KALBİM EGE’DE KALDI - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

KALBİM EGE’DE KALDI

Bedia BalsesBedia Balses

2012 yılıydı. O yıl ilk kez İzmirli arkadaşım Umut Kurşundan “cittaslow” kelimesini duymuştum.  Bu tek kelime aslında bir felsefeyi temsil ediyordu.  Üzerinde çalıştıkça çocukluğumun yaşam tarzına da ulaşmıştım. Sakin yaşam, kaliteli tarım, sağlıklı beslenme, sanat, felsefe, spor ve barış içinde yaşanan bir dünya hayaliydi bu. Baz istasyonları, tarımdaki denetimsiz ilaç kullanımı,  eğitimdeki kalitenin düşüklüğü, çocuklarımızın yarış atına döndüğü, obezleştiği, sokakları, oyunları terkettiği bir zamanda bu felsefeyi taşıyan İtalya menşeli bir oluşumla tanıştık yine arkadaşım Umut sayesinde.

CITTASLOW ya da SAKİN ŞEHİR


Bu, bizim için bir yoldu. Yeniboğaziçi Belediyesi, KTMMOB ve DAÜ Mimarlık Fakültesi ile yola çıktık ve bu felsefeyi hayata geçirebilmek, çocuklarımız için daha güzel bir dünya  yaratabilmek için birlikte çalışmaya başladık.  Hayatımın en güzel, en özel ve en anlamlı çalışmalarından bir tanesini , bir zaman dilimini yaşadım.

Bu sürede Türkiye’nin ilk sakin şehri olan ve üyelik için bize yardım eden Seferihisar Belediyesi’ne ve o müthiş belediye başkanına çıktı yolumuz.  O süreçte Tunç Soyer diye muazzam bir insan tanıdık. Yardımsever, alçakgönüllü, çalışkan ve ülkesi için elinden gelenin fazlasını yapan bu insanla defalarca toplantılar yaptık, Yeniboğaziçi’nde ağırladık, gönül birliği yaptık.

Cittaslow ağı için Yeniboğaziçi Belediyesi adına başvurumuzu yaptığımız dönemde Seferihisar’da gerçekleştirilen uluslararası cittaslow  genel kuruluna davet aldık ve takım arkadaşlarımızla o güzel yere Seferihisar’a gittik. Bu süreçte mahallesi Sığacık’ı adım adım gezdik, Seferihisar’da unutulmaz anılar biriktirdik.

Yıllar sonra yine Belediyenin uluslararası futbol şölenine  Kıbrıs’ın ilk cittaslow Belediyesi olarak Yeniboğaziçi’nin davet alması ile bu kez de futbolcu oğullarımlae bir kez daha Seferihisar’ın yolunu tuttuk.

Sığacık’ta 10 gün kaldık.  Bir şehri, bir beldeyi, bir ülkeyi sevmenin onun için çalışmaktan ve önemsemekten geçtiğini bizzat kendi gözlerimle gördüm Tunç Soyer’le.  Nerdeyse Sığacık sakinleri bizi fahri hemşerileri ilan edecekti o süreçte. 10 gün boyunca küçücük Sığacık’ta adım atmadığımız yer, tanımadığımız insan nerdeyse kalmamıştı.

O özel ve güzel günleri hayatımın en güzel anılarının yanına koydum. Onların ismi benim yanımda hep ayrı bir anlama sahip oldu. Tunç Soyer , Seferihisar, Sığacık ve elbette Türkiye’nin en sevdiğim şehri İzmir aydınlık, laik bir ülkünün en güzel temsilcileriydiler.

Yıllar sonra bu başarılı belediye başkanını bu kez İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanı olarak ağırladık Yeniboazğçi’nde. Sanki bizden, ailemizden birisiydi bu başarıyı gerçekleştiren. Tunç Soyer’e de yakışan buydu elbette. İzmir için çok güzel şeylere  olan inancımız tamdı.

Birkaç gün önce başarıları ve çalışmaları ile tanıdığımız, aşina olduğumuz İzmir çok acı bir haber ile düştü gündemimize. Kalbimdeki en güzel yerlere sahip olan Türkiye’nin en sevdiğim şehrini deprem vurmuştu. Günlerce yollarını gezdiğimiz, parklarında saatlerce oturduğumuz, sokaklarında kortej yürüyüşü yaptığımız, sahalarında çocuklarımızı alkışladığımız, türlü türlü anı ile sevdiğimiz canım İzmir bu kez acı ile bezeliydi.  İnsanları ölmüş, binaları yıkılmış, gözyaşları onu teslim almıştı.Soğukta insanlar sokakta kalmış, donuk ve acı dolu gözlerle enkazın altına kalan sevdiklerinin kurtarılmasını bekliyorlardı endişe ile.

Yıllarca hep başarıları ile, şehri için çalışması ile tanıdığım o güzel insan Tunç Soyer bu kez televizyon ekranlarından sesleniyordu halkına sık sık. Belediyesi ile her  yere koşturuyor, elinden ne gelirse yapmaya çalışıyordu.

O sokaklardaki acı ve dehşet görüntülerini izlerken İstanbul büyük depreminden sonra hala binaların bir “pisgot” gibi yıkıldığını ve Türkiye’nin depreme ne kadar hazırlıksız olduğunu da yaşamış olduk.

Televizyonlarda enkaz altınan kurtarılan mucizeleri gördükçe seviniyor, yok olan aileleri, yaşamları gördükçe kahroluyordum.

Biraz önce yine ekranlardaydı Tunç Soyer. O güzelim İzmir yine ağlıyordu. İçimdeki Seferihisar sokakları hala çok güzeldi. Sığacık yine gülen insanlara sahipti. İzmir, o aydınlık İzmir yine denizi, balığı, Mustafa Kemal’i ve türküleri ile yaralarını sarmaya hazırlanıyordu.

Tunç Soyer’in ve İzmir’in görüntülerine baktım ve kalbimden onlara ulaştım:

Yaralarını saracaksın her şeye rağmen İzmir, yeniden iyileşecek ve başaracaksın.

Üstelik de bu kez depreme de hazır olacaksın.

Sen denizin kokusuyla büyüyen öçocuklarınla, mucizenin başladığı yersin. Yobazlığa rağmen laikliğe sahip çıkansın.

Hayatını kaybeden tüm insanlara başsağlığı dilerken, İzmir’in eski güzel günlerine yeniden döneceği ve bu depremden ders çıkaracağından en ufak bir kuşkum yoktur.

Kalbim Sığacık’ta Seferihisar’da, İzmir’de.

Ve o Sezen şarkısındaki gibi:

KALBİM EGE’DE KALDI.

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar