Geleceğe tohum atan, iyi temiz ve adil gıdanın umut veren sesi: Ayfer Yavi - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Poli

Geleceğe tohum atan, iyi temiz ve adil gıdanın umut veren sesi: Ayfer Yavi

Hasan Karlıtaş
Hasan Karlıtaş

Geçtiğimiz ay Lefke’de düzenlemiş olduğumuz “Cittaslow ve Slow Food” Eğitimleri kapsamında şahsen tanıma şansı yakaladığım Ayfer Yavi bugünkü konuğumuz.  Slow Food ve sakin şehir üzerinde çok değerli bir birikimi olan Ayfer Yavi, geçtiğimiz hafta yayın hayatına merhaba diyen kitabı ile de gelecek nesillere önemli bir kültürel miras bırakmış oldu.   İşi bilen insanın lafı da kayda değerdir, diyerek sizleri Ayfer Yavi’nin söyledikleri üzerine düşünmeye davet ediyorum.  Hepimizin bu özel bellekten ve mütevazi kişilikten öğreneceklerimiz var…

  • Kişinin kendini anlatması en zor sorulardan biridir. Bu zor soru ile başlayalım. Ayfer Yavi kendini nasıl anlatır ?

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi  Klasik Arkeoloji Bölümü’nü bitirdim. Arkeoloji çocukluk aşkımdı ve üniversitedeki ilk terchimdi. Enez ve Perge arkeolojik kazılarına katıldım. Perge’de kazdığım, hamam ılık mekanından çıkan, mousa heykelleri şu anda Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir. Daha sonraki yıllarda aile mesleği olan, reklamcılığı seçerek 22 yıl medya, müşteri ilişkileri, Halkla İlişkiler (pr) , organizasyon bölümlerinde üst düzey yöneticilik yaptım. Gastronomi Festivali Organizasyon Komitesi üyeliği – “Seçilmiş Restorantlar, Seçilmiş Menüler” bölüm koordinatörlüğü, Gastronomi Fuari Juri uyeligi yanısıra Acik Radyo’da yayınlanmış olan  “Yağmur Böregi” isimli yemek programin yapimci ve sunuculuğunu yaptım. Radyo programcılığı bambaşka heyecanlar doluydu. Uluslararasi Slow Food Hareketi, İstanbul”Yağmur Böreği” Conviviumu kurucusuyum. Antik yunandan bugüne tüm mutfakları izlemekte, denemekte ve yazmaktyım. Konum ile ilgili panel, konferans ve seminerlerde sunumlar yapmaktayım. Metrogastro, Food&Travel, Lezzet, Hürriyet Seyahat, Radikal’de yayınlanan yemek ve kültürü, pazarlar, ekolojik yaşam, kitap tanıtım ve gezi yazılarım mevcuttur. Slow Food “Yağmur Böreği”Birliği’nde “Mevsiminde Sebze Meyve Tüketimi” adlı ilköğretim okullarında sürdürülen projede 5 yıl koordinatörlük yaptım, hala eş başkan olarak Slow Food ve Cittaslow konusunda eğitimler veriyorum. Raife Polat ile yazdığımız ve sözlü tarih çalışması olarak gelecek kuşaklara aktarmak istediğimiz “Kardeş Mutfaklar” kitabımız yeni yayınlandı.


  • Slow Food ile yolunuz nasıl kesişti ? Yağmur Böreği Derneği nasıl doğdu ?

Çok enteresandır karşılaşmamız. 2007 yılında Açık Radyo’da Yağmur Böreği isimli bir yemek programı yapıyordum. Tabii bir takım insanlarla röportajlarımda yayınlanıyordu. Gastronomi Fuarında tanıştığım Bra Gastronomi üniversitesinde okuyan arkadaşlar, Uluslararasi Slow Food Hareketi başkanı Carlo Petrini’nin İstanbul’da olduğunu iletti. Carlo Petrini’den bir röportaj rica ettim, kaldığı otelde buluşarak sohbet ettik ve bana uzun uzun Slow Food’u anlattı. İşte dedim benim aradığım kişi benim çaliışmak istediğim alan ve kahramanım bu kişidir. İstanbul”Yağmur Böreği” Birliğini Açık radyo sayesinde tanışdığım Carlo Petrini’nin daveti ile  2007 yılında kurdum.

  • Cittaslow Lefke’de yapmış olduğunuz sunumlarda, Carlo Petrini’nin Nobel Barış Ödülüne aday olacak kadar, önemli bir öncü, devrimci olduğundan bahsettiniz. Neden ?

Slow Food hareketi başlıbaşına bir mucizevi bir birleşim, dünya için mutlak çözüm üreten bunun için gönüllü olarak tüm mesaisini veren insanlar birlikteliğidir.160 ülkede bunca insanı biraraya getiren dünya gıda hareketi üzerinden tüm insanlığın iyi, temiz, adil gıdaya kavuşması adına çalışan, gıda odaklı tüm koınuları kapsayan, yüzbinlerce insanın inancını, geleceğe insanlık adına tüm yapılan işlerin aktarılma çalışmalarını organize etmek muazzam bir çalışma. Bio çeşitliliği ve çevreyi korumak, tohumun patentlenmesine ve GDO’lu ürünlere karşı çıkmak, su hakkını savunmak, geleneksel üretim biçimlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak, küresel kartellerin dayatmalarına direnmek gibi pek çok konuda dünyanın dört bir yanında projeler yapılıyor, üretimler, fikirler paylaşılıyor. Dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda yönetenlere, uluslararası şirketlerin getirdiği felaketlere karşı çıkanlar geleceğe dair umutlarını Slow Food ile yeşertiyor, paylaşıyor, gerçekleştiriyor. Sorumluluk bilinciyle yerel ekonomileri, üretim yöntemlerini korumak ve desteklemek için çalışıyor.Özetle topraktan ekmeğini çıkaranların, toprağı korumak isteyenlerin, kalplerin birlikte çarptığı, küreselliğin getirdiği sonuçlara karşı direnişi kurgulayan, aynı kaygıları taşıyan insanları küresel iletişim ağı ile birleştiren, gençleri bu yönde bilinçlendiren, eğiten, satırlara sığdıramadığım yüzlerce projeyi hayata geçirerek bizim gibi yürek uzatan insanları birarada tutan Carlo Petrini. Bence bu zor alanda kartellerin baskısına rağmen yılmadan çalışan insanlık adına hayatını ortaya koyan, adayan kişi buna layıktır.

  • Slow Food ve Cittaslow ilişkisi nedir ? Nasıl olmalıdır ?

On yıldır Slow Food adına çalışıyor projeler yaparak geleceğe aktarıyorum.Tarihsel olarak baktığımızda da SF ilk kurulan harekettir. Yukarda anlattığım nedenlerden dolayı ve Conviviumların kendi protokolleri dahilinde gerçekleştirdikleri projeler bazında yol alır. Küresel boyutta etki eden birçok zararlı etmen, yüzyıllardır yaşam alanlarımızı işgal etmiş durumdadır.  Bu işgal büyük kentlerden başlayarak kırsal alanlara yayılmakta ve gelecek nesillerimizin sosyal, kültürel ve çevresel boyutlarda zarar görmesine neden olmaktadır. Bu işgalin en somut göstergeleri hız ve büyüklük tutkusudur.

1999 yılında İtalya’nın Greve in Chianti kentinde kurulan Cittaslow, yerel değerlerin korunmasına destek olmakta ve İtalyanca Citta (Şehir) ve İngilizce Slow (Yavaş) kelimelerinden oluşmaktadır. İnsanların birbirleriyle iletişim kurabilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kendine yeten, sürdürülebilir, el sanatlarına, doğasına, gelenek ve göreneklerine sahip çıkan ama aynı zamanda alt yapı sorunları olmayan, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan, teknolojinin kolaylıklarından yararlanan kentlerin gerçekçi bir alternatif olacağı hedeflerini ortaya koymuştur.

50.000 nüfus altı kentleri bünyesine katan Cittaslow hareketi, yavaş yaşam bir yerel kalkınma modeli olarak yerel değerlerin korunması başta olmak üzere sadece ulusal boyutta değil uluslararası alanda hem kentin yerelden başlayarak marka değerinin artması hem de sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından bize yol gösterici olmaktadır. Yani hız ve büyüklük yerine, yavaşlık ve yerelliği koymaktadır.İki hareket ya da hayata geçirilen projeler birbirini desteklerse hem o kentin katma değeri artacak, hem de eğitim, yol göstericilik, bileşen bazında işbirliği gücün artmasını sağlayacaktır. 

Kuzey Kıbrıs’a müteakip defalar geldiniz? İzlenimleriniz nelerdir? Yeniboğaziçi, Büyükkonuk ve Lefke hakkındaki düşünceleri nasıl özetlersiniz…

Sanırım 7 defa geldim KKTC’ye. Benim için burası tümüyle Cittaslow bir ülke, kendi kriterlerine göre öyle de kalmalı. Kimyasalların yok ettiği nice topraklar hatırlanacak olursa gerçekten Kıbrıs değerli. Bu  değer kaybedilmemeli. Çalışmalara bu bazda yön verilmeli, birliktelik, hem Slow Food seçilmiş hem de Cittaslow olan kentler adına paylaşım, alışveriş ve sürdürülebilirlik çok önemli. Her bir birlik ya da kent birbirine el uzatmalı, zaten Slow Food felsefesi de bu değil mi? Bizim aramızda asla proje hayata geçirme önceliği olmamalı, bunu açık ve şeffaf paylaşmak değerinize değer katacaktır. Yeniboğaziçi benim ilk göz ağrımdır. Uluslararası ağa katılımındaki çabamın bugün artarak filizlenmesi, çoğalması sevincimi katlamakta. Büyükkonuk başarılı bir organizasyona sahip yıllara dayana deneyimi diğerlerine örnek ve destek olmalı. Lefke yeni ilçe olmanın sevinci ve atılımıyla mutlaka paydaşlarına bakarak doğru kurgulanmış işlere imza atacaktır. Ben KKTC’ye çocuğum gibi bakıyorum, o yükselen değer olacak Akdenizin kalbinde bunca medeniyeti kucaklamış ve izlerini, kültürünü hala sürdüren adanızın değeri Slow Food ile yükselecektir.

  • Anadolu’nun tadı tuzu nasıl? Kitap çalışması fikri nasıl oluştu ve hangi süreçlerden geçerek doğdu?

Anadolu tat ve tuz dolu, kültür beşiği, yüzlerce medeniyetin ana yurdu. Anadolu lezzetli, Anadolu Kardeş, Anadolu paylaşımcı. Üzerinde oturduğumuz bu topraklardan binlerce yıl, onlarca medeniyet gelip geçmiş. Bu halkların kültürleri, yapıları,dilleri, dinleri yerine gelen diğer halklara miras kalmış. Kimi yok edilmiş, kimi yeniden yapılanmış, kimi de dilden dile, elden ele geçmiş bügüne taşınmış. Her yıl 10 Aralık’ta tüm Slow Food camiasında kutlanan Terra Madre Day/Toprak Ana Günü’nde yeşeren güzel bir fikir kitabımız. Bugün kalıcı bir belgeye dönüştü; Anadolu’nun Tadı Tuzu Kardeş Mutfaklar. Yağmur Böreği, her yıl Anadolu’ya mübadele, göç ile gelen veya yüzlerce yıldır bu topraklarda yaşayan halkların yemeklerinin tadıldığı, göç hikâyelerinin dinlendiği beş yemek organizasyonu gerçekleştirdi. Göçle zenginleşen mutfakların eşsiz lezzetlerini unutmamak için düzenlenen bu açık mutfak etkinliklerinde, yemekler paylaşıldıkça, hep birlikte afiyetle, keyifle yendikçe, bellekler tazelendi, unutulanlar hatırlandı, anılar paylaşıldı… Beş yılın sonunda elde zengin bir arşiv oluştu tariflerden ve anılardan. Yağmur Böreği eş başkanları Ayfer Yavi ve Raife Polat bu birikimi belgelemeye karar verdiklerinde, Oğlak Yayınları projeye dahil oldu. Çalışmamızın sonucunda gördük ki; hepimizin bir yanı, bir kolu bu topraklara göçmüş ya da yüzlerce yıldır buralarda kök salmış ailelerden geliyor. Anadolu anadır,  kucak açmış gelenlere, geçenlere. Yolculuk hiç bitmemiş, toprak ana beslemiş, büyütmüş, yolculamış Anadolu’da bereketiyle geleni gideni. Kiminin adi Hititli olmuş, kiminin Urartulu, kiminin Pontuslu, kiminin Bizanslı, kiminin Selçuklu, Osmanlı, Ermeni, Rum… Ne önemi var sınırların, açsak onları yine kucaklamayacak mı bu topraklar tüm insanları, kardeşce. Bir yıllık bir çalışmanın sonucunda, 90 kişiden 136 yemek tarifi ve anıların yer aldığı Kardeş Mutfaklar meraklısının beğenisine sunuldu. Kardeş Mutfaklar SF İtalya’nın da onayladığı bu anlamda ilk basılı sözlü tarih çalışmasıdır. Kitabımız artık kitapevi raflarında.   

  • Genel ya da özel anlamda Kuzey Kıbrıs’ı Cittaslow ve Slow Food açısından nasıl değerlendirirsiniz?

4-5 Yılda önemli yol alındı. Slow Food Birlikleriyle başlayan heyecan, Cittaslow’ların katılımı ve ülke koordinasyonunun kabulüyle değerlendi bence. Bu değere sonuna kadar sahip çıkarak korumak gerekli. Dünyada diğer ülkelerin tanımakta mesafeli durduğu KKTC, SF Italya onayı ile uluslararası platformda söz sahibi oldu, gerçekten değerli.

Ülkedeki bu konudaki heyecanı ve çabayı gördükçe gurur duyuyorum. İki oluşumda birbiri ile kardeştir, bu kardeşlik halkları birbirine bağlayacaktır, bağlamalıdır. Ülke değerlerinin, kültür ve lezzetlerinin, somut ve somut olmayan kültürel mirasının korunması sizlerin ellerine teslim edilmiştir. Çalışacağız, örnek olmalıyız. Dış etmenlere kulakları kapatıp işimizi yapmalıyız, önümüze bakmalıyız.

Bizim sloganımızda anlattığımız gibi “biz geleceğe tohum atıyoruz”. 

  • Son soru. Kıbrıs mutfağını nasıl buldunuz? Sizi şaşırtan veya heyecanlandıran bir lezzet ile karşılaştınız mı?

Kıbrıs mutfağını yıllardır tanıyorum. Bu aşinalıkla şunu yürekten söyleyebilirim ki 20 yıldır tanıdığım bu mutfakta gelenekselliği kaybetmemiş olması en büyük sevincimdir. Yavaş yavaş artan kitap çalışmaları bunu desteklemekte. Ne de olsa söz uçuyor belgelemek lazimdır her bir anıyı, her bir tarifi, her bir yörenin tohum zenginliğini, üretim şeklini ve de bilge insanların deneyimlerini. Hamur işleri öncelikli kendi adıma. Ne şarırttı beni derseniz; ben bittayı hiçbir şeye değişmem. O özeldir koruma altına alınması gereken bir atıştırmalıktır. Bu Ark of Taste veya presidium olabilir. 

  • Çok teşekkürler. İyi ki varsınız…

Çalışmalarınızı daha ileri götürerek, birbirinizle elele nice güzel projeler üreteceğinize eminim. Desteğim ve kalbim hep sizinle olacak, teşekkürler.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar