Kayıp hanın izleri - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
ManşetPoli

Kayıp hanın izleri

kayıp hanYETKİLİLER İNCELEDİ: 6 Haziran 2016 günü Eski Eseler ve Müzeler Dairesi Müdürü Sayın Fuat Azmi ve beraberinde iki uzaman ekiple birlikte, hikayemizde anlattığımız kayıp hanın izlerini birlikte görmeye gittik. Meydana çıkan kalıntılar incelenip fotoğrafları alındı. Söz konusu yerin han olabileceği üzerinde konuşulsa da, bu yerin kayıtlarda olup olmadığı konusunda gerekli araştırmanın yapılacağı söylendi. Başta Fuat Azmi’ye ve uzman ekibe gösterdikleri yakın ilgi için teşekkürlerimizi belirtiriz.

 

Mahalle çocuklarının mekanı hisar üstleri ile hisar altlarıydı.


Buralarda lingiri ve pirili oynayıp uçurgan uçururlardı.

63 olayları yeni bitmiş,

Tel örgüler ve kum torbaları ile varilden barikatlar yeni çekilmeye başlanmıştı sokak aralarına.

Sadece ada bölünmüyor,

Yüzlerce yıllık komşuluklar da bölünüyordu.

Artık o sokaklarda top oynamak, bir ayak oynamak yasaktı.

Pirililer ve lastik toplar işte o sokaklarda kayboldu.

Bir sabah çocuklar uyandığında topları ve pirilileri işte o sokaklarda kayboldu.

Nereden gelip nereye gidiyordu bu insanlar?

Bu ahşap kapılar ardında kendine özgü bir hayat yaratan bu insanlar kimlerin nesiydi?

Niye Türkçe ve Rumca konuşmalarına rağmen mutluluk içindeydiler bir zaman,

Ve dilleri ve dinleri ve etnik kimlikleri bir sorun değildi de,

Niye birlikte pirili oynayabiliyordu çocuklar?

Hayat akıp giderken anlaşılacaktı her şey.

Bu eskitilmiş, paramparça hale getirilmiş kadim Lüzinyan kentinin neden kimselere yar olmadığı çok sonraları anlaşılacaktı…

Sadece pirilileri, lastik topları kaybolmamıştı çocukların birbirine bağlanan o sokaklarda.

Sadece oyunları bölünmemişti.

Bir ayak oyunu için yere çizilen çizelgenin bir yarısı bir sokakta, bir yarısı bir sokakta kalmıştı şaşar kalır insan.

Evet,

Sadece oyunlar bölünmemişti,

Aşklar da bölünmüştü bu adada, nasıl her şey yarım kalmışsa.

Halbuki “aşkı ve sevdayı bölmek mi olur…”

kayıp han
YETKİLİLER İNCELEDİ: 6 Haziran 2016 günü Eski Eseler ve Müzeler Dairesi Müdürü Sayın Fuat Azmi ve beraberinde iki uzaman ekiple birlikte, hikayemizde anlattığımız kayıp hanın izlerini birlikte görmeye gittik. Meydana çıkan kalıntılar incelenip fotoğrafları alındı. Söz konusu yerin han olabileceği üzerinde konuşulsa da, bu yerin kayıtlarda olup olmadığı konusunda gerekli araştırmanın yapılacağı söylendi. Başta Fuat Azmi’ye ve uzman ekibe gösterdikleri yakın ilgi için teşekkürlerimizi belirtiriz.

O sokağın çocukları,

O sisli puslu günlerde demircilerden kılıç yaptırırlar, tahtadan silah.

Hatta bir Mücahit ordusu bile kurmuşlardı kendilerine göre.

117 Numaralı eve bitişik bir evde kalanlar hayattan göçüp gittikten sonra o ev öylece boş kalmıştı.

Lefkoşa’da Reşadiye sokağının çocukları o boş evde oynarlardı zaman zaman.

Sonraları o ev çökmüş ve düz bir arazi haline getirilmiş, ta günümüze kadar öylece kalmış, sahipleri de ilgilenmemişti.

O sokakta yeşil gözlü, bir kadın vardı.

Bir zamanlar terzilik yapmış, çocukları dünyaya geldikçe mesleğini bırakmıştı.

O yeşil gözlü Ayşe kadın –ki bu satırları yazanın annesi olur- anlatırdı.

Oturdukları ev çok eskilere dayanırmış.

O da büyüklerinden duyarmış ki, evin olduğu yerde bir han varmış.

Kendisi de bilmiyormuş ama öyle anlatıyorlarmış işte.

Sonra memlekete olanlar olmuş.

Herkes bir köşeye dağılmış.

Lefkoşa öksüz, garip kalmış.

Yorgun duvarları birilerini bekler gibi duruyor hâlâ.

kayıp han
Kemerlerle birlikte bulunan bir su yalağı.

Sene 2016. Aylardan Temmuz.

Sıcak, sımsıcak bir havada çıktım Lefkoşa sokaklarına.

Arabamı Anibal’ın oralara park ettim.

Başımda şapkam, boynumda mendilim.

Etrafa bakınıyorum.

Çocuk parkı yine mahzun; biber, akasya ve efkalipto ağaçları yine yalnız.

Güneş adamakıllı yakmakta.

O sokaklara her çıkışımda Reşadiye’den geçer, sonra dalarım başka sokaklara.

Bu kez gözlerime inanamadım.

Bu bizim sokak bildiğimiz sokak mıydı?

O bizim ev bizim ev miydi?

Düşlerimde yüzyıllarca öncesine savrulmuş gibiydim.

Neydi gördüklerim.

Gerçek mi?

Annemin anlattıkları geldi aklıma bir anda.

Burasının bir han olduğu söyleniyormuş, böyle duymuş büyüklerinden.

117 numaralı eve uzanan ve o evle aynı duvarı paylaşan kerpiç duvarın kerpiç ve alçıları dökülmüş.

Dökülünce ortaya tam üç tane birbirine bağlı kemer ortaya çıkmış.

Sarı taştan.

Bir han görüntüsü var.

Kemerlerin ön kısmında develer veya sair hayvanlar için bir su yalağı duruyor.

Kımıldatmaya çalıştım yerinden kımıldamıyor.

kayıp han
Duvarın kerpiç ve alçı kısmı dökülünce ortaya çıkan kemerler.

Tesadüf oldu, Eralp Adanır ile Bülent Fevzioğlu bu sokakla ilgili bir program yapmamızı teklif etmişlerdi o sıralar.

Aynı Temmuz ayında.

Yaptık.

O kemerler ve su yalağı ekranlara da yansımış oldu.

Meseleyi kimlere bildirebilirdim.

Uzmanların görüşüne başvurmak için Eski Eserler ve Müzelere Dairesi Müdürü Fuat Azmi kardeşimize konuyu ilettim.

Sözleştik ve bu manzarayı yerinde görmek için gün belirledik.

Söz konusu yerin Toros’lara ait olduğu söylenir.

Ancak duvar hem 117 numaralı eve, hem Ali Ruhilerin evine uzanmakta.

Bu nedenle çocukluk yıllarından beri arkadaşlarım Sinan Ali Ruhi’ye de haber verip kemerleri onunla birlikte de inceledik.

Duvarın kendilerine ait olup olmadığını o da bilmiyordu.

Mesele bir araştırma konusuydu, buna devam ediyoruz.

Çocukluk yıllarından kulağımıza serpilen bir söylenti doğru mu çıkıyordu?

Orada bir han mı vardı ki niye olmasın.

Ve eğer öyleyse bundan sonra ne yapılmalı?

Diyeceğim bu kadim şehir böyledir.

Şaşırtır insanı.

Her köşesi, her bucağı…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar