Dürüstçe tamamlanan temiz bir hayat - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Dürüstçe tamamlanan temiz bir hayat

Bedia Balses

Vural Çeliker’in anısına

Bir hayatın ardından yazmak öylesine zor ki. Kocaman bir ömrün saklı,gizli, bilinmeyen, anlatılmayan, yanlış anlaşılan, yorumlanamayan yanlarına rağmen yazmayı denemek daha da zor.


İnsan ailesinden birisini kaybettiği zaman derinden etkilenir. Kocaman bir hayatın dökümü önünüzdedir artık. Hangi acıyla, hangi anıyla yüzleşeceğinizi, hangi duyguyu nereye koyacağınızı bilemezsiniz.

Hayatla aramdaki bağda insanları iyi  yanlarıyla saklamayı seçtim. Bazen zorlandığım oldu, bazen başaramadığım da. Bir insanın ardından onu güzelce uğurlamak ve onu iyi yanları ile saklamak hayata daha doğru bir düzlemden devam etmeyi de kolaylaştırır. Doğduğumuzu bildiğimiz gibi, ölümü de öyle karşılamamız gerektiğini hiç unutmadan.

Bu sayfada zaman zaman veda yazıları yazdım. Sanat sayfası olmasına rağmen bir son vedayı buradan yaptığım zamanlar oldu. Bu hafta da onlardan birisi.

Veral’la – eşimle- 11 Haziran 1998 yılında tanıştık. Babamın anısını kuşanan, acısını hep taşıyan bir genç kız olarak merhaba dedim ona. O, o anıyı hep sevdi. O acıyı hep iyileştirmeye çalıştı. Birlikte büyüdük,  ölümü, yaşamı, aşkı, güveni, tedirginliği, huzursuzluğu da yaşadık. Bugün geriye baktığımda birbirimizin sadece karısı kocası olmadık. Ben kendi adıma diyebilirim ki sevgilim, arkadaşım, sırdaşım, babam, çocuğum, sevdalım ve çok şeyim oldu.

O şimdi benim 12 yaşımda yaşadığım duyguyu yaşıyor. Hem de beklemediği, hazırlanamadığı, haketmediği bir veda ile. Hayat hazırlıklı bir şey değil elbet, soruları da beklemediği yerden soruyor bize.

Hayat, koskocaman anlamları da içinde barındırıyor. Doğru yerden, doğru açıdan bakabilmek çok önemli. Biliyorum, doğruluk da göreceli. Ama hayat aslında küçük şeylerden oluşuyor. Biz, sevdiğimiz , anlam verdiğimiz zaman büyüyüp, güzelleşiyor. Sevebilmek, sade bir insanı değil, gökyüzünü, dağı, ovayı, bir kahveyi, güzel bir yemeği, kırmızı bir elmayı, güzel bir müziği, bir soğuk limonatayı…. Çocuklarımızın doğumunu, diplomasını, gülüşünü, bakışını, sarılışını, sağlıklı uyanılan bir sabahı, kendimizi, bedenimizi, sevmek. Sevmek, hayatı, ve ondan zevk alabilmeyi bilmek…. Kendinden başkaları için de birşeyler yapmak, sevindirmek, bir iz bırakmak. Hayat bunların içinde gizlenen ve milyonlarca çoğaltılabilecek buna benzer şey değilse nedir?

İşte son günlerde sevdamızı beraber büyüttüğümüz adam da babasızlık duygusu ile tanıştı. Hem de en acısını yaşayarak. Kendinde olmayan pek çok soruyu kuşanarak, sahip olduğu iyiliği, güzelliği, cömertliği unutarak, kendini yargılamaya çalışarak, acıya acı ekleyerek yaşıyor acısını. En safından, en temizinden yapılmış çocuk kalbi zorlanıyor bugünlerde. Tüm aile ile birlikte. İşte sevdiğim adamın aşkı, tertemiz güzel kardeşlerinin, yıllarca parçası olduğum ailenin , hayatımda tanıyacağım en güzel annelerden olan kayınvalidemin sevgisi ile bu güzel evlatların babasının yani kayınpederimin aziz hatırasına ayırdım bu haftaki sayfamı.

Vural Çeliker:  O, kendi doğruları ile yaşadı. Doğrularından hiç taviz vermedi. Kimseye boyun eğmedi. Paraya, pula, iktidara yenilmedi. Tek bir kuruş haram yemedi, düzgün ve dürüst insanlar yetiştirdi. 12 yaşlarından itibaren esnaf yanında çalışarak tüm Mağusa’nın tanıdığı en eski esnaflardan oldu. Mağusalı’lar onu Vural abileri olarak tanıdı. Pek çok kişiye gazetesini o sattı. Mağusa Kapısından girerken önce ona selam verildi.. Doğayı, denizi, bahçeyi, yürüyüşü çok sevdi.  Mükemmel bir hafızası ve ana dili gibi konuştuğu Rumca’sı vardı. Moda deyim ile “slowfood”cuydu. Bahçesinde yetiştirdiği sebzeleri organikti. Meyvelerinin tadı kimsede yoktu. Hiç kimyasal kullanmadan bahçecilik yaptı. Tavuklarını kimse onun kadar özenle yemlemedi. Yıllar sonra çocukluğumuzun çift sarılı yumurtalarını soframıza o getirdi. Eski anılarını anlatmaktan hiç yorulmadı. Rum arkadaşları ile bağlarını hiç koparmadı. Onun anısına Rum arkadaşları ölümüne koşup geldiler, saygısına Mevlid-i Şerifini dinlediler. Zor bir çocukluk geçirdi. O zamanki bütün insanlar gibi maddi sıkıntılı yıllar, babsızlık ve zorluklar… Ayakları üzerinde durarak kale içinde dükkan sahibi olup, çocuklarına hazırladı. Bize veda etmeden önceki gece onunla upuzun sohbetimiz oldu. Çok güldük, çok anlattık. Onu en son keyifle, sohbetle, sarılarak, öperek bıraktık… Pek çok insanın gıpta ile baktığı bir yaşamı vardı. Ve pek çok kişinin şanslı bulduğu bir ömrü. Sevdikleri ile bir arada sürdürdüğü emekliliği…

Onun anısından iyi ve güzel yanlarını saklayıp, çocuklarıma aktararak huzurla, ışıklarla uyuması en büyük dileğimdir. Onlardan ne yapmamız gerektiğini öğrendiğimiz gibi ne yapmamız gerektiğini de öğrenerek hatıralarına sahip çıkmalıyız. Sevdiğim adamın babası, çocuklarımın dedesi Vural Çeliker dürüstçe yaşadı, kendi doğruları ile yaşadı ve öyle de veda etti bizlere. Yolu ışıklarla olsun. Onu da özlediğimiz ve anacağımız insanlarımızın yanına koyduk.  Kocaman bir ömürden en güzel mirası güzel evlatları ve torunları kaldı bizlere… İkinci kez baba dediğim adamı da kaybettim. Özlem, sevgi, saygı ve ışıklarla uyusun babamız. Huzur içinde uyuman en büyük dileğimizdir.

Yaşamın koskocaman bir armağan olduğunu hiç unutmadan veda etmeliyiz sevdiklerimize.  Tıpkı Nazım Hikmet’in dediği gibi:

“Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

insanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel en gerçek şeyin

yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

yaşamak yanı ağır bastığından. “

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar