İstanbul - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

İstanbul

 

Aynı konuları tekrar ele alıp yazmaktan sıkıldım.


Anlayacağınız yorum yorgunuyum.

Bunun için yaşadığım şehir İstanbul’u yazayım diye oturdum masanın başına.

Hayatımın en büyük bölümünü bu şehirde geçirdim.

Yaşım 49.

İlk 18 yıl Kıbrıs.

Sonra 8 yıl Amerika.

İstanbul’a geleli de 23 yıl oldu.

Kriter sunduğu tarih ve sosyal olanakları değerlendirmek ise İstanbul’da yaşayan birçok kişiden daha fazla İstanbulluyum.

Ama yine de İstanbullu gibi hissetmiyorum.

Kıbrıs’ın dışında olsak da Kıbrıs hep içimizde olduğu için mi?

Çözemedim, bilmiyorum.

Örneğin, Kıbrıs’ta ikamet eden doğma büyüme birçok Kıbrıslı Türkün bile aldığı TC vatandaşlığına hala daha başvurmadım. Eşim ve çocuklar TC vatandaşı. Bu olanağa ve hayatımdan kaldıracağı birçok zorluğa rağmen ben kanunlar önünde “yabancı” olmayı tercih etmeye devam ediyorum.

Bu şehirde kendini gerçek İstanbullu gibi hisseden acaba kaç kişi var diye bir taraftan hep düşünmüşümdür.

Herkes bir yerden gelmiş ama geri gitmeyecekmiş gibi.

Girişi olan ama çıkışı olmayan bir yer bu İstanbul.

23 yıl içerisinde bir şekilde çalıştığım yerle evimi ayni yakaya denk getiremedim.

Her gün yoğun trafikte 80 km git gel.

Bu şehri ve trafiğini bilenler için bu gönüllü işkence çekmek gibi bir şey.

İstanbul’un batısında, bana göre evimizi ilk aldığımızda İstanbul’un sonu olan, Kemerburgaz’da ikamet ediyoruz. Hani bazen sabah trafiğini gördükten sonra doğuya değil batıya yönelsem acaba Selanik’e daha erken varır mıyım diye düşünüyorum.

Radyo aracılığıyla gündemi, cep telefonuyla da işi takip etmeye devam etmek ve en önemlisi gözlem yapmak için büyük bir olanak trafikte geçirilen zaman.

Geldiğimde ilk dikkatimi çeken şey Avrupa’dan Anadolu yakasına geçerken köprü ücreti ödenmesi ama Anadolu’dan Avrupa yakasına geçerken ödenmemesi oldu.

Ev seçiminde yanlış karar aldığımı düşündüm.

Malum parayla girilen yerin bir değeri vardır diye düşünerek, bu defa da Anadolu yakasına geçip orada ev kiraladım!

İyi de yapmışım. 21 yıldır evli olduğum eşimi Anadolu yakasında buldum.

Sonradan öğrendim köprüler ilk açıldığında köprünün her iki yakasında da geçiş ücreti alınıyormuş. Turgut Özal bu aptallığa son verip gişe kuyruğunu teke indirmiş.

Her sabah işe gitmek için gişeden geçerken yukarıda anlattığım ilk geldiğimdeki tespitimi düşünüp hala daha gülümserim.

İstanbul tüm zorluğuna rağmen böyle de gülümseten bir şehir.
Birçok tanım ve sıfatla tanımlamak mümkün bu şehri.

     xxx

Bana göre İstanbul bir inşaat şehri.

Eminim inşası bitince güzel bir şehir olacak.

Ziyaret için inşaatın bitmesini beklemeyin ama.

İnşaatın biteceği, “şantiyenin” de kapanacağı yok bence. Bu bir yaşam tarzı. Bir paket program bu şehirde yaşamak isteyenler için.

Sıvasız gecekondular ve bunların yanı başında uzayıp gökyüzüne giden batıda ve Asya’daki büyük metropollere özenen dünya standardında binalar ve alışveriş merkezleri.

Bu binalara ulaşmak için trafiği hafifletmek adına yapılan yollar, tüneller, üst ve alt geçitler. En son açılan Marmaray ve temeli atılan 3. Köprü. Arkasından 3. Havaalanı ve kanal İstanbul.

İstanbul giderek bir yollar kentine dönüştü de diyebiliriz.

xxx

Bu şehri benim de oğlumla parçası olduğum futbola olan tutkusunu dile getirmeden anmak mümkün değil.

“İstanbul’un (eski adıyla Konstantinapol’ün) neden düştüğünü veya düşmesi gerektiğini anlamak için İstanbul’un üç büyük takımının kendi aralarındaki maçlarına gitmeniz yeterli olur diyebilmişti” yabancı bir yöneticimiz.

Bu sözüyle İstanbul’un Türkler için ne kadar değerli olduğunu mu, yoksa İstanbullunun heyecanını ve tutkusunun boyutunu mu kastetmişti.

Yoksa acaba futbolu bu kadar kötü oynayıp bu kadar da çok seven bu şehirle ilgili bir ince mizah mıydı diye sonradan düşünmüşümdür.

İstanbul’da yaşamak için günlük olarak verilen tutkulu mücadele ile elde edilen içeriğin sağlıklı yaşam açısından orantısız olduğu da bir yer. Buna rağmen artık Anadolu için olduğu kadar yabancılar için de bir çekim gücü olmuş bir yer İstanbul. Ben ise dışında olsam da içimdeki Kıbrıs özlemi ve haftada bir yazdığım bu yazılarla kendime İstanbullu dedirtmemeye direnmeye devam ediyorum.

      xxx

Haftaya, 30 Kasım 2007 Atlasjet Isparta uçak kazasında kaybettiğimiz aile ferdimiz ve benim çocukluk arkadaşım Kıbrıslı Türk Fizik Profesörü İskender Hikmet’i anmak adına duygu dolu zor bir yazı ile devam edeceğim.

Hayat acısıyla tatlısıyla devam ederken ateş de hala daha düştüğü yeri sessiz ama içten yakmaya devam ediyor.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar