Dipkarpaz’da insanlık ayıbı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Dipkarpaz’da insanlık ayıbı

Dipkarpaz, KKTC sınırları içerisinde, “sembol” olmuş bir yerdir.

Kıbrıslı Türklerle, Kıbrıslı Rumlar bir arada yaşar mı?
Hani hep tartışıyoruz ya…
Orada yaşıyor…
Kilise de var, camii de…
Papaz da var, imam da…
Kurban da kesilir, mum da dikilir…
Türkçe eğitim de var, Rumca eğitim de…
Türk öğretmen de var, Rum öğretmen de…
Türk kahvesi de var, Rum kahvesi de…
Namaz da var, ayin de…
Tüm bu farklı ilgi alanlarına rağmen, 1974’ten bu yana iç içe yaşanıyor…


Peki nedir insanlık ayıbı?
Dipkarpaz’da, Rumlar, Türklere göre daha fazla refah içerisindedir.
Rumların kullandığı ev kendilerinin…
Ektikleri, sürdükleri tarla kendilerinin…
Rum tarafından ayın belli dönemlerinde gıda yardımı gelmekte…
Maaşlar Rum tarafından gelmekte…
Bu ve bunun gibi türlü ayrıcalıklar yaşıyor Rumlar…
1974 sonrası oluşan Türk nüfusu ise ciddi bir uyum problemi yaşadı.
Düşünün, “Türkleri öldürüyor Rumlar, yetişelim kurtaralım” diye önce asker geldi adaya…
Ardından da bu milliyetçi duygularla beslenen Türkiye’den bir grup…
Siz bu insanları, “Rumlarla aynı köye” yerleştirdiniz…
Haliyle bu kaynaşma zaman aldı…
Bu sürede, Rumların Dipkarpaz’dan kaçması için yıllarca “askeri” operasyonlar da yapıldı.
Soğuk savaş metotları kullanıldı…
Birçoğu da evini bırakarak Güney’e gitti.
Boşalan evlere de, daha kötü koşullarda yaşayan Türkiye’den gelen göçmenler yerleşti.

Paylaşım o zaman başladı
Nüfusun gelmesi ile birlikte, farklılıklar da ortaya çıktı.
Düşünün “toprak işçisi” olarak gelen Türkiyeli nüfusun altında traktörü, evinde sabanı, ambarda zahresi yoktu…
Rum’da vardı…
Hiç unutmam, Kürt kökenli bir Dipkarpazlı abim şöyle demişti:
“Türkçeden önce Rumcayı öğrendim kısa zamanda. Zira çapa isterim Rum komşumda, kürek isterim Rum komşumda, saban isterim Rum komşumda… Bunları isteyebilmek için mecburen Rumca öğrendim…”
Bu, tepki de getirdi…
“Biz buraya tarım işçisi olarak geldik ama Rumların şartları bizden daha iyi…”
Özellikle 1990’lı yılların ilk yarısına kadar bu didişme devam etti.
Rumlar, askerin de etkisinin azalması ile birlikte, daha rahat hareket etmeye başladılar.
Örneğin, ilk kalabalık ayini gazeteci olarak izlediğimi hatırlıyorum…
1994-95 gibiydi…

Peki şimdi ne oluyor?
Şimdi gelelim yazının yazılma amacına…
Rumlar, bir süredir rahatsız.
Konu yine mal…
İsmi Lefterios Eleftheris…
36 yaşında…
Dededen Dipkarpazlı…
Ailesi gitmedi…
O da kaldı…
Yaşlanıp ölen…
Evlatları da Dipkarpaz’a gelip yaşamak isteyen Rumlara ait malları satın alıyor.
Tarla…
Ev…
İş yeri…
Aynı zamanda da çiftçi…
Bu bazı kesimlerin tepkisini çektiği gibi, Lefterios Eleftheris de takibe alındı…
Peki neler yaşadı kısa sürede biliyor musunuz?
Önce oturduğu ev kundaklandı…
Sonra traktörü yakıldı…
Sonra kamyonetini yaktılar bir gece karanlığında…
Geçen günlerde ise hayvanları için ayırdığı 550 adet balyası yakıldı…

Kim, neden yapıyor?
Durum ciddidir…
Lefterios Eleftheris’in canı da tehlikededir…
KKTC Başbakanlığı…
İçişleri Bakanlığı…
Karpaz Polis Müdürlüğü…
Polis Genel Müdürlüğü…
İnsan Hakları Vakfı…
Hukuk dünyası…
Gelişmeleri nasıl takip ediyorlar, bu konulardan haberleri var mı?
Bilemem…
Bildiğim,
Tarihin yeniden tekerrür etmek üzere oluşu…
İnsani açıdan ayıptır…
Bir açı daha var…
O da, insanların barış içinde yaşadığı bir köydür Dipkarpaz…
Süreç içerisinde, gelişen, değişen ve Dipkarpaz’ı “vatan” yapanlar gelişmeleri kaygı ile izlemektedir…
Kim, neden Lefterios Eleftheris’in peşine düşmüştür?
Bu konunun üzerine hassasiyetle gidilmesi gerekmektedir.
Bu ayıp ortadan kaldırılmalı…
Dipkarpaz’daki huzur yeniden tesis edilmelidir…
Lefterios Eleftheris, Kıbrıslı Türk makamlara güvenerek, Dipkarpaz’da yaşamaktadır…
Sorumluluk yetkili makamlarda olanlarındır…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar