı fazla gelen cümlelerden

Vakitler bir ayrılık ikindisiyken
Ve gülümseyen bu yürek
Hayatı taşıyamıyorken
Gitmeli

Gitmeli
Vakit bir sevda sonrasındayken

————————————————————————

 

BUZZZZZZZ

Buz, kırılamayan yargıların yanında yumuşuyor, eğiyor usulca başını. İçimde okul kaçağı bir çocuk suçlu bakışlarını kuşanarak buz tutmuş yargılarının içinden geçiyor. Yollar açılıyor – kapanıyor, yollar buz tutuyor. Ne takoz, ne zincir yetmiyor önlemeye düşmeden alabilmek için yollarımı… Tüm tabelalar soğuk karşısında susuyor, karşıma çıkan her tabela başını çeviriyor… Kaygan yollarda düşme, virajı alamama, sağa sola çarpma tehlikesi var. Yollarda soğuktan uyuma, donma ihtimali var… Geçmişten miras yargılarım ilmeğe geçirdiğim iki heceyi mahkemeye çıkarıyor.  Özgürlüğümün ifade şekli şangur – şungur bir vuruşla gözlerimde kırılıyor… Buz gibi bakıyorum, buzun kendisi olduğumu fark etmeden. Kendi yargılarımı, kendi ellerimde betonlaştırıyorum. Elini uzatan herkes yanmakla donmak arasında bir noktada kalakalıyor.

İçimde geçmişten gelen yerleşik duygular yer etmeye devam ediyor, söküp atma çabalarıma rağmen. Yer açıyor korkularım, bağırtılarım, endişelerim, içim sıra… Buz eğiyor başını mağlup bir çocuğun sıcak gözyaşlarına. Gazze’de, Kobani’de, madenlerde, yollarda ölüleri çoğalıyor… Bin yıllardır masum insanlar ölüyor ve gömülüyor tarihin ucuz mezarlığına. Biri ateşini kesiyor, acılar en büyük ateşini döküyor yalancı ateşkeslerin ardından… Birileri dünyanın gözü önünde yalancıktan kavga veriyor. Kimse çocukları yaşatmak için tek adım atmıyor. Ölüyor çocuklar, büyüklerin büyümüş egolarının karşısında… Yüzyıllardır çocuk ölüleri donup duruyor zamanın kirli hafızasında…

Buz, avlularda ağaçlara, çiçeklerde saksılara, şehirlerde, köylerde evlere, duraklara, aşklara, kedilere, romantiklere, kimsesizlere, üşüyenlere, delilere… yağmaya devam ediyor. Herkes yağmurunu kendi yaşamıyla algılıyor… Kimi donuyor soğuktan, kimi sıcak odada şöminesine odun atıyor. Kimi sevişiyor yağmur sesiyle, kimi sığınacak bir saçak altı arıyor…

Bense buz tutmuş yargılarımın içinde yürüyorum. Kah yağmur, kah güneş eşlik ediyor soğukluğuma. Yürüdükçe yaşamımdaki çocuklar beliriyor karşımda. Burnu soğuktan şişmiş bir oğlan çocuğu hiç aralık vermeden içinden bir isim sayıklıyor. Uğuldayan bir rüzgar esiyor oğlanın omuzlarında. Kente bir donukluk çöküyor. Bir kedi yavrusu kuytulara gizleniyor… Buğulanmış camlar sevgisiz bir nefes gibi boğuyor odaları. Sokak lambalarına üşüşen kelebekler telaşla kanat açıyor… Bölünmüş ve ölünmüş bir kimlikle yürüyen gece, buzdan bir ses olup çıkıyor kentin karşısına. Kentin üstünden hayali bir kuş sürüsü yüreğimde sakladığım iki heceli isme kanat çırpıyor.

Buz, kırıp geçiriyor kentin sokaklarını… Arabaların egzozları yalıyor paçalarımı.. Islak paçalarım, anımsıyor çocukluğumun kibritçi kız masallarındaki yalancı bir dünyanın sahte sıcaklığını. İki ayrı dünyanın soğuk ve sıcağını. Hayallerin yetmezliğiyle, buz; zincirlerime yenisini ekleyerek her bir düş kırığımı bağlıyor birbirine.

Bunca soğuk, bunca donmuş, bunca yargı içinde bu kentte adın yazılı “senin” her semtte… İçimdeki kalıplar adına dönüşüyor. Adın ki adım adım içimde yürümekte. Adınla yargım, adınla adım, adım adım benleşmekte. Yolcuların otobüs biletlerinde, kesilen telefon görüşmelerinde, yitik telefon defterlerinde yüzün bir buz parçası olup çiziyor günümü orta yerinden.  Olta atan balıkçının beklentisine, köylü kadınların yemenisine fırından yeni çıkan bir çöreğin kokusunda çoğalan adın, buz tutmuş kış soğuğunda doğan bir çocukla ısınmayı deniyor.

Buz tutmuş geceyi delerek yüzün uzatıyor başını geceme… Benim gecem bir başka zamanda, bir başka yerde belki de kendinden bile habersiz rüzgarıyla ürpertiyor etrafındakileri. Bir başka mevsimden gelirken geldiği yerlerin tozunu, pusunu, pisini de getiriyor. Cümlelerimin parantezinde, virgülünde, ünleminin her bir aksinde, bitişinde, birleştiricisinde, zamirinde, yükleminde, öznesinde bağlacında gizlenen her soğumuş harfinde adın kazılı senin. 

İçimde nicedir buzdan bir ateş. Donmakla yanmak arasındaki ince çizgide gezinmekte…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar