Dağ tavşanı Fındık ile kurulan samimi dostluk! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Poli

Dağ tavşanı Fındık ile kurulan samimi dostluk!

Yaklaşık bir sene önce, serin bir sonbahar gecesinde rastladık ona. Arabanın farları, onu öylesine rahatsız etmiş olacak ki Yolun ortasında, öylece çakılıp durdu. Hareket edemedi. Arabamı durdurdum. Sessiz adımlarla arabadan aşağıya indik. Kirpi zannettik önce. Bir de baktık ki, yol kenarında yapayalnız duran, küçücük bir yaban tavşanı.

nalan akdagKahverengimsi, gri, küllü renklerine sahip bu küçük tavşancığı hemen kucağıma aldım. Çok korkmuş olacak ki, kalbi küt küt atıyordu. Arkadaşımla birlikte, ne yapsak diye düşünürken, kısa bir ikilem geçirdim. Onu ait olduğu doğaya mı bıraksam, yoksa eve mi götürsem. Bir müddet düşündükten sonra kararımızı verdik. Birkaç hafta sonra, av dönemi başlayacak. Bu küçücük ve savunmasız tavşancığın ava kurban olmasına gönlüm razı olamazdı. Küçük tavşanla birlikte eve geldik. Eve gelir gelmez, onu o an bulabildiğim, karton bir kutuya koydum. Biraz su, biraz marul verdim. Sabaha kadar, ara ara yanına gidip baktım. Yaban tavşanı, dağ tavşanı ve ova tavşanı, adına ve türüne ne isterseniz deyin, izahta zorlandığım içten gelen bir duygu ile ona bağlandım. Ertesi gün adını “Fındık” koydum. Birbirimize alışmamız ilk başta pek de kolay olmadı. Ürkekti, çekimserdi…


FINDICIĞIM İKİGÖZÜM

Gün geçtikçe, tedirginliği geçti. Zamanla, aramızda çok güçlü bir bağ oluştu. O bana, ben de ona çok alıştım. “Fındık” evden her çıkışımda sinirleniyor, eve geri geldiğimde ise beni büyük bir sevinçle karşılıyor. Doğal davranışları, ona ele veriyor. Onun bu içten halleri gün geçtikçe daha fazla hoşuma gidiyordu..

“Fındık” şimdi üç buçuk yaşında. Aynı evde yaşıyoruz. Birbirimizi çok seviyoruz. O bana, bende ona, iyi bakıyoruz. Fındık, evin içerisinde özgürce dolaşıyor. Yatakta, mutfakta, salonda, her yerde o var. “Fındıcığım” doğaya ait… Bunun da bilincindeyim. Lakin, içim onu doğaya salıvermeye izin vermiyor. Çünkü, kendi doğasında özgürce yaşarken, savunma hakkı olmayan av hayvanlarının, öldürülmesi mantığını anlamakta zorlanıyorum. Ülkemizde 30 bin avcı varmış. Demek ki, ava meraklı bir toplumuz. Av anlayışına katılmamakla birlikte, avcıları da anlamaya çalışıyorum. Onların da beni anlamasını isteme hakkını kullanarak. Tavşanın, yeri doğa, evde ne işi var ? diyenler olacaktır. Lakin onun kaçınılmaz sonunu bile bile Fındığımı ateşe atamam.

Fındık, varlığı ile beni çok mutlu ediyor. Kıbrıs’ta, ev içerisinde yaşayan, başka bir dağ tavşanı örneği var mıdır bilmiyorum. Özellikle işe gidiş saatlerinde beni uğurlaması ve beni karşılaması, eve misafir gelen insanlardan beni kıskanması, Fındığa özgü tavırlar. Bir birimizle iletişim kurabiliyoruz. O benim “Fındıcığım ikigözüm.” Gözleri, hareketleri, davranışları çok şey anlatıyor. Tabii ki anlayana!

Arkadaşların, lalangı yapalım, soğanlı yapalım şakaları da artık beni eskisi gibi rahatsız etmiyor. Doğaya salalım fikrine de av ve ölüm fikrinin soğukluğundan dolayı hiç sıcak bakmıyorum.

İçten ve samimi bir sevgi paylaşıyoruz… Evimizde, birlikte çok mutluyuz…

[images_grid auto_slide=”no” auto_duration=”1″ cols=”three” lightbox=”no” source=”media: 172307,172306,172304,172303,172302,172301″][/images_grid]

Not : Fındık, geçtiğimiz hafta, yedi yaşında hayata gözlerini yumdu. Fındık, artık yok. Onu, yedi sene boyunca, kendi evinde büyük bir sevgiyle büyüten kişi , Lefke Gazi Lisesi Edebiyat öğretmeni Nalan Akdağ. Fındık, güzel insan Nalan Akdağ ile birlikte, özgür ve mutlu yaşadı. Yukarıdaki yazı, üç buçuk sene önce yazılıp, yayınlanmamıştı. Bugün, Nalan hocanımdan, aldığım izinle yayınlıyorum…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar