Lefkoşa'ya geri dönmek mümkün - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Poli

Lefkoşa’ya geri dönmek mümkün

 

O Çağlayan yılları geri gelmese de birçok şey yapmak mümkün.


Lefkoşa’ya geri dönmek mümkün.

Her kapısına, her köşesine, her panjuruna, her sokağına.

Yaseminler, feslikanlar dikmek, mümkün.

Lefkoşa’yı tepeden tırnağa,

Nasılsa  o şekilde,

Biraz Lüzinyan, biraz Venedik, biraz Osmanlı, Biraz İngiliz,

Yani,

Nasılsa o şekilde,

Gelecek kuşaklara bırakmak mümkün…


1963’te olaylar başlayınca,

Kıbrıslılar kapalı bölgelerde yaşamaya mahkum olmuşlardı.

Gelecek belirsiz; kapkaranlıktı.

Ama hayat durmaksızın sürecek, insanlar o kapalı yaşamda nefes almaya devam edeceklerdi.

Osmanlı adaya geldiğinde Mağusa ve Lefkoşa kapılarını kapatarak kuş uçurtmuyordu.

Rumların ve tüm Hıristiyanların kale kentlere girmesi yasaktı.

Ancak ada Yöneticisinden izin alınarak girilebiliyordu Lefkoşa ve Mağusa’ya.

Yani, kapıların kapanması adanın tarihi gerçeklerinden birini oluşturuyordu.

Yüzyıllar geçecek,

Kıbrıslıların zihinleri milliyetçilikle zehirlenecek,

Türk Rum düşmanlığı yaratılacak,

Toplumlar birbirlerine girecek,

Ve nihayet 1963’te bilinen olaylar patlak verecekti.

İşte kapılar yine kapanmıştı…

çağlayan
Beş örgüt temsilcileri aralarına Lefkoşa’nın tanınmış isimlerinden Semavi Aşık ve ressam Semra Bayhanlı’yı da alarak toplantılar düzenliyorlar, Çağlayan etkinliğine şekil vermeye çalışıyorlar.

O kapılar ta ikili görüşmelere yani 1968 yılına kadar kapalı kalmıştı.

Lefkoşalılar surlar içine sıkışmış,

Surlar dışında Köşklüçiftlik, Kumsal gibi yerler ancak nefes alacakları surdışı yerler olmuş,

Hayat bu şekilde yeniden şekillenmeye başlamıştı.

Eskiler hatırlayacaktır,

Denize bile gidemeyen Lefkoşalılar,

Kırnı’yı mekan yapmış,

Orada bulunan bir havuzu deniz niyetine kullanmış,

O ünlü dev, yaşlı ve yorgun çınar ağacının altını ve çevresini piknik alanları diye kullanmış,

Oradan akan pınar suyunda serinleyerek yılları yıllara eklemişti.

Hayat bu şekilde şekillenmeye başlarken,

En kalabalık yol eski Girne yoluydu.

Bu yüzden Boğaz’da bulunan ayrancıların mekanı da Lefkoşalıların en çok uğradıkları yerler arasındaydı.

Hayat neredeyse bundan ibaretti…

hisarda bayram1968 yılında ikili görüşmeler başlayınca kapılar açılmıştı.

Bu, Lefkoşalılar için yeni bir başlangıç sayılırdı.

Herkes köyüne kasabasına gidebilecek,

Herkes birbirinden haberdar olabilecekti.

Yaz boz tahtası gibiydi Kıbrıs’ın tarihi.

Hayat bir kez daha şekillenecekti.

Her seferinde sil baştan.

İkili görüşmeler umut pompalamıştı herkesin yüreğine.

Zaten Kıbrıs meselesi neydi ki?

Bugünün birçok meselesi, o günlerde yoktu.

Ama ne yazık ki “Kıbrıs meselesini üç ayda çözerim” diyenler, neredeyse vatan haini ilan ediliyordu o yıllarda.

Belli ki mesele 3 ayda değil, 30 yılda da çözülmeyecek,

Ve her seferinde umutlar sönecekti…

1968 ile 1974 arasında insanlar yeniden toparlanarak kendilerine özgü bir hayat tarzı oluşturmuşlardı.

Kapılar açıktı ama güvensizlik vardı.

Lefkoşa kendi hayatını Sarayönü, Girne Kapısı, Çağlayan bölgesinde sürdürecekti.

Bayram yerinin Çağlayan Çocuk Bahçesinde kuruluyor olması,

Sinemaların Çağlayan yolu üzerinde sıralanmış olması,

Çağlayan Gazinosunun orada olması bölgeyi eğlence merkezi haline getirmişti.

Kahvehaneler, lokantalar, pastaneler renk katıyordu bölgeye.

Bir yanda Enver’in kahvehanesi sandalyelerini Anibal’a kadar yayar,

Orada oturanlar kahvelerini ve nargilelerini içer,

İki kaldırım arasında gelip geçenler birbirlerini selamlar,

Anibal’ın mangalı her daim tüter,

Londra Pastanesi tıklım tıklım dolardı…

Yasemin satan çocukların yoğunlukla uğrak yeri de bu bölgeydi.

Yaz mevsimlerinde ikindi vaktini kollayan yasemin satan çocuklar yollara çıkar,

Çocuk Bahçesinde, pastane ve kahvehanelerde oturanlara yasemin satarlardı.

Bir yandan gannavurici kadın elinde tepsisi, içinde kağıt külahlara doldurulmuş gannavurileri ile o da kalabalığa karışır, gannavurilerini satardı.

Ayakları tutmayan Hasan, Anibal’ın karşısındaki kaldırımlarda yerini çoktan alır,

Her gelen geçen ona birkaç kuruş verir, yevmiyesini çıkarırdı.

Sinemalara gidecek olanlar biletlerini çoktan almış olurlardı.

Akşam oldu mu, sinemaya gidenlerle, Çağlayan’da yapılan bir düğüne gidecek olanlar birbirine karışır,

Lefkoşa kendi kalabalığında kendi güzelliğini yaratırdı.

Herkes temiz giyinmiş,

Etrafta çeşit türlü parfüm kokusu.

Mevsim yaz,

Nere baksan yasemin kokmakta…

Böyle bir Lefkoşa’ya ölesim gelir…

Bayram günlerini anlatmak ise zor zanaat.

Sadece Lefkoşalılar değil,

Köylerden kasabalardan şehere akın eden binlerce insan Çağlayan bölgesini doldururdu.

Neresinden baksan mahşeri bir kalabalık,

Neresinden baksan tepeden tırnağa bir güzellik, ferahlık.

Dizlikli kıyafetlerle mini etekli kıyafetler birbirine karışır,

Bir meyhaneden yükselen gazel,

Bir pastaneden yükselen Beatles şarkıları ile harmanlanırdı…

Çağlayan bölgesi böylesine bir süreç içerisinde hayat bulmuş,

Lefkoşalılar bu bölgeyi ipek böceklerinin içgüdüsü gibi örerek o hale getirmişti…

Diyeceğim,

Çağlayan’ı katlettiler.

O hatıraları, o mekanları paramparça ettiler.

Başka “Düşman”a ne gerek var?

Biz bize yetmez miyiz?

Çağlayan şimdi kendi yalnızlığında.

Her taraf kırık dökük,

Pis ve leş.

Sokak köpeklerinin bile uğramaya çekindiği bir yer halini aldı.

Fakat beş kültür örgütü bir araya gelerek,

Bu yılki Uluslararası Lefkoşa Halk Dansları Festivalini Çağlayan’da yapma kararı aldılar.

Örgütler şöyle:

Göçmenköy Taşkınköy Kültür Derneği (GÖÇTAŞ), Lefkoşa Folklor ve Gençlik Merkezi (FOGEM), Lefkoşa Folklor Derneği (FOLKDER), Gençlik Merkezi Birliği ve Halk Sanatları Derneği (HASDER)

Organizasyonun başını değerli arkadaşımız Salim Piyale çekiyor.

Meseleyi dans festivalinden öteye taşımak için kollar sıvanmış.

Bu çerçevede Lefkoşa üzerine duyarlılık gösteren bir takım kültür insanlarından katkı alınıyor,

Dans Festivaline özelde Çağlayan bölgesinin genelde Lefkoşa’nın kültürel ve sosyal hayatı hakkında renkler katmaya çalışılacak.

Resim, müzik, fotoğraf sanatçıları ve yazarlar bu etkinliğe katkı koyacaklar.

31 Ağustos’ açılışı yapılacak festival Arda Gündüz’ün şarkıları ile başlayacak ve 4 Eylül’de tamamlanacak.

Paneller, fotoğraf ve sinema afişleri ile klasik araba sergisi gibi etkinlikler düşünülüyor.

Ayrıca Kıbrıs’a özgü yiyecek, içecek ve diğer ürünlerin yer alacağı stantlar kurulacak.

O Çağlayan yılları geri gelmese de birçok şey yapmak mümkün…

Lefkoşa’ya geri dönmek mümkün.

Her kapısına, her köşesine, her panjuruna, her sokağına.

Yaseminler, feslikanlar dikmek mümkün.

Lefkoşa’yı tepeden tırnağa,

Nasılsa o şekilde,

Biraz Lüzinyan, biraz Venedik, biraz Osmanlı, Biraz İngiliz,

Yani,

Nasılsa o şekilde,

Gelecek kuşaklara bırakmak mümkün…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar