EDEPSİZ SUSKUNLUK - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

EDEPSİZ SUSKUNLUK

Hayatın ruhu ağrıyorsa

Şiir ancak tentürdiyottur ona


Fikret Demirağ

Yolların tanıklık ettiği karanlık bir geceydi. Arabaların zayıf ışıkları yasemin kokuları sinmiş mahallenin arasında gizleneni açığa çıkaramıyordu. Elektrik teline konan baykuştan başka hiçkimse yoktu etrafta. Hissettiği uğursuz uğultunun o yaygın inanışla “baykuş”tan olabileceğine inanmak istedi. Gecenin zayıf gözleri seçemiyordu hissettiklerini. Dillendiremiyordu, ad koyamıyordu sessizliğine. El-ayak çekilmişti. Yatakodalarının pencerelerinden uyku modundaki ışıklar sızıyordu. Issız ve terkedilmiş gibiydi köy sokakları. Yılgın adımlarla yürürken gizlenmek de istemiyordu, ortaya çıkmak da, kaçmak da istemiyordu, kalmak da. Ne gidiş, ne de yeni bir düş kafi gelmiyordu uçurumların çığlıklarını azaltmaya. Bir gazete küpürü ve acıyla yazılmış “o” ileti düştü gecenin ortasına.  Bu yaz gecesi, rüyalara dalamayacak kadar yorgun hissediyordu kendini.  İnsan beyninin kendi elleriyle yaptığı cinayet aletleri ve buluşları resmi geçit yaptı karelerce.  Hiroşima’nin yıldönümü diye okumuştu gazetedeki falında bugün. Nasıl bir dünyada yaşadığını sorgularken onun için yazılan rolü ezberleyemeyen bir artist gibi hissetti kendini. Atom bombasını atan eli düşündü ve esmer tenli çocuklara yöneltmiş silahların ardındaki Amerika’nın azraile dönen binlerce yüzünü. Sonra, aldığı biraz acılı, biraz öfkeli elektronik postada yazan cümleler geldi – takıldı aklına. “Sahte aydın, sahte sol, sahte insan” kandırmacalarının bıkkınlığıyla yazılmıştı mektup. İçinde ruh vardı, yürek vardı ve dostça bir hitapla uzaklardan ona ulaşmıştı. Onu okudukça anlıyordu ki bir acı, yazarken değil, yaşarken anlaşılabilirdi ancak…

“Devinimsiz bir yüz gibi terlemekte zaman” diye fısıldadı Edip Cansever. Tüm bildik ve ezbere sözler kanatlanıp gittiler onunla. “Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler” dizesi geldi takıldı gecenin kollarına. Evet ne çok kullanılmış, ne çok suyu sıkılmıştı sloganların, şiirlerin ve barış denen eski yalanın. Bugün Kürt insanının yaşadıklarını işaret eden, biraz isyan, biraz acı, biraz sitem kokan o ileti gelince, daha da sıktı boğazını şiirler. Kendi burnunun ucunu göremeyip, insanların acılarını malzeme yapanlara karşı bir öfke vardı o satırlarda. İnsanlık, kişinin üzerine giydiği, istediğinde soyunabileceği, çıkarıp, değiştirebileceği, kirlendiğinde temizleyebileceği bir elbise değildi. Olaylar karşısında kullanılıp, yeri geldiği zaman takılan, değiştirilebilen bir maske de değildi. En güzel cilalı sözlerden, en süslü övgülerden daha içtendi yazdıkları. Hissediyordu ki bu gece hiçbir hayal ve hiçbir gülümeme masum ve tarafsız değildi. Karanlık, dar yollarda yürürken sırtında taşıdıği bir kambur gibi hissetti “insan” denen kör yiyiciyi. İdealler ve öğrenilenler, okunulanlar ve yazılanlar samimi birkaç cümleden ve gerçek,  yaşanmış acılardan ibaretti…

Baykuş öttü. Gözlerinin delici ısırığıyla, yardıma gelen bir dost gibiydi yalnızlığının ortasında. Mahalleden çekilen el ayak seslerinin gizlendiği sundurmalarda yaşam izleri aradı, tutunmak isercesine yaşamın kuytusuna. Baykuş öttü ve sustu… Sustu sundurmaların betonları,  sustu insanlar, sustu gece, dünya, sevda, vicdan sustu. Hem de öyle sustu, öyle bir sustu ki evrenin kocaman boşuğunda, arsızca, edepsizce bir susuştu bu. Dünyanın  kaçıncı suskunluğuydu hesaplayamadı. Karanlık, dar mahallelerin arasında kol geziyordu. Öyle derindi ki gözleri, güneşi yutan bir canavara benziyordu.

***********************************

Umberto Eco hayatını kaybetti

Umberto Eco, “Gülün Adı” ve “Foucault Sarkacı” adlı romanlarıyla dünyaca ün kazanan İtalyan yazar, bilim adamı ve düşünür 84 yaşında hayata gözlerini yumdu. Umberto Eco, bir süredir kanser tedavisi görüyordu.

UMBERTO ECO KİMDİR?
Umberto Eco, 5 Ocak 1932′de Alessandria’de doğdu. İtalyan bilim adamı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen ve düşünür olan Umberto Eco, dünya kamuoyunun gündemine Gülün Adı ve Foucault Sarkacı gibi romanlarıyla girdi. Umberto Eco, aynı zamanda Orta Çağ estetiği ve göstergebilim dalının ustalarındandır. Umberto Eco, 1971′den bu yana Bologna Üniversitesi’nde profesör olarak çalışmaktadır ve yapısalcılık sonrası göstergebilim gelişmelerine önemli katkılarıyla tanınmaktadır.
Umberto Eco, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Thomasçılık akımı ve bu akımın estetik anlayışı üzerine yaptı. Tarihçi, filozof, Orta Çağ uzmanı, James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış bir yazar. Umberto Eco’nun yazdığı ilk romanı “Gülün Adı” 1980′de yayımlandı. 1962′de Torino Üniversitesi’nde doçent, 1969′da ise Floransa Üniversitesi’nde görsel iletişim dalında profesör oldu. 1971′de Bologna Üniversitesi’ne geçti ve 1975 yılında bu üniversitenin Gösteri ve İletişim Bilimleri Enstitüsü’nün başına getirildi.

Umberto Eco’nun çalışmaları 1960′ların ortasından itibaren avantgarde yapıtlara, kitle kültürüne yönelmiştir. Son dönemlerde ise, güncel olay ve olguları da ele alan çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar arasında edebiyat eleştirileri, tarih ve iletişim yazıları önemli bir yer tutmaktadır. Umberto Eco, özellikle tarih bilgisiyle süslediği eserlerinde tam bir ustalık gösterir. Özellikle Baudolino adlı eserinde Bizans ve IV. Haçlı Seferi hakkındaki anlatılar sürükleyicidir. İstanbul’a geniş yer ayırdığı bu eserini yayınlamadan kısa bir süre önce 1998 yılında İstanbul’u ilk kez ziyaret etmiştir.
RolandBarthes’tan sonra, “ayrıntıların anlamı” ya da “ayrıntıların sosyolojisi” adı verilen bir anlayışın önemli köşe taşlarından birisi olan Umberto Eco’nun pek çok eseri Türkiye’de yayınlandı.

Umberto Eco, Kasım 2005 ve Haziran 2008 tarihlerinde ABD’den ForeignPolicy ve İngiltere’den Prospect dergilerinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu Dünyanın ilk 100 entelektüeli listelerinde, 2005 yılında 2., 2008 yılında 14. sırada yer almıştır. Takma ismi Dedalus’tur.
Ödülleri
1981 Anghiari Ödülü
1981 Strega Ödülü
1981 Viareggio Ödülü
1982 MacLuhanTeleglobe Ödülü
1982 Médicis Ödülü

Kitapları
Gülün Adı (1986)
Alımlama Göstergebilimi (1991)
Foucault Sarkacı (1992)
Günlük Yaşam’dan Sanata (1993)
Önceki Günün Adası (1995)
Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti (1995)
Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı (1995)
Ortaçağı Düşlemek (1996)
Yorum ve Aşırı Yorum (1996)
Somon Balığıyla Yolculuk (1997)
Yanlış Okumalar (1997)
Beş Ahlak Yazısı (1998)
Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik (1998)
Açık Yapıt (2001)
Zamanların Sonu Üstüne Söyleşiler (2001)
Baudolino (2003)
İnanç ya da İnançsızlık (2005)
Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi (2005)
Cecü’nün Yer Cüceleri (2006)
Güzelliğin Tarihi (2006)
Çirkinliğin Tarihi (2009)
Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın (Umberto Eco ve Jean-ClaudeCarriere’in Sohbetleri) (2010)
Prag Mezarlığı (2011)
Sıfır Sayı (2015)

Umberto Eco: İnsanların yarısı aptal
Dünyaca ünlü iki yazar İtalyan Umberto Eco ile Nobel ödüllü Orhan Pamuk, Boğaziçi Üniversitesi'nin 150'nci kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında bir söyleşi gerçekleştirmişlerdi.
Moderatörlüğünü Bologna Üniversitesi Öğretim Üyesi PatriziaVioli'nin yaptığı söyleşide Eco şu ifadeleri kullanmıştı:

"Ben inanıyorum ki dünyadaki insanların çoğu aptaldır. Bu çok önemli bir his. Ölmeye hazır olabilmek için, ölüm anında eğer ikna olduysam insanların hepsi aptaldır, o zaman ölebilirim.

Adım adım hergün kendi inancınızda bu şekilde düşünebilirsiniz. Ancak yaşamın şu noktasında sadece yüzde 50'sinin aptal olduğunu düşünüyorum."
——————————

ZAMANA ASILI SATIRLAR:
Ne yapıyoruz ha!
Kesilen başlar, kopan vücutlar arasında
Evirip, çevirmekten başka cümleleri?
Biz, hümanist insan silüetleri

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar