Hem yürekten hem göbekten - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Hem yürekten hem göbekten

Bir vekilimiz Türkiye’ye sadece göbekten değil, yürekten de bağlı olduğunu söylemiş.


Tebrikler.
Böyle olmalı.
Zaten aksini iddia eden mi var?
Edenler marjinal kesimler.
Zaten onlar niye burada yaşıyorlar anlaşılmıyor…

Her zaman için göbekten değil ama yürekten bağlı olduğumuz tarihsel bir gerçekliktir…

Osmanlı döneminde adaya vali tayin edilirdi.
Valinin işi, yerli ahaliden vergi toplamaktı.
Yani, Babıali’nin buraya para gönderdiği yoktu.
Osmanlı ekonomisi ganimet ekonomisi idi ve aldığı topraklardan vergi toplar, zenginliklerini de hazineye aktarırdı.
Güzel kadınlar da dahil.
Öyle ki, vergi yüzünden birçok isyanlar çıktığı bilinir.
Dizdar Halil, Osmanlı yönetimine vergi yüzünden isyan etmişti.
Topladığı belirli bir güç ile Lefkoşa’yı kuşatmış, yönetime el aman çektirmişti…

Yani o dönem göbekten bağlılık yoktu.
Yürekten bağlıydılar ama bunun bir sınırı vardı.
Yürek atar ama, mide (göbek) aç kalır.
Türklere konan 7 kuruşluk vergi isyanı da beraberinde getirmişti işte.
Karşılığı kelle vermek oldu.
Dizdar’ın kellesi İstanbul’a gönderildi…
.…
Yürekten bağlıydılar.
Göbekten değil.
Herkes başının çaresine bakmalıydı…

Yürekten bağlılığın da olumsuzlukları vardı öte yandan.
Jurnalcilik mesela.
İnsan sevdiğine jurnal yapar!
Her dönem böyle oldu.
Osmanlı döneminde İstanbul’a, Türkiye Cumhuriyeti döneminde Ankara’ya koşuk.
Birbirimizi jurnalledik…

Bu jurnal işi Osmanlı döneminde bir görev gibiydi adeta.
Bırakın Türkleri, ipini koparan papazlar bile İstanbul’a gider, olanı biteni jurnallerlerdi…

Onlar da yürekten bağlıydılar…

Türkiye’de cumhuriyet kurulduktan sonra, Sait Molla adında bir kişi Kıbrıs’a kaçmıştı.
İltica gibi bir şey.
Damat Ferit Paşa hükümetinde Adliye Müfettişi olan Sait Molla, İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin de başkanlığını yapmıştı.
Bu cemiyete Vahdettin bile üyeymiş.
Kurtuluş savaşçılarının karşısında İngilizlere hizmet eden bir cemiyet.
Neticede, cumhuriyet kurulur ve bunlara yol görünür.
Sait Molla da Kıbrıs’a gelir.
Nasıl olsa İngiliz var.
Ama zor günler geçirir Molla.
Parasız, pulsuz, bir ekmeğe muhtaç.
İyi kalpli Kıbrıslılar Molla’ya yardım ederler.
Fakat, artık Cumhuriyet dönemi ve Kıbrıslı Türk’lerin nabzı bununla atmakta…

Sait Molla da düştüğü durumdan pişmanmış derler.
Bir gün Mağusa’dan Lefkoşa’ya yürüyerek gelirken, arabası ile bir Kıbrıslı onu almak ister ama Molla “bırak oğlum yürüyeyim, buna layığım” der.
Durumu bu ama, Anavatan’a yürekten bağlı olanlar bunu hazmetmez.
Molla’nın geçmişini bilen dönemin Söz gazetesi onun hakkında “yılan gibi bağrını sürüyerek gelen bir firari” diye yazar.
Belki öyleydi ama, düşene de vurulmazdı hani.
Konu mahkemelik olur.
İngiliz Molla’yı haklı bulur.
Söz gazetesi sahibine de 3 ay hapis cezası verir.
Bir Atatürkçü, bir İngilizci’nin yüzünden 3 ay hapis yatar…
Söz gazetesinin yürekten bağlılığı işe yaramamıştı…

Bu örnek ne kadar uydu bilemem ama, esas yürekten bağlılık 50’li 60’lı yıllardaydı.
Birbirini jurnalleyen jurnalleyene.
Yürek isterdi.
O yürek de bizde mevcuttu…

Diyeceğim:
Eskiden de böyleydik.
Yürekten bağlıydık.
O kadar ki, jurnallemekte bile bir mahsur görmezdik…

Giderek yürekten bağlılık, göbekten bağlılığı getirdi.
Şimdi eskisinden daha fazla koşturuyoruz.
Oraya buraya.
Ankara’ya mankaraya…
Vekilimiz övünüyor.
Haklı.
Hem yürekten hem göbekten…

Fakat bir mesele var:
Yürekten olunca, isyan ediyorduk.
Kelleyi göze alarak.
Göbekten olunca durum ne?


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar