Evliliğe Giden Yol - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Evliliğe Giden Yol

Bekir AzgınBekir Azgın

1591-1595 yılları arasında İstanbul’da yaşayan ve iyi bir gözlemci olan Bohemyalı Baron Wratislaw, “Anılar” adlı kitabında, Müslümanlar arasında evliliğe giden yolu detaylı bir şekilde anlatmaktadır. Bu alanda kayda değer gözlemleri olduğu göze çarpar.

Gözlemlere geçmeden önce konuyu kavrayabilmek maksadıyla biraz ilm-i Kelâm: “Mihr”, “mihir” veya “mehir”, Müslüman bir erkeğin nikâh sırasında müstakbel eşine vermeyi taahhüt ettiği para veya herhangi bir maldır. “Mihr-i muaccel” peşin ödenmesi gereken para veya verilmesi gereken maldır. Kadının mihr-i muacceli almadan eşinin evine gitmeme hakkı vardır. “Mihr-i müeccel” ertelenen mihrdir ki bu çoğunlukla boşanma durumunda yerine getirilmek zorunluluğu vardır. Kocanın ölümü durumunda kadına, kalan mirastan mihr-i müecceli ödenir veya verilir.


                                                  XXXXX

<<Evlenme izni elde etmek için şu formaliteyi uygulamak gerekir: Evlenme isteğinde bulunan kimse, kendisine bu dünyada en yakın arkadaş olabilecek kadın ya da kızla Kadı’nın huzuruna çıkar, kendisinin ve yavuklusunun adını söyler, muaccel ve müeccel mihir olarak ne vereceğini, ne gibi hallerde onu boşayacağını açıklar, kızın da kocası olacak kişinin evine getireceği cihaz (çeyiz-BA) denilen nesnelerden neler olabileceğini bildirmesi gereklidir.

<<Kadı, karı koca olacak çiftlerin huzurunda yaptıkları bu açıklamaları deftere geçirtir. Evlilik anlaşmasından bir süre sonra, geçinme olanağı ortadan kalkar, koca da kadını boşama zorunda kalırsa o vakit Kadı huzurunda ileri sürülen müeccel mihri ödemesi ve kadın tarafından getirilen şeyleri geri vermesi koca olan erkeğe düşen ilk ödev olur. Bu durumda kadın başka bir kocaya varabileceği gibi erkek de başka bir kadınla evlenmekte özgür olur. Boşanan çiftlerin çocukları varsa, bunlara erkeğin bakması yani çocukların geçimlerinin baba tarafından karşılanması yasa gereğidir.>> (s. 73)

Gizli buluşmalar

<<Bu ülkede evlenme çağına gelen bir genç, almayı tasarladığı kızla gidip görüşemediğinden hısım ve akrabasından olan kadınların kendisine verdikleri bilgilere dayanarak işe girişir. Çünkü güzel, sevimli, zengin bir kızdan delikanlıya söz edildiği zaman, delikanlı kızın kendisini göremeyeceği gibi, kız babasının evine giderek bu yolda açıkça bir konuşmaya da giremez. Hatta Türkler evlenmeden önce bir kızın yüzüne bakmayı, birinci derecede günah sayarlar. Ama bu inanç Türkler arasında da azalmaya yüz tutmuştur. Yeniçerilerimizin bize anlattıklarına göre artık Türk kızları kendilerini sevgililerine göstermemek ve onlarla konuşmamak yasağına kolay kolay aldırış etmiyorlar ve boyun eğmiyorlarmış. Eğer bunu açıkça yapamıyorlar ise gizli olarak yapmanın yolunu buluyorlarmış.

<<İstanbul’da çoğu evlerin bahçesi vardır. Bu bahçelerde de kadınların çamaşır serdikleri yüksekçe yerler bulunur. Evlerinde böyle bir yeri olmayan bir kız, arkadaşlarından birinin evine gider, burada da ya o arkadaşı ya da delikanlının yakınlarından olan kız veya kadınlar aracılığı ile delikanlıyla nerede ne vakit ve nasıl görüşebileceklerine dair bir anlaşmaya varırlar. Kararlaştırılan günde kız tanrıçalar gibi giyinip süslendikten sonra, bu çamaşır kurutulan yerlerden birine gider, sevgilisi tarafından gözetlendiğinden habersizmiş gibi çamaşırlarla oyalanır. Bu arada kendi kendine yüksek sesle şarkı söyler ve eğer cinsel cazibesini erkeğe kanıtladığını anlarsa artık gönlündeki sevginin alabildiğine alevlenmesine yol verir. Erkek de kızın güzelliğinin etkisi altında kalırsa hemen bu kız hakkında analar babalar hısım ve akrabalar arasında konuşmalar yapılır ve bu konuşmalar sonunda kızın o gence verilmesi kararına varılır. Erkeğin kıza vereceği mihir denilen para ve buna karşılık kızın getireceği çeyizin niteliği ve daha başka konular ve düğün günü üzerinde taraflarca anlaşmaya varılır. Bütün bu konuşma ve anlaşmaların sonucu, Kadı denilen bir yargıç huzurunda deftere geçirilir ve bu arada kıza türlü armağanlar sunulur.>> (ss. 79-80)

Düğün:

<<Düğün günü yaklaşınca damat gelinin zenginlik derecesine ve toplum düzeyine göre kızın evine çeyiz ve başka taşınabilir ev eşyasını getirmek üzere develer ve katırlar gönderir. Gelinin güvey evine getireceği bütün eşya halı ve kilimlere sarılır, denkler halinde ya da – kızın toplum düzeyi yüksek ise – kırmızı sandıklar içinde deve ve katırlara yükletilerek güveyin evine getirilir. Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra bir gün güvey, erkek dostlarına başka bir evde hanımlara da ya kendi evinde ya da başka bir dostun evinde bir öğle yemeği düzenler. Yemekten sonra damat ve erkek arkadaşları atlara, hanımlar da arabalara binerler. Geline de şık, parlak renkli, kuyruğu altınla turalanmış ve değeri damadın zenginlik durumu ile ölçülebilen binek takımları bulunan bir at gönderilir. Bu atı genç bir adam yeder. Dört kişi de çok güzel bir biçimde işlenmiş bir sayeban (gölgelik-BA) taşır. (Zenginler bu iş için harem ağalarını görevlendirir.) İşte böylece gelin alayı kurulmuş olur. Alayın önünde davul zurna ve başka müzik aletlerinden oluşan bir bando vardır. Alay, kız evine ulaşınca damat atından iner. Misafirlerle birlikte eve girer; oturulur, şeker ve şerbet ikram olunur. Bundan sonra kızın babası, gelinin sağ elini güveyin eline vererek kızına şefkat (sevecenlik-BA) göstermesini diler. Bunun üzerine dört delikanlı – sayebanı taşıyanlar – görevlerini yapmaya seğirtirler, bir beşincisi gelinin atını getirir. Müzik takımı çalar, gelin ata – erkeklerin bindiği şekilde – biner, biri atı yeder, öteki gençlerden dördü de sayebanı gelinin başı üzerinde yükseltirler. Gelini, çok sevdiği kadınlardan biri at üzerinde izler. Fakat onun atını yeden yoktur. Başına gölgelik de tutulmaz. Gelinin önünde türlü türlü çiçeklerle yaldız ve boyalarla süslenmiş mihrap mumları büyüklüğünde beş altı tane gayet büyük mum taşınır. Damat ve onun ailesinden olan erkekler atlarına binerler, öne de kız evinden gelen atlı erkek geçer, gelinin ardından ise arabalar içinde hanımlar gelir. Böylece herkes şenlik ve sevinç içinde delikanlılar at oynatarak güvey evinin yolu tutulur. Yürüyüş güvey evinde ya da konağında sona erince güvey hemen atından atlayarak gelinin attan inmesine yardım eder ve onu hanımlara bırakarak tekrar atına atlar ve arkadaşlarıyla birlikte uzaklaşır.>> (ss. 80-81)

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar