DERİN DEVLERİN HİZMETİNDE OLANLAR… (Akdeniz’in doğusunda değişen bir şey yoktur) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

DERİN DEVLERİN HİZMETİNDE OLANLAR… (Akdeniz’in doğusunda değişen bir şey yoktur)

basaran duzgun banner

Kıbrıs (Rum) Haber Ajansı, Kıbrıs sorunuyla ilgili geçtiği tüm haberleri.

“Kıbrıs 1974 yılından beridir Türkiye’nin işgal ve istilası altında bulunmaktadır” cümlesiyle bitirir.


Bu cümle ajansın propagandası olarak klişe bir şekilde yer almaktadır ve elbette tuhaf durmaktadır.

Bir gazeteci veya bir yayın kuruluşu haberlerin içine propaganda cümleleri asla yerleştirmemelidir.

Çünkü haberin tarafsızlığını ve güvenirliliğini ortadan kaldırır.

Geçmişte bu durumu zaman zaman Rum meslektaşlarla konuşmaya çalışmıştık.

Aldığımız yanıt her zaman şu olmuştu: “Kıbrıs Türkiye’nin işgal ve istilası altındadır.”

Rum resmi ve derin devleti belli ki Kıbrıs konusunda kendilerine göre bir dil oluşturma politikası geliştirmiş ve gazeteciler de bu politikaya itaat etme kararı vermişlerdi.

Öylesine bir itaat ki zamanla komik duruma düştüler.

Özellikle yabancı gazeteciler (ki aralarında Yunanlı gazeteciler bile var) bu tür habercilikle dalga geçmeye başladılar.

Rum devlet televizyonunda bir programa katılmıştım.

Annan planı dönemiydi.

Annan planını konuşacak ve bir anlaşmaya varılıp-varılmama ihtimalleri üzerinde duracaktık.

Bir Kıbrıslı Türk gazetecinin Rum devlet televizyonundaki bir programa katılması önemli bir olaydı çünkü adı üstünde devlet televizyonu resmi ve derin devletin sözcüsü durumundaydı.

Televizyondaki gazeteciliğe gönül vermiş program yapımcısı ve sunucuların risk alarak düzenledikleri bir programa konuk edildim.

Yapımcıların ve programın sunucularının tedirginliğini bariz bir şekilde görüyordum.

“Merak etmeyiniz sizi zor durumda bırakmayacağım” diyerek rahatlamalarını sağlamaya çalışmam nafileydi.

Ne söylersem söyleyeyim sunucu araya girip kendince beni düzeltiyordu;

Onları zor durumda bırakmayım diye KKTC dememeye karar vermiş ve “Kıbrıs’ın Kuzeyi” ifadesini kullanmaya çalışmıştım.

Sunucu her defasında araya girip “işgal altındaki bölgeleri kastediyorsunuz” diye kendince düzletmeye ve kendini garanti altına alma gayretine düştü.

“Başbakan Mehmet Ali Talat” diyorum “sahte başbakan” diyor.

“Kıbrıs Türk halkı” diyorum, “Kıbrıs Türk toplumu” diyor. (Şükür ki 50 yıl öncesinin jargonuyla “Kıbrıs’taki azınlık Müslüman cemaat” dememişti.)

Bu traji-komik durum program süresince sürüp gitti.

Programda tartışılan fikirler geri plana düştü kullanılan dil krizi programa damgasını vurdu.

Dolayısı ile aslında gazetecilik açısından tarihi sayılabilecek bir program mundar oldu.

***

Anastasiadis ile Akıncı arasında “dostluk ve kardeşlik” rüzgarlarının estiği, zivaniyaların havada uçuştuğu, “çözerse bu iki Leymosunlu Kıbrıs sorununu çözer” laflarının herkesin dilinde olduğu günlerdi.

Rum tarafında, Rum derin devletinin hizmetinde olan Fileleftheros gazetesinin haftalık İngilizce dilinde yayın yapan Cyprus Weekly gazetesinden  “Havadis ile işbirliği yapmak istiyoruz” mesajı geldi.

Önce çok şaşırdık. Sorduk-soruşturduk bize “çözüm olacaksa dışarıda kalmak istemiyorlar” cevabı geldi.

Çok faydalı bir işbirliği yaptık.

Enteresandır, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni’nin Yunanlı olması bu faydalı işbirliğinde bir fırsata dönüşmüştü.

Çünkü daha ilk tanışma toplantımızda Rum tarafının kelli-felli gazetecilerinin nerdeyse ilk sorusu “Havadis’in binası çalıntı mülk mü” olacaktı.

Yani Havadis’in binası Rum malı mı, Havadis’in binasının yükseldiği toprak Rum malı mı…”

Hiçbiri de değil.

Fakat bu kadar bağnazlık elbette en masumane işbirliğini bile yok edecek potansiyeldeydi.

Nitekim öyle oldu da.

 

***

 

Bir grup Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum gazeteci (ki aralarında Havadis yazarları Bekir Azgın ile Esra Aygın da var ve Esra Aygın bizim yaptığımız işbirliği denemesinin mimarıydı) “Kıbrıs’ta gazetecilik için bir sözlük” başlığıyla, gazetecilerin kullanmaları gereken dille ilgili iyi bir çalışma gerçekleştirdiler.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı da bu çalışmayı destekledi.

Sözlüğü incelediğimde aklıma Rum devlet televizyonundaki program geldi.

Gazetecileri “komik” durumdan kurtaracak ve resmi söylemin alternatifi olacak bir çalışma ortaya çıktı.

Fakat o da ne;

Sözlük, Güney’de iğrenç kavgalara yol açtı.

Sözlüğün hazırlanmasında yer alan Rum kadın gazeteci “seni öldüreceğiz, öldürmeden önce tecavüz edeceğiz” gibi iğrenç tehditlerle karşı karşıya kaldı.

Ne acıdır ki aynı sözlük Kuzey’de bir kesim tarafından “işgale işgal demeyeceksek ne diyeceğiz” saldırısı ile karşı karşıya kaldı.

Derin devletlerin oluşturduğu jargon 44 yıl sonrasında bile “birilerini” buluşturdu.

Özet olarak durum şudur;

Üzerinden 44 yıl geçti.

Ama, Akdeniz’in doğusundaki küçücük adada değişen bir şey yoktur…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar