KAHKAHALARLA AĞLIYORUM - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

KAHKAHALARLA AĞLIYORUM

Ahmet Kondoz, nam-ı diğer sahne adıyla “DİLRUBA SULTAN” geçenlerde çıkardığı “KAHKAHALARLA AĞLIYORUM” kitabıyla ülkemizde pek çok cinsel önyargıya sahip insana, kalıba, zorluğa rağmen cesurca bir ayna tuttu bizlere. Bu kitap edebi açıdan değilse de, sosyolojik ve psikolojik açıdan toplumun karanlıkta kalan ve sadece gizli yerlerde konuşulan konuları için önemli bir adımdır. Öncelikle, kitabını yazmadan önce tanıştığım bu güzel ve sevgi dolu insanın göstermiş olduğu cesaret, her türlü zorluğa, hastalığa karşı vermiş olduğu mücadele, içinde barındırmış olduğu ve bizlere kadar ulaşan katkısız sevgi ve sahip çıktığı hayatı takdire şayandır. En önemlisi dik duruşuyla yalansız, inkarsız bir şekilde ödediği bedeller, acıların sonunda kendini büyütmeyi başararak “İŞTE BEN BUYUM” diyebilecek kocaman bir yüreğe sahiptir.

Kitabın içerisinde Ahmet Kondoz’un çocukluktan bugüne kadar olan hayatından kesitler bulurken kendimizi de hesaba çekme şansı yakalıyoruz. Cinsel açıdan farklı büyüyen çocukların, hayatın neresinde ne hissedebileceği, neler düşündüğü, neler hissettiği ve hayat boyu bir türlü ödemekle bitmeyen bedellerin korkunç gerçekliği çıkıyor karşımıza. Çocuk oyunlarında şekillenen roller, görmemezlikten gelinerek, gerçeklerle yüzleşmekten kaçınan insanlar arasında büyümek, baskılar, ayıplamalar, dışlanmışlıklar, ötekileştirilmeler sonucunda ne yandan ve ne yönden bakılırsa bakılsın acılar içinde bir hayattan süzülerek gelen bir insan yaşamı duruyor karşımızda.
Öğretmen olan, sanata karşı büyük ilgisi olan, çok güzel ve sevgi dolu öğrenciler yetiştiren şimdilerin sahne sanatçısı Dilruba Sultan ailesinde ve özel hayatında zorluklar, ihanetler, haksızlıklar, aldatmalar yaşadığını anlatarak insanlar arasında büyük bir yalnızlık hissi veriyor bizlere. İnsan zaman zaman üşüyor o soğuktan. O kırgınlıklardan süzdüğü hayatının içinde ağır hastalıklarla boğuşuyor. Şimdilerde böbreklerinden rahatsız ve diyalize giriyor. Ailesi olmuş hayvanlarına vermiş sevgisini. Hayatın geriye kalan zamanında yaşamın hakkını vererek yaşamaya çalışıyor.
Kitabın içerisinde haksızlıklarla mücadele eden, onurlu, inatçı ve kararlı bir insan çıkıyor karşımıza. Pek çok yerde karşı duruşu ile çok kişinin yapamadığını yapan, tepki gösteren, isyan eden ve sonunda bedeller ödeyerek kazandığı hayatıyla hepimize ders veriyor. Ahmet Kondoz benim için özel bir yere sahip. Facebook dünyasının bana kazandırdığı nadir gerçek insanlardan. Onunla sohbetlerimiz oldu, duyarlı kalbi ile pek çok hassasiyetime kulak kesildi. Oğlum rahatsızken içtenlikle ilgilendi, cümlelerimin altındakilerini yakınlarımdakiler bile bazen göremezken o hissetti. Güzel ve özel bir dostluk kuruldu aramızda. O güzel kalbinden süzerek bizlere sunduğu kitabının içerisinde öyle yerler var ki hepimize insanlık dersi altında çoğaltılıp dağıtılmalı. Öğrenmemiz gereken ne çok şey var ondan, ne çok şey. Ötekileştirdiğimiz yaşamlar üzerindeki o kendini beğenmiş tutumlarımız, insanlıktan nasibini almamış davranışlarımız, aptal kafalarımızın içindeki küçümsemelerimizle başka hayatlara neler yaptığımızın farkında değiliz. Bu kitapta ister anne, ister oğul Ahmet, ister baba tarafından bakarsam bakayım içim acıdı her seferinde. O derin acılar, o gerçeği gizleyerek, görmemezlikten gelerek bir ömre sığan derin sevgi, düşkünlük, destek ve arada gizlenilen, açığa çıkamayan pek çok şey…
İnsan, cesurca anlatılan bu hayat hikayesinin içerisinde kah anne, kah kardeş, kah herhangi bir insan olarak da yargıları, kalıpları, korkuları ile yüzleşme şansı buluyor.  Hayatın içinde sırf farklı! diye sırasında küçümsenen, alay edilen, aşağılanan insanların duygularını yaşama şansı buluyor okuyanlar.
Bizler planlanan, hesaplanan hayatların ortasında ezbere koşarken ötekileştiriyoruz bu insanları. Onlara hayatı -özellikle bizim gibi toplumlarda yaşamak zaten çok zorken-, çekilmez hale getiriyoruz.  Okulda, askerde, aşkta, iş hayatında duygularını, düşüncelerini, yaşadıklarını göz ardı ederek toplumun dışına itiyoruz. Aslında onlara yaşama hakkı vermiyoruz. Çünkü her yerde dışlayarak yapmak istediklerini yapmalarına engel oluyoruz. Oysa bu kitaptan öğrenilen basit ama çok önemli ders şu: HERKES SADECE İNSANCA YAŞAMAK İSTİYOR…
Hayatı gerçekten de bir roman olabilecek, olayları, acıları, aşkları, çalkantıları, ihanetleri, sevinçleri, seçimleri, kaçışları barındıran bu güzel yürekli insanın tutuğu aynaya bir bakın derim. Orada göreceğiniz şey sevgi dolu bir kalbe sahip gerçek bir insandır. Ben o insanı tanımaktan ve hayatının bazı kesitlerine yolculuk yapmaktan dolayı kendimi şanslı hissediyorum.
Sahnelerin sultanı, sevgi dolu, iyiliksever DİLRUBA SULTAN kahkahalarla ağladığın bu yaşamının bundan sonraki bölümünde mutluluklar seninle olsun. Güzel insan, sevgili arkadaşım.
————————————————————————————————-


Zamana Asılan Satırlar
Şimdi de Ahmet Kondoz’un kitabından bazı alıntılar yapmak istiyorum: “Ailemle farklılığımdan dolayı kötü olmamak için ikinci bir ben yarattım onların isteklerine uygun. Soğuk mesafeli ve mutsuz. İçimdeki beni yaşayamamanın zincirlere vurulmuş bir mahkumun acısını taşıdım hep yüreğimde. Hayatta her şeyden çok sevdiğim annem bile anlamadı beni. Bir kez alıp da karşısına gerçek beni dinlemedi. Gerçekten anlamadı mı bani annem? Farklı olduğumu hiç mi sezmemişti? Mümkün olabilir mi bu? Buna imkan var mı? Bir anne ne olursa olsun anlar hisseder evladının duygularını. Biz hiç beni konuşmadık annemle. Gizli bir anlaşma yaptık aramızda tek kelime konuşmadan gözlerimizle kalbimizle.

Hep çocuk kalabilseydim keşke Büyüdükçe kaybettim içimdeki çocuk saflığımı. Herkesin istediği beni oynamak zorundaydım çevreye karşı. Büyüdükçe yalnızlaştım. Bu yalnızlığıma ortak olacak aynı duyguları taşıyan dostlar aradım. Yolumu şaşırdım. Gizlendim, saklandım ama yine de hata üstüne hata yaptım. Babamla bir kez olsun maç yapmadım, top oynamadım. Okulda arkadaşlarım top peşinde koşarken hep bir köşede saklandım.
Resmi törenlerden nefret ettim. Asker gibi yürümemek için törenlerde hep hasta oldum ve rapor aldım. Bir kez babam ve abimle ava gittim. Ovalarda bayırlarda yürüyüş yapmaktı niyetim. Anlatamadım. Avlanan kuşları tavşanları yaralı halde yakalandıklarını gördükçe çıldırdım, ağladım. Hiçbir zaman babamla karşılıklı tavla oynamadım. Bir kez olsun tek kötü sözünü duymadığım babamla da tıpkı annem gibi sessizce gözlerimle kalbimle anlaştım. Onu hayal kırıklığına uğrattım. Hiç bir zaman istediği oğlu olamadım.
Yıllar geçtikçe ne annemin kızı ne babamın oğlu olamamama rağmen hep iyi bir evlat olmaya çalıştım. Her ikisinin de hayallerindeki evlatları olamadım.”

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar