Karmakarışık duygularla uyanıyorum son 1 haftadır. Sanki bir kabustan uyanırmışçasına zihnim bulanık bir şekilde kalkıyorum yataktan, yaşadıklarım gerçek mi diye bir gözden geçiriyorum önce. Hem çok şey yaşanmış, hem sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi. Zihnimde yerleşmek için yer arayan düşünceler ve kalbimde yine yer bulmaya çalışan duygular. Ve yaşanılanları anlamlandırmaya çalışan bir ben.
Normalde bilgisayarı elime aldığım zaman yarım saat içinde sayfalar dolusu yazı yazabilen ben, 2 gündür ne yazacağımı düşünüyorum. Zihnime reset atılmışçasına bomboş hissediyorum. İçimi yokluyorum biraz kırgınlık, biraz hayal kırıklığı, bir tutam da şaşkınlık var. Son 1 haftada yaşadıklarım karşısında şoktayım belki de, ondan bu boşluk hissi. Her gün midemde bir hazımsızlık hissi ile uyanıyor, tüm gün bu hisle yaşıyorum. Yaşatılanların ya da bile bile lades deyip kendime yaşattıklarımı sindiremediğimin göstergesi bu diyorum sonra. Yıllar öncesinden gelen çok tanıdık bir his bu çünkü: Yapılanı Hazmedememek!
Zihnim hep bulanık. Gerçeğini uzun zamandır bildiğim, gördüğüm ancak hala kabullenmek noktasında direndiğim şeylerin yarattığı zihin bulanıklığı bu belki, belki de acıdan kaçış. Belki yaşanması gereken vedaları erteleme… Kendimden ne kadar kaçarsam kaçayım sadece kendime yabancılaştığımla kaldığımı ve giderek kaybolduğumu hissediyorum. Dünyanın adaletsizliği geliyor aklıma, öfkeleniyorum. Kendimin arkasında durduğum, değersizleştirilmeye izin vermediğim için kendimi takdir etmekle, omurgasız davranmadığım için hayatta hep zor yolla hedeflerime ulaşmak zorunda kalmış/kalacak olmanın öfkesi de ekleniyor buna. Varoluşuma mı dünyanın düzenine karşı mı duyduğum bir öfke bu, tam olarak bilemiyorum. Öfkemi alıp karşıma oturtuyorum ve; ‘Hayat devam ediyor, bu duygunun sanan zarar vermesine izin vermek yerine onun dönüşmesine destek olmamız gerek.’ diyorum.
Sonra geçmişe bakıyorum, hayatta yaşadığım benzer durumlara ya da olumsuzluklara ve görüyorum ki bir zaman üzülüp ağladığım her şeyin sonunda kendime yeni ve daha sağlam kapılar açmışım. Yine öyle olacağını biliyorum. Ama sanırım artık yorgunum. Bir süre sadece işime, kendime ve aileme yetecek gücüm var gibi hissediyorum. Sonra anlıyorum ki; bu da benim için. Eskiden yapılan haksızlıklar karşısında duyduğum öfke ile, büyüyebileceğim alanımı farkında olmadan enerjimi yanlış yerlere akıttığım için küçültüyordum. Şimdi ise boşa enerji tüketmeyi bıraktım. Herkesin ne düşüneceğinden umursuz, sadece kendimle ilgilendiğim, kendi ihtiyacımı duymaya, kendi acımı yaşamaya çalıştığım bir alandayım. Ve sessiz kaldıkça büyüyeceğimi biliyorum. İnsanların kendilerini haklı çıkarma çabası içinde söylenenlerle zerre ilgilenmiyorum. ‘ Gece yastığa başını vicdanı sızlamadan koyan haklıdır.’ (tabi kendini kandırmıyorsa) diyorum. Yine de insanın içi bir yerlerde adalet bekliyor işte engel olamıyorsun.
Yine de şaşkınım; insanların bu denli kötü olabileceği karşısında şaşkınım, ancak biliyorum ki tam da bana çelme taktıkları yerden büyümeye devam edeceğim. Kimseye kızgın değilim, kırgın olduklarım çok. Ancak öfkemi hak edecek kadar kendinin farkında olarak yaşayan birini göremiyorum. Kendini kendinden bile saklayan, kendine karşı bile dürüst olamayan, savunduğunu iddia ettiği ideolojiye birebir aykırı davrandığını dahi fark edemeyen, gözünün içine bakarak yalan söyleyen ve senin sessiz kalışından buna inanabileceğini düşünen, iki yetişkin gibi konuşmak yerine öfke ile saldırgan ve suçlayıcı bir tavır içerisinde sana yaklaşan birine nasıl öfke duyabilirim ki? Sadece bir an önce doğru yerden bir destek alıp iyileşebilmesini dileyebilirim. Kendi için olmasa bile kendine inanan insanlar için bunu yapmasını dilerim. Aslında esas üzüldüğüm herkesin her şeyin farkında olması, fakat kendi çıkarları doğrultusunda olayları farklı yansıtması. Ve aslında sanırım esas kızdığım şey benim bunu yapmayı tercih etmiyor oluşum. Çünkü o zaman kendime ihanet edecek olmam..
Bir ton iç hesaplaşması yazdım bugün. Ne diyor bu kadın demeyin. Ben sizim. Sizin ara ara kendinizle yaptığınız konuşmalar bunlar sadece. Ne saçma geliyor değil mi bir başka ağızdan duyunca. Aslında kendinize yaptığınız tam olarak bu.
Uzun lafın kısası birileri gelip sana bir şeyler yapıyor. Sonra sen belli duygu ve düşüncelerle kalıyorsun. Ve anlıyorsun ki sana yapılanda bile iş, senin seninle olan derdinle, iletişiminle, kendinle ne denli barışık olduğunla ilgili. Sen gerçeği biliyorsan başkasının ne bildiği seni ilgilendirmiyor. Sen davranışlarından eminsen başkasının senin hakkında ne dediği de senin için önemli olmuyor. Kızgınlığın aslında kendinde yapmaya izin vermediklerine karşı, kırgınlığın kendinin önüne başkalarını koymakla ilgili oluyor. Yani hayatta ne yaşarsan yaşa, büyüyeceğin yer yine kendinde oluyor. Bakalım bundan sonra hayat bizi nerelerde büyütecek, merakla bekliyor ve gelecek güzelliklere ben kendi adıma teslim oluyorum. Sevgiyle…