Dış Politika, SATRANCA BENZER. Bu politikada ana bir strateji ve bütünsellik vardır.
DIŞ POLİTİKA analizi yapılmadan, görünüşe bakılarak geliştirilen siyasetler, son anda BAŞARISIZLIĞA UĞRAR.
Türkiye’nın dış politikasını doğru bir şekilde anlayabilmek için, ülke içerisindeki NÜFUS MOZAİĞİNE bakmak gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyetin kuruluşunu resmi olarak tüm dünyaya duyuran Lozan Antlaşması‘nda azınlık olarak belirtilen gruplar, Osmanlı geleneğinde geldiği şekilde Rumlar, Ermeniler ve Yahudilerdir.
Diğer gruplar azınlık olarak kabul edilmez. Azınlık olarak sayılan bu gruplar ilkokul ve lise eğitimini bu antlaşmayla da güvence altına alındığı gibi, kendi okullarında verebilmektedir.
Lozan antlaşması ve bu antlaşmadaki azınlıklar ile ilgili maddeler ile Türkiye Cumhuriyeti, katı bir şekilde ülkede yaşayan azınlıklarını belirlemiştir. Diğer etnik grupları ise Türk saymıştır.
Lozan antlaşmasıyla gerçekleşen bir diğer olay da Türk-Yunan Nüfusu mübadelesidir. Antlaşma gereği yaklaşık olarak 1.200.000 Anadolu Rum’u ülkeden ayrılırken yerine 500.000 Müslüman Yunanistan Türkü Türkiye’ye göç ettirilmiştir.
Devletin yeni kurulduğu bu dönemde özellikle azınlık isyanlarıyla da karşılaşılmıştır. Bu dönemde patlak veren bağımsız bir Süryani devleti kurma gayesi olan Nasturi Ayaklanması ile Şeyh Said ve daha sonrasında Ağrı ayaklanmaları gibi bağımsız bir Kürt devleti amaçlayan isyan faaliyetleri bastırılmıştır.
Lozan Antlaşmasına göre TÜRK kabul edilen Türkiye Kürtleri, Türkiye sınırları içerisinde yaşayan Kürtlerdir. Yoğun olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi‘nde olmakla birlikte ülkenin diğer tüm bölgelerinde yaşamaktadırlar.
Osmanlı döneminde Konya, Kastamonu, Ankara, Kırşehir, Nevşehir ve Aksaray gibi İç Anadolu’nun köylerine yerleştirilmiş ve Cumhuriyet döneminde İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Mersin, Gaziantep, Samsun, Tokat, Amasya ve Bursa gibi Türkiye’nin diğer kentlerine göç etmişlerdir.
Türkiye Kürtleri’nin toplam nüfusunun 12.000.000 ila 22.000.000 arasında olduğu çeşitli kaynaklarda geçmektedir.
Hristiyan Pontus Rumları 1920’lere kadar Pontus bölgesinde ve 1990’lara kadar Gürcistan ve Ermenistan’da önemli bir nüfusa sahiptiler (nüfusun yaklaşık %25’i). Hatta günümüzde bile Türkiye’de 2018’den yana 345.000 Pontus Rumu’nun yaşadığı tahmin edilmektedir.
Türkiye’de yaşayan ÇERKEZLER, ARNAVUTLAR vb azınlıklar da nisbeten örgütlü gruplardır.
Türkiye bu mozaikle, bütünlüğünü esas olarak BÖLÜNMEYE KARŞI OLAN DIŞ POLİTİKASI ile sağlamaktadır.
Türkiye’nin özellikle Kürt sorununda, Suriye Sorununda, Irak sorununda ve diğer bölgesel sorunlarda ÜNİTER DEVLET tezlerine sarılmasının ana noktası, kendi içindeki milliyetleri haklı konuma düşürmeme siyasetidir.
Böyle bir DIŞ POLİTİKA STRATEJİSİ içerisinde, Türkiye’nin 100 BİN Kıbrıslı Türk’e ayrı devlet kurdurma siyaseti GERÇEKÇİ OLAMAZ.
Bu siyasetin, günümüzde savunulur gibi görünmesinin ardında, RUMLARI MASAYA OTURTMA stratejisi vardır.
Zaten iki gün önce, Tayyip Erdoğan,İngiltere Başbakanı ile yaptığı telefon görüşmesinde, BORİS JONSON’a, Kıbrıs için harcadığı çabalarından dolayı TEŞEKKÜR ETMİŞTİR.
Hatırlanacağı gibi BİR AY kadar önce , İngilizlerin çabalarının, Kıbrıs’ta SİYASAL EŞİTLİĞİN sağlandığı İKİ BÖLGELİ, İKİ ULUSLU FEDERASYON olduğunu, İngiliz Dışişleri Bakanı Dominic Raap , kendi adını taşıyan TASLAK PLANLA Kıbrıs’taki iki lidere BİZZAT iletmişti.