Neden soru-cevap yaratıcılık için kullanılmaz? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Neden soru-cevap yaratıcılık için kullanılmaz?

Eğitim tarihinde kullanılan en eski tekniklerden bir tanesidir soru-cevap. Soru cevap tekniği Yunan filozofu Sokrates’in (MÖ 470-399) kullandığı “Sokratik yöntem”e dayanmaktadır. Sokrates’in epistemolojik bakış açısına göre, insanlar bilgiye doğuştan sahiptir ve onlara başkaları tarafından bilgi öğretilmesine gerek yoktur. Sadece gerekli olan, insanların doğuştan beraberlerinde getirdikleri bilgileri yeniden düşünmelerini sağlamaktır.
Sokratik yöntemde iki aşama mevcuttur. Birinci aşama alaysıdır; bu aşamada karşıdaki bireye yöneltilen sorularla doğuştan getirdiği bilgileri hatırlamadığı kendisine sezdirilir. İkinci aşama ise bulduru’dur; bu aşamada ise düzenlenen sorularla karşıdaki bireye doğuştan getirdiği ve hatırlamadığı bilgiler yine kendisine buldurulur. Bu anlayışa göre bireye başkaları tarafından bilgi öğretilmesi gerekmez.
Eğitim tarihi sürecinde Sokratik yöntem, sonraları soru-cevap tekniğine dönüştü. Öğretimde en sık kullanılan teknikler arasına girdi. Çağdaş eğitim sistemlerinde de sıklıkla diğer öğretim yöntemleri içerisindeki tekniklerden bir tanesi olarak kullanılmaktadır.
Ancak soru-cevap tekniği yararlı bir biçimde kullanılması için yapılması gerekenleri de dikkate almak lazım. Öğretim süreçleri aşısından dikkat edilmesi gereken ilkeler mevcut. Örneğin öğretmenler soruları sorarken soruyu tüm sınıfa sormalı. Tek bir öğrencinin ismi söylenip arkasından sorunun sadece ona sorulması, diğer öğrencilerin sınıf iletişiminin dışında kalmasına neden olacaktır. Öğrencilerin verecekleri cevaplar anında pekiştirilmeli, yanlışlar düzeltilmeli, eksik cevaplar tamamlanmalı. Sorular öğrenciler random seçilerek sorulmalı*.
Bunun yanında soru-cevap tekniğinin sonuç olarak yaratılan insan tipi açısından da toplumsal katkısı dikkate alınmalı. Toplumsal olarak yaratıcı bireylerin yetiştirilmesi çok önemli. Bu açıdan bakıldığında KKTC toplumunun kısırlığı  ortada. Yaratıcı birey sayısı yok denecek kadar çok çok az. Bunun pek çok göstergesi mevcut; 39 yıldır KKTC toplumunda var olan problemlerin hala daha aynı kalması ve çözülememesi, akademik camiada teori ortaya koyan Kıbrıslı Türk olmaması, yine akademik camiada yaratıcı ürünler oluşturamama ve bunun yerine intihallere yani bilimsel hırsızlığı sarılan akademisyenlerin varlığı, yaratıcı düşüncenin eksikliğinin örneklerinden bazılarıdır.
Soru-cevap tekniği okulöncesinden üniversiteye kadar kullanılmaktadır. Ancak geleneksel tipteki sorularla, sadece öğrencilerin uzun süreli belleklerinde mevcut olarak sakladıkları bilgileri hatırlamalarını sağlayan düşünme becerilerine hizmet edilmektedir.
Örneğin yırtıcı hayvanlara örnek ver? Kurtuluş Savaşı’nın çıkış nedenleri nelerdir? Birinci Dünya Savaşı’na katılan ülkeleri ve saflarını yaz? Bu sorular ansiklopedik bilgileri test eder. Daha önceden cevapları bilinen ve bir yerlerde yazılı olan bilgileri, öğrencilerin ne kadar ezberlediklerini ölçer. Öğrencilerin yaratıcı düşünme potansiyellerini artırmaz. Ama ne yazık ki KKTC eğitim sistemi mahkum olduğu kolej ve üniversite giriş sınavları nedeniyle, ezberlemeye ve ezberlediği bilgileri hatırlayıp, uzun süreli bellekten kısa süreli belleğe geri getirmeye odaklanmıştır.
Ancak yaratıcı bireylerin özeliği, uzun süreli bellekteki bilgileri kullanarak yeni bilgiler ve ürünler ortaya koymaktadır. Bu tür sorularla da yaratıcı bireyler yetiştirmek mümkün değildir. Zaten KKTC toplumsal yapısı bu tip bireyleri dışlamak için oluşturulmuştur. Bu nedenle de eğitim sistemi bunu  problem olarak görmüyor, umurunda bile değil. Halbuki yaratıcı düşünmeye hizmet edecek sorularla, öğrencilerin yaratıcı düşünme nitelikleri geliştirilebilir.
Yanıtı uzun süreli belleklerinde depolanmış bilgileri kullanarak ve o bilgileri yeniden işleyerek, ortaya koyabilecekleri sorulara ihtiyaç var. Eğitim sistemi öğretim sürecinde bu tür soru-cevapları destekleyecek biçimde yapılandırılmalıdır. Örneğin ‘Karşılaştığınız bir hayvanın yırtıcı hayvan olduğunu nasıl anlarsınız? Kurtuluş Savaşı olmasaydı bunun Osmanlı İmparatorluğu veya Türklük açısından sonucu ne olurdu? Birinci Dünya savaşı gerçekleşmeseydi, Avrupa devletlerine ve haritasına etkisi ne olurdu?’ tarzındaki sorular, öğrencilerin yaratıcı düşünme niteliklerini artırmaya hizmet eder. Çünkü bu soruların yanıtı kitaplarda mevcut değildir. Öğrenciler konu ile öğrendikleri bilgileri kullanıp, yeni yanıtlar oluşturmak zorunda kalacaklardır.
Sonuç olarak öğrenciler sürekli bu tip sorularla karşı karşı kaldığında yaratıcı düşünme yetenekleri gelişecektir. Ancak ne yazık ki eğitim sistemi ve öğretim süreçleri bunun tam tersi uygulamalara muhtaç bırakılmıştır. TC’den transfer edilen eğitim sistemi ve buraya uygulanan biçimi hiç bir zaman yaratıcı birey niteliklerini istememiştir. Yaratıcılık istenen bir yetenek olarak kabul edilmemiştir. O nedenle toplumsal düşünme biçimi hiç bir zaman yaratıcı olmadı ve olmayacaktır da.
• Prof. Dr. Özcan Demirel (2008). Öğretme Sanatı (13. Baskı). Ankara: Pegem Akademi.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar