Lefkoşa dışındaki köy ve kasabalardan pencereleri ahşap köy otobüslerinin motorları çalıştırılır, o motorların gürültüleri eşliğinde Lefkoşa’ya varılırdı.
O dönemler koyun, kuzu, tavuk, horoz, güvercin (daha ziyade güvercin yavrusu palaslar) gibi hayvanlar da taşınırdı aynı otobüslerde insanlarla birlikte.
Dizlikli insanlarla dolardı otobüsler ki bu insanlar genellikle çarşı pazara gelecekler, akşama kadar köyde yetiştirdikleri ürünleri ve beraberinde getirdikleri hayvanlarını satacaklardı.
Ancak onları ve onlarla birlikte başka nedenlerle Lefkoşa’ya gelenleri büyük eziyetler beklerdi kapılarda…
…
O dönemler Lefkoşa’ya arabayla giriş genellikle Mağusa Kapısı’ndandı.
Eziyet de burada başlardı.
Onca otobüs dolusu insan Rumların Mağusa Kapısı’na konuşlandırdığı barikatta indirilir ve tüm eşyaları ile birlikte bir arama tarama başlatılmış olur; insanlık dışı manzaralar meydana gelirdi…
…
Bu ayrımcılık 1955’te Amerika’da Alabama’nın Montgomery şehrinde ırkçılıkla mücadelenin kilometre taşlarından biri haline gelen Rosa Parks adındaki siyahi kadının başına gelenlerden çok daha vahimdi.
Bilindiği gibi o dönemler Amerika’da otobüslerde siyahlarla beyazların oturacakları yerler ayrıydı ve bu “kamu düzeni” nin bir gereğiydi.
Rosa Parks’ın, şoförün tüm uyarılarına rağmen bu ayırımcılığı reddetmesi ırkçı mücadelenin ivme kazanmasına neden olmuştu…
…
Koronavirüs vakası nedeniyle Anastasiadis’in birçok kapıyı kapatması yolundaki kararı ayrımcılığın göstergelerinden biridir.
Aşağılayıcı,
Onur kırıcı,
Hor görücü,
Irkçılığa varan bir tutumdur…
…
Otobüslerin Mağusa Kapısı’nda didik didik arandığı dönemlerde Rum ve Türk barışseverlerin bir araya gelip bu tür ayırımcılıklara karşı durup olayları protesto edeceği koşullar yoktu.
Rum, Türk herkes kaderine razı olur gibi yaşamaktaydı.
Son olaylarda Lokmacı kapısında Rum ve Türklerin bir araya gelip bu olayı protesto etmeleri, barikatları yıkıp geçmeleri geleceğe dair umut vaat ediyor.
Artık cami bombalayarak insanları galeyana getirmeye,
Öte yandan ayrımcılığa ve ırkçılığa varan uygulamalarda bulunmaya prim verilmiyor ve bu anlayış ve uygulamaların karşısına dikilme cesareti gösteriliyor.
Koşullar değişmiştir,
Enosis ve Taksim için değil,
Birlikte yaşamak için birlikte mücadele edenler vardır.
Savaşın, ayrımcılığın, insanlık dışı uygulamaların karşısına dikilecek bir zihniyet büyümekte, ete ve kemiğe bürünmektedir.
Birlikte verilen bu mücadeleci anlayış tüm olumsuzluklara rağmen Kıbrıs’ı barış adası yapmaya adaydır…