Mavi, Deniz, Dalga, Sen... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Mart 19, 2024
Köşe Yazarları

Mavi, Deniz, Dalga, Sen…

Ece UsluEce Uslu

 

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun ya


Git !

Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar.

Gitsinler!

           Cemal Süreya

Peki ya sonra? Sonrası malum, önce gidenin yası tutulur. Herkes yabancılaşır sana, hatta sen bile kendine; ta ki bir gün gönlünde o sıcaklığı yeniden hissedene dek. Bu sefer olsun istersin, oldurmaya çalışırsın. Ama olmuyorsa olmaz, olmayacaktır… Ergenlikten erişkinliğe bu senaryo pek çok kez tekrar eder. Giderek daha az güvenmeye, giderek daha az inanmaya başlarsın. Yorgunsundur artık, biraz da karamsar… Kendini suçladığın bile olur: ‘Ben bu ilişki işlerini beceremiyorum.’ diye. Zor gelir yine yeniden birini tanımak. Monotonlaşsa da o ilişki içinde veya yalnızlığındaki haliyle yaşam, ayrılmak istemezsin huyunu, suyunu bildiğin güvenli(?) limanından. ‘Mutlu musun burada?’ diye sormaya çalışır kalbin, ‘Sus otur ortalığı karıştırma!’ diye kızar zihnin! Farkına varmadan başkalarını aldatmak ne kadar güçse, farkına varmadan kendini aldatmak o kadar kolaydır çünkü. Özetle oyalar durursun kendini… İhtiyacın olan şey engin denizlere açılıp huzur bulmak, mutlu olmak olsa da, yorulmuşsundur aniden çıkan fırtınalardan, savaşmak zorunda kaldığın dalgalardan. Sonunda susup  elindeki ile yetinmeyi seçersin.

Yaşadıkların olumsuz tecrübeler de olsa sonunda kendini daha çok tanımama vesile oluyorlar aslında. Neyi istediğini, neyi istemediğini, neye tahammül edemediğini, neyin sana iyi geldiğini ya da gelmediğini öğrenmiş oluyorsun. Bu nedenle kendinizi tanımak için kendinize hata yapma şansı verin diyorum hemen her yazımda. İnsan kendi ihtiyaçlarını tanıdıkça ve bunları başkalarına tanıtabildikçe karakteri şekillenir ve kim olduğu daha net bir şekilde ortaya çıkar. Sınırları netleşir. Daha keskin sınırlar çizebilir kendine uymayan noktalarda, burada zaman zaman aşırıya kaçılsa da o da öğrenmenin bir parçasıdır aslında.

Yorgunsun, anlıyorum. Hem de çok! Bir mucize olsun, elinden tutup çekip çıkarsın seni bu karamsarlıktan, bu ilişkilenememe kısır döngüsünden istiyorsun. Ama kendi mutluluğundan kendin sorumlusun! Ve istediğini elde etmenin ilk basamağı neyi istemediğini bilerek, sınırlarını o oranda net çizebilmekte yatar.

 

O nedenle aşağıda yazdıklarıma kulak ver;

 

-Eğer başkalarının seni mutlu etmesini beklersen her zaman hayal kırıklığına uğrayacaksın.

-Eğer korkularının üzerine gitmezsen her zaman onların esiri olacaksın.

-Eğer risk alıp güvenmeyi denemezsen asla aradığın adamın/kadının/işin vb o olup olmadığını bilemeyeceksin.

-Eğer üzüldüğünü, alındığını, kızdığını, kırıldığını söylemezsen her zaman farkına varılmadan kırılacaksın.

-Eğer ihtiyaçlarını, beklentilerini dile getirmezsen eşin de olsa yanındaki tarafından asla tam anlamı ile tanınmayacaksın/anlaşılmayacaksın.

-Eğer sorumluluk almaktan kaçarsan, asla kendi hayatının baş rol oyuncusu olamayacaksın.

-Eğer ‘elalem ne der’ veya başkaları için yaşarsan hayatı sadece mutsuz bir şekilde seyredeceksin.

-Ve eğer dalgalı bir denizde açılmakta ısrar edersen alabora olacaksın…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar