Göçmen olurken iki çocuğumuz Güney'de galdı! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Röportaj

Göçmen olurken iki çocuğumuz Güney’de galdı!

Göçmen olurken iki çocuğumuz Güney'de galdı!

Bir Yastıkta 50 Yıl farkındalığıyla bu haftada sözlü tarihimize katkı koymaya devam ediyoruz. Kaynakoğlu çiftinin anlatımıyla bizleri eskilere götürdüler. Çiftimize Çamlıbel’deki evlerinde Baf insanın misafirperverliğini sergiledikleri ve samimi karşılamaları için çok teşekkür ediyoruz. Film tadında geçen röportajı keyifle okumanız dileğiyle.

Ali Atamer: Eski yemek geleneklerimizden olan Baf usulü nor, hellim börekleri ve pirohu yaptıktan sonra dilersen Ayşe teyzeciğim Baf’ın güzelliklerini senin tatlı dilinden dinlemeye başlayalım.
A.K:
1939 yılında doğdum. Baf’ın Gündoğdu köyünde. Türk köyüydü. 700-800 kişi vardı. Baf’ın en iyi köyüydü hisabet. Havası güzeldi denizi yakındı. İnsanlarımız çobancılıkla rençbercilikle uğraşırdı. Ben bu işleri hep yaptım. Hayvan sağardık. Gendi işimizi yapardık. 11 teneke hellim yapardım.
Ali Atamer: Peki Bafa özgü güzel hellim ve nor nasıl olur?
A.K:
Hep galıpta yapardık norları da hellimleri da. Goyun sütü keçi sütü güzel olur. Yeter ki bilesin yapasın. Tozunu mayasını az goyacan. Hellimden sonrada gon gazanı yakan ocağı hellimi sıkan alın telemeyi içinden. Sonra goyan gazanı ocağa. Ocakta su gızar. Sütün orofisi derik biz ona. Hellimin suyunu alın. Sütü bırakın ısınınca goyuncada barmağını içine ne gadar gabul edersan sütü döken içine. Sonra gamış ile yaparık. Şimdikiler oklavı yok onu yok bunu. Garıştırın onu nor gelir. Ateşi azaltın alttan. Sonra çıkarın gon galıplara.
Ali Atamer: Baf’ın güzel bağları şarkılara da konu olmuştur.
A.K:
Birkaç kişinin varıdı bağları. Şarap zivaniya yaparlardı. Biz taraktörünan çobancılık rençbercilik yaptık. Hep elde biçerdik. İki kişi biçerdi ben bağlardım. Rahmetlik babam denizden götürdüydü harman makinasını çiftliğe. Düveni gullanmadık ama gördük. Demet bağlama zordu. E goyan desteyi bağlan ilk guşağını. Buğday alın bir tutam. Demet bağlan öyle desteleri yere goyan şu biçerler. Ve bağlan. Diz çökmezsan demet çözülür.



Ali Atamer: Sadrettin dayıcığım senin gençliğinin Baf kasabasında neler yaşadın? Nasıl bir hayat geçirdin?
S.K:
1942 doğumluyum. 1948 de babam öldü. Öksüz galdım. 1950’de ilkokula başladım. İlkokulu bitirdikten kelli ortaokula yazıldım. 3 ay devam ettim. 4 buçuk mil yaklaşık 6-7 kilometre yayan Poliye ortaokula giderdik. Araba bişey yoğudu. O zamanın devrinde Hoca hanımın almamızı istediği bir kitap varıdı 25 şiline. Bizde para olmadığı için hoca hanım devamlı beni mahçup ederdi sınıfta. “Almazsan bu kitabı okula gelmeycen”derdi bana ikide bir. Ben da gaçtım okuldan ama anneme söylemedim. Okula gidermiş gibi yapardım ve onda bunda beklerdim saat geçsin. Sonra öğrendi annem ki okula gitmem. Annem dedi bana “gideceyik borçlanayım da alayım sana kitabı”. 25 şilin parayı bulamadığım için vazgeçtim okuldan. Annemin imkanı yoğudu alsın bana o kitabı.
Ali Atamer: Hüzünlü bir hikaye dayıcığım. Senin adına üzüldüm. Okula gidemeyince hayatına nasıl devam ettin?
S.K:
Onda bunda hizmetçilik ettim. Giderdim çobanlara yardım ederdim bir sokum ekmek için. Ne çocukluğumu ne gençliğimi yaşayamadım.


Ali Atamer: Baf’ın güzellikleri özellikleri program boyunca konuşsak bitmez. O bölgelerde has meşhur paluze sucuk köfter yapımı aklıma geldi.
A.K:
Pademi gıran. Isladın sonra gırılmasın padem. Geçirdin asan onları gururlar. Üzümü basarlar suyu çıkar. Sonra gazana dökerler. Gazana beyaz toprak atarlar. Gaynatırlar garıştırırlar. Sonra erir kaynamaya başlayınca köpüğünü alırlar. Endirirler soğur. Beyaz toprağı bırakırlar altında. Dökerler başka gazana. Sonra paluze isten yapan. Batıracan sucuklarını paluzeye un goyarlar içine paluze olur. Batırırlar içine sucuk olur asarlar. İncirlerimiz çok meşhur bizim. Yapan yapardı anam. Yapmayanda beklerdi.
Ali Atamer: Köy yerinde kızların daha çok uğraşları vardı anladığım kadarıyla. Erkekler için de bu dediğim geçerli mi dayıcığım?
S.K:
1960’da evlendiğimde 18 yaşındaydım. Gaynatımın traktörü vardı. Ona yardım ederdik. Hatta hanım söylediği gibim gaynatam 800 dönüm çiftlik kiraladıydı. Biz da o tarlalarda eker biçerdik. Hayvan beslerdik ekmek parası için. Son ‘67’de kendim aldığım yeni 5000 Ford modeli traktörle gecelerli gündüze katardım çocuklarım için. Benim çektiğimi çocuklarım çekmesin diye gece ışıkları fi biçerdim.
Ali Atamer: Tanışma hikayeniz maceralı geçmiş.
S.K:
Ben 18 yaşımı doldurduğumda istedim İngiltere’ye gideyim. O sıralar rahmetlik gaynanam panayırda gördü beni. Dedi bana “ne gaçacan gidesin İngiltere’ye gel vereyim sana Ayşe’yi da hem evi da”. “Evi istemem biraz yardım edersan bana ilerde evimi ben gendim yaparım” dedim. Geldim eve anneme bu bu kefiyet anlattım. Annem da razı değildi İngiltere’ye gaçayım. “Tamam gideyim isteyim Ayşe’yi” dedi. Annem gitti istedi bizim Ayşe gadını. Allahın emrine istedik verdiler. Konu öyleydi. Ve 1960’da evlendik.
A.K: Hiç düşünmediydim doğrusu evlenmeyi. Deyinca babam alacan aldık. “Siz razıysanız ben da razıyım” dedim.
Ali Atamer: Fotoğraflarda gördüğümüz kadarıyla Sadrettin dayım gül gibi delikanlıydı o zamanlar.
S.K:
Soldurdu beni bu Ayşe gadın ama.
A.K: Sen soldurdun beni sen.
Ali Atamer: Eskiden dünürcülükte kız isteme adetlerinde mani söyleyerek kız istenirdi. Var mı hatıranda buna benzer maniler.
A.K:
Söylemedik anam biz. Ama söyleyim ben size şimdi.
“Portakalın filizi kim bilir halimizi hafif bir rüzgar esti ayırdı ilkimizi”
S.K: “Elma attım soyasın yat dizimde uyuyasın bu şarkılar hep senin için çık balkona duyasın”
“Elma attım denize gidiyor yüze yüze selam söyle rahmetlik vasfiye gızını versin bize”
A.K: E verdi sana artık gızı.
Ali Atamer: Düğün derneği yapamadığınızı söylediniz kameralarımız kapalıyken. Düğüne engel savaş yılları mıydı yoksa maddi imkansızlıklar mı?
A.K:
Fakirlik vardı. Atalarımız dedi vahtımız yoktur düğünü yapamadık. Nikah fotoğrafımızı bile havlıda çektik. Mavi gelinlik geydim nikahta. Kasabada büyülttü bana gen ablan bu resmi. Çekti bizi makinacığınan havlıda.
S.K: Düğün gibi yaptık nikahıda. 4 gün sürdü.
A.K: Herseler magarınalar etler bişdi.
S.K: Köylü yardım ederdi düğün sahibine. Evde ne varsa getirirdi herkes.


Ali Atamer: Nikah düğününe halkı nasıl davet ettiniz?
A.K:
Evlere mum dağıtırlardı. Davet ederdin işte herkesi.
S.K: ben bilirim çobanlara verirlerdi mumu.
A.K: Kemaneci davul zurnacı gelirdi.
S.K: Hannaslar geldiydi çalgıcı. Pazartesi’nden başlardı çalgı. Davul zurnacılar köylüydü Ahmet ve Mehmet idi Gelirdi köylüler oynardı. 4 gün çalgı çalardı. 3. Gece kınayı yaktılar. Gaveye götürdülerdi kınayı selenin içinde.1 şilin ya da ne gadar gorsan selenin içine. Rumlar da gelirdi nikaha.
A.K: Harmanda gençler güreş yapardı.
Ali Atamer: 53 yıllık evlilik serüvenini köylerdeki yaşantınızla, yaptığınız Baf usulü yemeklerle, söylediğiniz manilerle, hüzünlerinizle sevinçlerinizle film tadında bizimle paylaştınız. Sıra geldi tarihimize kayıt düşecek cinsten olan göçmenlik hikayenizi anlatmaya.
S.K:
“74”te göçmen olduk. 23 Temmuz’da köy düştü. Ben da esir düştüm. 65 gün esirlik çektim. Ama çocuklarım güneyde kısıldı. 6 ay sonra geldim bu yanı dağ yolundan. Daha evel rahmetlik Denktaş beyden izin istedim. İzin vermediler. Gaçtım gittim Lefke’ye komutandan izinsiz. Gaçtım güneye benda. Çocuklarım galdı güneyde napayım gaçmak zorundaydım. Bir öncü arkadaşımınan gaçtık. Çok golay gaçtık. 22 gün galdım çocuklarımınan Retça köyünde.
Ali Atamer: Göçmen olurken barikatlarda zorluk çektiğinizi çarpışmalara ölümlere kadar kötü şeyler yaşandığını duyarız.
A.K:
Öncü arkadaş der bize “2 tane küçük çocuğunu bırakacan bu tarafta yoksa götüremeyik sizi. Çünkü bu çocuklar ağlaycak ve yakalanacayık Rumlara” dedi. Bıraktık 2 çocuğu endik dağın içine girdik. Öncü döneceğini söyledi bize. Ben da derim Sadrettin’e “dönelim biz da boşver “. Sadrettin der “yok ben sizi geçirecem o tarafa onda sonra dönüp alacam geride galan çocuklarımı da”. Gittik dağların içinde gurşun sesleri duyarık. Gavurlar başladı silah atmaya. Sabahatan alaşama gadar. Çeşit yerden varıdı o dağların içinde. Geldi polis der dayınıza “siz bile düşünmediniz çocuklarınızı geldiniz buralara”. Ayırdılar bizi erkekleri aldı gitti polisler. Rum polisi der bekleyesiniz burada. Ağlarık dövünürük. Sonra gittik basınan geçerkan Rum köylerinden daş daşa tuttular bizi ciralar. “Bire köpekler bire köpekler geleceksiniz oturasınız evlerimize” derlerdi bize. Neyisa gittik kasabaya. Sadrettin dayınızın kimlik kartını saklardım çorabın içinde. Bir ara düşmüş yere fark etmedim.. Çünkü dayınız esirdi ve yakalansaydı öldüreceklerdi bizi. Kimliğini saklı tutmam lazımdı. O saat ki buldum yerde i ağladım için için. Sonra geldik evimize. Unu eledik ettik ekmek çörek. Dedik yoğuralım da yerik bişey. Kısmet olmadı gene aldık çocukları gacacayık galdı teknede hamur. Bakalım kim yoğurdu kime galdı tekneler. Geldik yaylaya geçtik ağır ağır. Sabah olunca dağ yolundan geldik. Allahıma bin şükür. Allah bundan sonra çektirmesin.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar