DÜNYAYA SARAYÖNÜ’NDEN BAKMAK - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Pazar, Eylül 24, 2023
Köşe Yazarları

DÜNYAYA SARAYÖNÜ’NDEN BAKMAK

Ahmet OkanAhmet Okan

Osmanlı Kıraathanesi, Lefkoşa’da Sarayönü’nde bugün bir siyasi partinin bulunduğu binanın altında bulunuyordu.

Yine bugün o binanın altındaki kahvehane iskemle ve masalarını meydanın ortasına kadar nasıl yayarsa, 1900’lerin başında da durum aynıydı.


Kıraathaneye dönemin önde gelen aydınları, doktorları, gazeteci ve yazarları katılır, memleketin gidişatı bu kıraathanede tartışılırdı.

Dünyaya Sarayönü’nden bakma alışkanlığı çok eski dönemlere dayanır.

Memleket Sarayönü’nden yönetilirdi çünkü 1905’te yıkılana kadar yöneticiler Lüzinyan Sarayı (Vali Konağı) ‘nda otururlardı.

Saray yıkıldıktan sonra da bu alışkanlık devam etti…

“Zaman” gazetesi Hacı Derviş Tüccarbaşı’nın imtiyazlığında 1891 yılında yayınlanmaya başlamıştı.

Padişahçı bir gazeteydi Zaman.

Bu nedenle Padişah, Hacı Derviş’e “Mir-i Miran” rütbesi vermiş.

Vermiş ama daha sonra geri almıştı, çünkü meydana gelen Jön Türkler hareketi Kıbrıs’ta da izlenmiş ve Zaman gazetesinin yazarlarını etkileyerek bu yönde yayınlar başlamıştı.

Padişah da verdiği rütbeyi Hacı Derviş’ten geri almıştı…

Daha sonra Zaman gazetesinin Jön Türkçü ekibi ayrılacak ve başka gazete çıkaracaklardı.

O dönemler için bu durum getirdiği siyasi kamplaşmalar nedeniyle oldukça heyecanlı bir süreçti.

Bu heyecan Sarayönü’nden coşkulu tartışmalara neden oluyordu.

Yavaştan Padişah karşıtları doğuyor ve çeşitli hareketler ete kemiğe bürünüyor; tüm olup bitenler Sarayönü etrafında tartışılıp duruyordu…

Bu arada dünya kaynıyordu.

Çarlık Rusya’sında işçi hareketleri devrim denemeleri yapıyor; tüm eski Sovyet topraklarında örgütleniyorlardı.

Batı dünyası ise paylaşım savaşlarının hayalini kuruyor, gezegeni I. Dünya Savaşı’na hazırlıyordu…

Dönem İngiliz dönemi olduğu için Kıbrıs’taki Türklerin yapacak çok bir şeyleri yoktu.

Yaptıkları şey Türkiye’de olup bitenleri takip etmek ve ona göre pozisyon almaktı!

Yukarıda Zaman gazetesi örneğinden anlaşıldığı gibi bir kesim Padişahçı olurken, diğer kesim buna karşı gelişen hareketlerde yer alıyordu.

Her hareket “anavatan” kaynaklıydı.

İleriki yıllarda da değişen bir şey olmayacaktı.

Mustafa Kemal Paşa Kurtuluş Savaşını kazanınca herkes Mustafa Kemalci olmuştu.

Siyaset Sarayönü’nde yoğrulurdu.

Daha sonra Türkiye çok partili rejime geçip memleket CHP ve DP ekseninde iki siyasi ana kampa ayrılınca, aynı karşıtlık burada da söz konusu olmuştu.

Sarayönü bu kamplaşmaların merkezindeydi yine.

Halbuki dünyada bağımsızlık savaşları vardı ve bu kavgaları verenler etnik kökenlerine bakmaksızın bağımsız bir devlet çatısı altında birleşerek özgür yaşamak istiyorlardı.

Kıbrıslılarda böyle bir bilinç gelişmemişti.

İster Türk olsun isten Elen, dünyaya “anavatan”larının gözü ile bakıyorlardı;

Anavatanlarında ne varsa, burada da olmasını istiyorlardı!

Dünya baktı ki olmayacak, bunları bir masa etrafında toplayıp bağımsız bir cumhuriyet kurmalarına yardımcı oldular!

Ama bu hikayenin sonu hüsranla bitecekti.

Toplumların bilinci ve hissiyatı böyle bir fikirle beslenmediğinden, metazori kurulan cumhuriyetteki ortaklık üç yıl sürecek ve bir taraf bundan ayrılacak, bir daha geri dönmeyecekti…

Sonra köprülerin altından çok sular akacak ve bugünkü duruma kadar uzanacaktı…

Sonuçta Sarayönü eski özelliğini yitirecek,

Artık kimse dünyaya Sarayönü’nden bakmayacak, ancak nereden baktığı da pek anlaşılmayacaktı…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar