“ Ne ‘kader’ ne ‘kaza’ diyemiyorum” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
KıbrısManşet

“ Ne ‘kader’ ne ‘kaza’ diyemiyorum”

Girne–Değirmenlik Anayolu’nda 29 Kasım 2016’da trafik çarpışmasında yaşamını yitiren Sude Demirkıran’ın babası Türker Demirkıran,”Babalar Günü” nedeni ile Havadis’e konuştu, önemli mesajlar verdi:

“BU FELAKETTE SUÇLU TEK DEĞİL”:Demirkıran: O felaketin yaşanmasında TIR şoförünün hatası, yol kusurları, saat gibi birçok faktör etken oldu. Yol güvenliği, yola çıkış saati tamam olsaydı ‘kader’ derdim, her şey tamam olup, tek suçlu TIR şoförü olsa ‘kaza’ derdim. Şimdi ne ‘kaza’ ne ‘kader’ diyemiyorum


 “KIZIMIN HASRETİNE ALIŞAMIYORUM ”:Demirkıran: Her Cuma Sudemin yanına gidiyorum, ona çiçek götürüyor, uzun uzadıya onunla konuşuyorum. Ama ben onun sessini duyamıyorum, melek yüzünü göremiyorum. Onu kaybettim, bunu biliyorum, olmamış gibi de yapamıyorum. Ama hasretine bir türlü alışamıyorum. Evladımı çok özlüyorum

 “HAYALLERİMİZ YARIM KALDI”:Demirkıran: Her günümüzü dolu dolu yaşadık, yetti mi? Hayır. Daha yaşayacaklarımız, birçok hayalimiz vardı. Tümünü gerçekleştirecek, beraber yaşlanacaktık. O okuyacak, psikolog olacaktı. Hayallerimiz yarım kaldı. Sedem gitti, tüm sevinçlerim kursağımda kaldı

 “BABAYI BABA YAPAN EVLATTIR”:Demirkıran: Her Babalar Günü’nde benim için resim çizer, çizdiği resmin altına da bana olan sevgisini özetleyen not yazardı. ‘Seni seviyorum babacığım’ derdi, ‘Çok seviyorum’. Bir babayı ‘baba’ yapan evlattır. Sude’yi kaybettiğimden beri tüm anlamlarım bitti. Babalar Günü’ de benim için sıradanlaştı

 

 

Duygu ALAN

Biricik evladı Sude Demirkıran’ı elim bir olay sonucu kaybeden Türker Demirkıran, Babalar Günü dolayısıyla Havadis’e verdiği mülakatta ülkenin kanayan yaralarına parmak bastı.

Sude’nin 16’ıncı yaş günü olan 14 Haziran’da Havadis’e konuşan Türker Demirkıran, biricik evladını kaybetmesi ile sonuçlanan olayı bir kaza veya kader olarak niteleyemediğini söyledi.

İkisi çocuk, üç kişinin ölümü ile sonuçlanan trafik çarpışmasında TIR şoförünün hatası, yol kusurları, saat gibi birçok faktörün etken olduğunu kaydeden Türker Demirkıran, “Kaza desem değil, kader desem değil. Diyebileceğim net bir şey var ki o da içimize düşen ateşin halen sönmediği” diye konuştu.

 

“Herkes üzerine düşeni yapmalı”

KKTC’de sıklıkla trafik çarpışması yaşandığını, bu çarpışmaların bazılarının da felaketle sonuçlandığını kaydeden Türker Demirkıran, trafik güvenliğini sağlamanın öncelikle devletin sonra da sürücülerin sorumluluğu olduğunu kaydetti.

Türker Demirkıran, “Devlet, üzerine düşeni yapmalı, yol güvenliği tüm trafiğe açık alanlarda eksiksiz sağlanmalı. Sürücüler, hatta yayalar da kendi üzerine düşeni yapmalı ve trafikte oldukça dikkatli olmalı. Bunlar sağlandığı vakit, kimsenin ciğeri yanmaz” diye konuştu.

“Farkındalık yaratılmalı”

Türker Demirkıran, ülkede o kadar fazla trafik çarpışması olmasına rağmen yetkililerin gerekli yol güvenliğini bir türlü sağlayamadığı gibi, halkın da bu hususta farkındalık yaratmak amacı ile yeteri kadar çaba göstermediğini kaydetti.

Demirkıran, “Birincil sorumlu olarak devlet üzerine düşeni yapmalı, vatandaşa güvenli bir trafik, güvenli yollar sağlamalı, yapmıyorsa halk teşvik edici olmak adına kırıp dökmeden protesto ve benzeri organizasyonlar ile farkındalık yaratmalı. Fakat olan olduğu yerde kalıyor, bir felaket yaşandığı zaman üç beş gün sonra artık onun üzerine konuşulmuyor. Ben dahil, halk üzerine düşen görevi yapamıyor” dedi.

“İçimdeki ateş sönmedi”

Türker Demirkıran, “Babalar günü” dolayısıyla Havadis’e verdiği röportajda, evladı ile ilgili konuşurken kelimelerin telaffuzunda adeta zorlandı. Biricik evladı Sude’den söz ederken boğazı düğüm düğüm olan acılı baba, halen daha içindeki ateşin sönmediğini söyledi.

Evladını anmadığı tek bir günü olmadığını söyleyen Türker Demirkıran, kızını çok özlediğini ve bu özlemle zaman zaman baş edemediğini kaydetti.

 

“Babayı “baba” yapan evlattır”

Bir babayı “baba” yapanın evlat olduğunu söyleyen Türker Demirkıran, Sude’yi kaybettiği günden beri birçok şeyin anlamını yitirdiği gibi kendisi için “Babalar Günü”nün de anlamsızlaştığını söyledi.

Sude ile anılarını anlatan acılı baba, “Sude, çok olgun ve duygusal bir çocuktu. Her Babalar Günü’nde benim için resim çizer, çizdiği resmin altına da bana olan sevgisini özetleyen not yazardı. Ben hala Sude’nin babasıyım, onu çok sviyorum ama Sude yok artık ve babalık sevincini yaşayamıyorum. Sude gittiğinden beri tadım tuzum kalmadı, birçok şey gibi Babalar Günü’nün de benim için bir anlamı kalmadı” diye konuştu.

 

“Her Cuma beraberiz”

Türker Demirkıran, biricik evladını her hafta Cuma günü kabri başında ziyaret ettiğini, ona en sevdiği çiçekleri götürdüğünü anlattı.

Kabri başında uzun uzun Sude ile sohbet ettiğini söyleyen Türker Demirkıran, “Ben onun o tatlı sesini, melek yüzünü göremesem de Onun beni duyduğunu, hatta gördüğüne inanıyorum” dedi.

 

“Yaşayacaklarımız yarım kaldı, ben yarım kaldım”

Türker Demirkıran, kızı Sude ile kısacık birlikteliklerinde çok anı biriktirdiklerini söyledi. Sude ile feci olayın yaşandığı güne kadar 3 yıl boyunca beraber yaşadığını söyleyen Türker Demirkıran şunları anlattı: “Annesi ile Sude henüz 3 yaşında iken boşandık. Sude ilkokul son sınıfa kadar annesinde Karaağaç’ta kaldı ama her hafta sonu Güzelyurt’ta bana gelirdi. İlkokulu bitirince benimle Güzelyurt’ta kalmaya başladı. Kısacık birlikteliğimize çok şey sığdırdık ama yetti mi? Hayır. Daha yaşayacak çok anılarımız vardı. Hepsi yarım kaldı. Ben yarım kaldım.

 

“Psikolog olacaktı”

Sude, küçükken bir doktor olmak istediği söylerdi, bir öğretmen olmak istediğini söylerdi. Bir gün ona ‘babam artık hedefini belirlemelisin ve ileride hangi mesleği yapmak istediğine kadar vermelisin’ dedim, evladım ‘babacığım ben seninle sohbet etmeyi çok seviyorum, senin sorunları aşabilmeni, bunun için başkalarına yardım etmeni çok seviyorum. Bu yüzden psikolog olacağım’ dedi. Olamadı.

 

“Hayvanları çok severdi”

Sude, tüm çocuklar gibi hayvanları çok severdi. Bense Sude’nin sevdiği her şeyi severdim. Sude için bir tane köpek de sahiplenmiştik. Gezmelerimizde onu da yanımıza alırdık. Sude benimle gezmeyi de çok severdi. Tüm vakitlerimizi birlikte geçirirdik. Güzelyurt’ta yaşıyorduk. Her gün onu okula ben getirir, okuldan ben alırdım. Bu defa olmadı…

 

“Sudemi başka bedende yaşatmak istedim”

Duyuyorum, çok yakınlarını kaybeden insanların bazıları ya hayata küsüyor ya ciddi travma yaşıyor ya da nefes alıyor ama yaşamıyor. Bazıları da mecburen bir şekilde hayata tutunuyor. Ben Sudem yaşasın diye ayakta durdum. Hatta yeniden evlenmeyi bir kız çocuğum olursa da adını Sude koyup, evladımla hayalini kurup yaşayamadıklarımızı yaşamak istedim. Ama yapamadım.

 

“Seni çok seviyorum babacığım”

Türker Demirkıran sözlerine son verirken evladını kaybetmesi ile yaşadığı acıyı başka hiç kimsenin yaşamaması temennisinde bulundu. “Allah kimsenin ciğerini yakmasın” diyen Türker Demirkıran, röportajımızda son sözünü biricik evladına, Sude’ye sakladı.  “Seni çok seviyorum babacığım…”

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar