İbrahim Benter’n Kapalı Maraş Heyecanı Ne Kadar Gerçekçidir? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Poli

İbrahim Benter’n Kapalı Maraş Heyecanı Ne Kadar Gerçekçidir?

Kapalı-Maraş

Vakıflar İdaresi Genel Müdürü İbrahim Benter’i Facebook’ta “Kapalı Maraş yüzde yüz vakıf  malıdır” derken izleyenler, heyecanlarına dayanamayıp yorum yapıyorlar. Kimisi tekrardan ortaya atılan bu iddiayı “Türklüğün ve İslam’ın yüz yıllık rövanşı” olarak görürken, kimisi ortaya çıkacak kaostan Kıbrıs sorununun çözümünde bir kapının daha kapanacak olmasından memnun, kimisi de “komşuda pişer bize de düşer” misali işin ortaya çıkaracağı yeni rantlardan nasıl bir yarar çıkarılabileceğinin hesabını yapıyor.

Benter’in, iddiasını ispat için konuyu sipariş ettiği öğretim görevlisi arkadaşları ile kamera karşısında yaptıkları konuşmaları, Türkçe yazışan tüm Facebook kullanıcılarına ulaştırabilmek için ise kuruma sponsorluk parası da ödetilmiş. Program daha şimdiden binlerce kişiye ulaşmış, beğeni ve yorum almış. İdarenin resmi Web sayfasında bu görüntülere abartılı şekilde yer ayrılmış. Konu “Türk’ün Türk’e, Müslüman’ın Müslüman’a” propagandasına dönüşmüş.


İbrahim Benter
İbrahim Benter

İbrahim Benter’in bu iddiası yeni değil. 2003 yılında dönemin Evkaf yöneticileri tarafından da böylesi bir iddia ortaya atılmış ve Mağusa Kaza Mahkemesi 2005 yılında, huzuruna getirilen belgeler üzerinden hükme vararak Maraş’ın Vakıflara ait olduğuna karar vermiş. Bu tarih, ayni zamanda Rum mallarının geleceği hakkında karar vermekle ilgili olarak kurulan Taşınmaz Mal Komisyonu’nun da kurulduğu tarih. Ve bu mahkeme kararı dikkate alınarak Kapalı Maraş bölgesi, komisyonun yetki alanının dışında tutulmuş. Kapalı Maraş bölgesinde mülkü olan bir Rum, iade, takas veya tazminat için başvurduğu komisyondan ret cevabı alınca, duruma itiraz için Yüksek İdare Mahkemesi’ne başvurmuş. Gerekçesi ise, Mağusa Kaza Mahkemesi’nin kendisini dikkate almadan tek taraflı karar vermiş olması. Ancak Yüksek İdare Mahkemesi, yapılan itirazı dikkate almayarak Mağusa Kaza Mahkemesi’nin kararını geçerli saymış. Talebinde ısrarcı olan Rum, iç hukukun tüketilmesi ve konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürebilmek için ise davayı Yargıtay’a taşımış. Yargıtay şimdi vereceği karar ile ya sorunun iç hukuk sistemi içinde çözümlenmesine ya da konunun uluslar arası mahkemelere taşınmasına neden olacak.

Konu uluslararası mahkemelere taşınsın ya da taşınmasın daha şimdiden sebep olduğu siyasi sonuçlar var. Mahkemenin kararı ve Vakıflar İdaresi’nin ısrarcı tutumu, en azından KKTC siyasetinin elini kolunu bağlar nitelikte. Kıbrıs sorununda bir ara çözüm yaratılabilir umudu ile Maraş’ın “yasal” sahipleri ile gerçekleştirilmek istenecek herhangi bir temas, karşısında Vakıflar İdaresi’ni bulacak. Çünkü Vakıflar, Maraş’ın yasal sahibinin kendisi olduğunu orada inkişaf yapmış olsa dahi özel ya da tüzel kişilerin “kiracı veya işgalci” olduklarını ileri sürüyor. Elinde ise Mağusa Kaza ve Yüksek İdare Mahkemelerinin kararları var.

Konunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görüşülmesi ise Vakıflar İdaresi için “Evkaf’ın Ateşle İmtihanı” niteliğine dönüşecek. Çünkü orada tek taraflı karar verme durumu olmayıp, İngiliz sömürge idaresinin de içinde bulunduğu 1974 yılına kadar geçen sürecin yargılanacağı bir durum ortaya çıkacak. İşte o zaman İbrahim Benter’in belgeleri ve iddialarının ne kadarının hukuki, ne kadarının ise hamaset ve propaganda olduğu ortaya çıkacak.

Kıbrıs’ta vakıf mallarının varlığı, Kıbrıslı Türk varlığının idamesinde çok büyük bir rol oynamış. Tıpkı Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası’nın oynadığı rol gibi. Ancak Vakıflar İdaresi tarihi boyunca hiç de iyi yönetilememiş. Sahip olduğu büyük miktarlardaki mülkler, yarattığı büyük rant ve yöneticilerine sağladığı siyasi nüfuz ile 1900’lü yılların başından itibaren toplum içi siyasetin çatışma odağı olmuş.

İlki Osmanlının adayı işgal ettiği 1571’de kurulan vakıfların kötü yönetildiğine dair işaretler Genel Müdür İbrahim Benter’in geçtiğimiz ay yaptığı açıklamalara da yansıyor. Benter, akademisyen arkadaşları ile birlikte yaptığı çalışmalar sonucunda “608 adet olarak bilinen vakıf sayısının, araştırma sonunda Kıbrıs genelinde 2 bin 220 olduğu ortaya çıktı” diyor. İlk vakfın kurulduğu tarihten tam 446 yıl sonra kurulup faaliyet yürüten 1570 vakfın geçen zaman aralığında kayıp olduğunu ve varlıklarının yeni araştırmalar sonucu anlaşıldığını itiraf ediyor. Kapalı Maraş’ın vakıf malı olduğuna ilişkin kanıtları ise “1974 yılından sonra Kapalı Maraş bölgesinde bir binada buldukları evrakların incelenmesi sonucu” belirlediklerini söylüyor. Buna karşılık varlıkları bilinen vakıfların vakfettikleri taşınır ya da taşınmaz mallarının neler olduklarını ve hangi amaçla kurulup gelirlerinin amaca uygun harcanıp harcanmadığını izah edemiyor.

Kıbrıs’taki vakıfların kötü yönetildiklerine dair kanıtlar bunlarla da sınırlı değil. Kıbrıs Vakıf Mallarını Araştırma ve Değerlendirme Projesi Yöneticisi Dr. Nazif Öztürk, adada vakıflar idaresini’nin kontrolünde bulunan cami sayısının bile geçtiğimiz yıl yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıktığını belirtiyor ve durumu şöyle özetliyor: “adadaki cami sayısını 190 olarak biliyorduk ancak gerçek rakamın 400 olduğunu ve bu camilerin fazlasının Güney Kıbrıs’ta olduğunu öğrendik

Vakıflar İdaresi’ni kayıp olduğuna inandığı malları konusunda açmaza alan ve aslında görmezden gelmeyi tercih ettiği temel sorunu, bir tür “vakıf anayasası” sayılan ve hukuken kendini de bağlayan Ahkamü’l Evkaf. Bu hukuksal metin, Evkaf İdaresi’nin nasıl yönetileceğini, hak ve hukuğunun sınırlarının ne olduğunu belirleyen temel bir argüman. Evkafın yaklaşık 4 yüzyıllık süre içinde yitirdiği onlarca mal mülkün sırrı Ahkamü’l Evkaf’ta saklı.

Ahkamü!l Evkaf’ın 475’nci sayfasında (II Kısım Zaman Aşımında Hükümler) başlığı altında 438’nci maddede şöyle deniyor;

“Vakıfların aslına ilişkin davalarda, zaman aşımının süresi 36 yıldır. Buna göre, 36 yıl mazaretsiz olarak terk olunmuş olanbir asıl vakıf ile ilgili dava, yargıçlar tarafından görülemez.

Mesela; Bir kişi bir mülkü bir vakfın mütevellisi karşısında 36 yıl mülkiyet mutasarrıfı (yöneticisi) olup da, mütevelli bu süre zarfında mazaretsiz olarak sessiz kalmış ike, halen mütevelli; “öz konusu mülk yıllar önce mütevellisi olduğum vakfın mütegallatındadır (vakfa gelir sağlamak için üstü örtülü ‘damlı’ veya ‘damsız’ olarak vakfedilmiş mal) demek suretiyle bir dava açar ise,açılan dava yargıçlar tarafından görülemez.”

Gelip geçen zaman içinde ve özellikle Büyük Britanya’nın adayı kolonize ettikten  sonra sömürge idaresinin, Kıbrıs’ta Evkaf ve kilise kayıtlarını yeniden gözden geçirip sahip olunan mallarının koçanlarını ve kiracılarla olan ilişkilerini belgelemelerini talep etmesi, her iki kuruma da pahalıya mal olmuş. Kendilerinin sanılan mülklerin aslında koçanlarının olmadığı veya başkaları tarafından kullanılan mal mülklerin ilgisizlik sonucu zaman aşımına uğrayıp kullanıcıların eline geçtiği gerçeği ortaya çıkmış. Konu, “İngilizler vakıf mallarını Rumlara devretti” söyleminin dışında, hemen hemen her ilçede bu malların bir kısmının Türk kullanıcılarda kaldığı gerçeğini de ortaya çıkarmış. Mesela Lefkoşa’da Mevlevi Tekkesi’nin bahçesinden bir bölüm, dönemin yöneticilerinden nüfuzlu birisine geçmiş.

1953 tarihli Bozkurt gazetesi bu yönetimsizliği dönemin Türk İşleri Komisyonu’nun ara raporundan yorumlayarak sayfalarında şöyle aktarmış:

(ii) Evkaf Murahhası Vekilinden ve Tapu Dairesi’nin raporunun
ilişik kopyasından (vesika No. 5) anlıyabildiğimize göre Dipkarpaz’da
Hala Sultan Tekkesi’ne ait mülhaka (gayrî meşruka) vakfı sınıfından
12,086 dönüm arazi yi ihtiva eden Afendrika Çiftliği bu yüz yılın
başlangıcında o havalinin ahalisi tarafından tecavüze uğramış ve
mesaha memuru Salim efendinin bulduğuna göre tecavüze uğrıyan saha
vüs’atı 1901 yılında 4,752 dönümdü. Gene tesbit edildiğine göre 1942
de bu araziden 4500 dönüm bir saha Dip Karpasın muhtelif sakinleri
tarafından müruru zamanla iktisab edilen hakla temellük etmiştir. 1925
senesinde gaspolunan saha 6,868 dönüm olması hasebiyle 1,568 dönüm
araziyi ayni köyden gelen müteaddit mütecavizler tarafından temellük
edilmek üzere olduğu anlaşılıyor. Yaptığımız tahkikattan Evkaf
Dairesinin bu müruru zamanla temellükü Evkaf aleyhine netice vermesini
önlemek hususunda bir teşebbüs veya harekete geçilmiş olduğunu
keşfedemedik. Bu nahoş vaziyet takriben yarım asır sürüp gitmiştir. Bu
arazi hakkında hükümetten £20,000 tazminat koparmak için Evkaf
Murahhasının yaptığı zayıf bir teşebbüsten maada bu daire tarafından
kat’i veya müsbet hiç bir hareket yapılmamış ve bütün mesele bu güne
kadar halledilmemiş bir haldedir. Bunun Evkaf Dairesi lehine olduğunu
sanmıyoruz
.”

Öte yandan, Vakıflar Genel Müdürü İbrahim Benter’in İngiliz koloni idaresi döneminde Kıbrıs’ta vakıf mallarının talan edildiği, el değiştirdiği yönündeki söylemler, yine vakıflar İdaresi tarafından yayınlanan bilimsel bir yayında dolaylı olarak yalanlanmaktadır. Vakıflar İdaresi’nin isteği üzerine, Türkiye Ekonomi Araştırmaları Vakfı (TEPAV) ile Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) nün birlikte hazırladıkları ve 2014 yılında paylaşılan “Kıbrıs Vakıflar İdaresi Kurumsal Arkaplan Raporu 1” isimli raporda konu ile ilgili şöyle denmektedir:

.

İngiliz dönemi Kıbrıs Şeriyye sicilleri incelendiğinde, defterlerin tamamı vakıflarla alakalıdır. Evini bahçesini, tarlasını, parasını, zeytinliklerini, vakfedenler, bu vakfedilen mallara niyet konusunda farklılıklar görülse de İngiliz döneminde vakıflaşmanın yoğun olduğu dikkate değerdir (Kara& Çelik, 2011). Vakıf malı-mülkü koruma güvence altına alma aracı olarak görüldüğü için vakıflaşmanın arttığı söylenebilir. Kilisenin ve İngiltere’nin Kıbrıs vakıflarının kurumsal yapısı, yerine getirdikleri hizmetler üzerinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Osmanlı İmparatorluğunda var olan Vakıf sistemi Kıbrıs’a olduğu gibi aktarılmıştır. İngiltere’nin egemenliği başladıktan sonra da Osmanlının öngördüğü sistem değişmemiştir. İngiltere Vakıf yönetiminde sorumlu olan iki kişiden birini atıyordu ve Vakıfları mali açıdan (M.B.Seager) denetliyordu. Mali denetim sırasında vakıfların yolsuzluk yaptıkları, iyi yönetilmedikleri ve usulsüz bir biçimde icareteyn vakıflarına(vakıf mallarının kiralandıkları) dönüştürüldükleri görülmüştür (Seager). 20yy başında İngiliz yönetimi Tapu İdaresi tarafından kaydedilmiş 3121 adet tapu bulunmaktadır.

 

Vakıflar İdaresi’nin yeni bir durum yaratan iddiaları yakın bir gelecekte uluslar arası hukukla yüzleşecektir. Kurum, ciddi bir hukuk sınavına girecektir. Umarız ki hukuk karşısına çıkmazdan evvel bilimsel bir testten geçirilmeyen iddialar Evkaf İdaresini mahcup etmez.

 

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar