ÖNCE NELER TARTIŞILMALIYDI: (KUZEY ÜZERİNE SÜREN PAZARLIKLAR!)
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

ÖNCE NELER TARTIŞILMALIYDI: (KUZEY ÜZERİNE SÜREN PAZARLIKLAR!)

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Kabul edilmesi gereken bir gerçek vardı. (Aslında kabul edilmesi gereken pek çok gerçek vardı ve önce bunlar tartışılacak  sonra müzakereler başlayacaktı.  Mesela:)

       Her iki taraf da kabul ediyor: “1974’den bu yana geçen 42 yıl çok uzun bir zaman dilimidir. Bu süre içinde Rum için Güney Türk halkı için Kuzey “vatan”  oldu. Oysa şu anda masada görüşülen iki halkın vatanlarını koruyacak bir federasyon çatısı altında birleşmeleri değildir! (Doğru olduğu için sık sık yazıyoruz) Türk halkının vatanı olan Kuzey’i tasfiye etme operasyonudur!        Nitekim  Nüfusundan  coğrafi konumuna kadar Kuzey değiştirilmek istenmektedir! Bu değişikliğin kapsamına da AB müktesebatı ahkâmları sokuşturularak, Rum halkı ile ilk mülk sahiplerinin yahut varislerinin Kuzey’e dönmesi planı yapılmaktır!


DOLAYISIYLE: 1974’de Güney’e göç eden Rumlar kadar nüfusun (150 bin kişi) Kuzey’den TC’ye geri dönmeleri yanı sıra 42 yıllık mülklerini de ilk tapu sahibine iadesi gündeme getirildi!  Ayrıca AB müktesebatı çalıştırılarak Kuzey’de “dört özgürlüğün”  tesis edilmesi ön görüldü!

BÜYÜK PARA! Bakın, 42 yıldır iki kuşak neslini yetiştirdiği,  yatırımlarını gerçekleştirdiği,  topraklarını terle emekle  yoğurduğu,  devasa alt yapı ve turistik tesisleri ile büyütüp  irileştirildiği bu Kuzey’in Türk sahipleri;  Vatan bildiği bu toprakları ilk mülk sahibi Rum’a iade etmek için  ne sandığa gider  ne de gitse bile “evet” der! Öyle bir KKTC yurttaşı bulamazsınız!

Eee! O zaman müzakereler laf ola beri gele mi devam ediyor! Hayır. “Annan planında olduğu gibi yine parayı konuşturacaklar! Biliyorlar ki paranın açmayacağı kilit yoktur. Gordion düğümü de olsa baş parmakla işaret parmağı birbirine sürtündü müydü… Kuzey vatanı gider, yerine “birleşik Kıbrıs Federal Devleti” gelir!

Bu nedenlerdir ki harıl harıl para kaynakları arıyorlar. Eide’nin en büyük derdi de budur! Ancak bir sorun daha vardır. “Mesela” deyip bir parantez açalım:

       MESELA MARAŞ: Yanlış bir kanaat oluştu. Maraş iade edilsin denirken zannediliyor ki kıyı şeridinde kadavra haline gelmiş turistik oteller bölgesinden söz ediliyor. Oysa bu bölge Maraş Kentinin dörtte biri bile değildir. Ve Maraş’ın iadesi halinde tabi ki “bütünü” iade edilecektir. Dolayısıyle 42 yıldır bu kentte  ikamet eden Baflılar, Antalyalılar, Karakeşliler, Adanalılar Mersinliler, Limasollular,  Veyselliler mağdur duruma düşerlerken, kenti terk etmek için elbette parasal tazminatlar gözleyeceklerdir!”

Ayni olay Karpaz köylerinde de söz konusudur, iadesi istenen öteki köy ve yörelerde de.. İnsanları beş parasız  kapı önlerine koyamayacaklarına göre “paranın sesi  ve gücü” devreye girecektir…

Kısaca efendim. Kuzey vatanı satılacaktır!

RESTORASYON DÖNEMİ: (YARALANAN  TC-KKTC İLİŞKİLERİNİ YENİDEN DÜZELTMEK.)

       Ağız dolusu “uluslar arası ilişkiler” lafını söyledikten sonra “tanınmamış devletin” bu ilişkiler konusunda rüştünü kiminle ispat edeceğini bilememek ne hazin bir tecellidir!

       Oysa 2015’den beridir bu konuda gevezelik yapıyoruz! KKTC’yi dar’ı dünyada tanıyan tek ülke olan Türkiye ile ilişkiler kuracağız ya sanki ötesi yüzlerce ülke varmış gibi kasım kasım kasılıyoruz! Ve gitgide Türkiye ile ilişkileri “kavgayla husumete” dönüştürürken  şu safdil mesajı vermeye çalışıyoruz: “Siz bizim küçük oluşumuza bakmayın, kırılır belki fakat eğilmez boynumuz!”

       OLAY: Ak parti iktidarına kadar KKTC tutun ki ekonomik yönden TC’nin “evlatlığı” durumundaydı. Parayı verecek bizim hazine de memurlara bölüştürecekti..

       Ne var ki Annan planı sonrası  AB Rum’u üye yapıp Türkiye’ye kazık attı, durum vaziyetler değişti. Hep birlikte yaşadık. Türkiye yolundan suyuna, üniversitelerden turizme, tarımdan sanayiye KKTC’yi “ihya” etti ne kelime,  uçurdu. 1974’lerden hemen sonra olması gereken yatırımlar beş on yıla sığdırıldı.

       Fakat geçmişte sadece TC’nin hazineye akıttığı “para paylaşımına”  bu kez “rant ekonomisi” ahkâmlarında mesela yerden mantar gibi biterken 300’ü  orsa eden müteahhitler de katıldı, devasa otel ve kumarhaneleri ile turizmciler de katıldı, süt imalatçıları da katıldı, hafif sanayi babında sanayiciler de katıldı…

       FAKAT: Sandı ki bizim gelip giden hükümetlerimiz, bu “büyüme” kendi yönetsel başarılarından  kaynaklıdır! Sadece kasılmakla kalmadılar, “biz yaparız” iddiasına da girdiler. Nitekim öncesinde Türkiye Hava Yollarının kuyruğuna bağlıyken  pek alâ da tekerleği döndüren KTHY’nı kendi yönetimimize bağladıkta batırdık!

       MALİ VE EKONOMİK PROTOKOLLER: Onca büyümeden sonra “plan program yapmak” farz olduğunda TC-KKTC protokolleri devreye sokuldu. Az biraz kıpırdama oldu ama Yorgancıoğlu Koalisyon hükümetinden beridir  CTP ağırlıklı serzenişler gelişirken sonunda tartışma, “bizim şartlarımıza uymaz” itirazlarına dayandı ve olan oldu:  “2004’den sonra olanları da dinamitledirler!”

       YENİ HÜKÜMET: Bu tatsız sürecin devamıdır. Şimdi koalisyon hükümeti olarak tek seçeneği vardır. CTP Parti Meclis’inin yıktığı “TC-KKTC ilişkilerini” yeniden restore etmek.  Artı KKTC’yi yeniden dış yatırımlara açmak. Başarırsa işte o zaman İki ülke arası ekonomik ve mali ilişkileri düzeltiriz ki buna çok ihtiyacımız vardır. Zaten çalışmalar bu yolda ilerliyor…

 

KISACA TAKILDIĞIM: (ONLAR VE BİZ!)

       Rum tarafı Haspolat’taki arıtma tesisinde (çok affedersiniz)  arıtılan boklu  suyun hakları olduğunu iddia ettikleri yüzde 70’ni istiyorlar, bunun için mücadele ediyorlar. Bizse TC’den yılda  72 milyon  metreküp olarak akmaya devam etmekte olan   zemzem suyu gibi suya   hâlâ sahip çıkamadık, üstelik haftalardır çeşmelerden artık tuzlusu da akmıyor!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar