Çözüm heyecanı: (Rum tarafının çözüm heyecanından tansiyonu yükseliyor!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

Çözüm heyecanı: (Rum tarafının çözüm heyecanından tansiyonu yükseliyor!)

Bizdeki çözüm heyecanı ile umutlarını anladık da Güney Rum’unun Paskalya arifesindeymiş gibi yaşadığı heyecanını anlayamadık! Sanırsınız asıl çözüme ihtiyacı olan Kuzey Türk’ü değil, Güney’in Rum’udur!
Her ne kadar müzakereler başladığında bu sırrı çözeceğiz de son günlerde Rum tarafına musallat olan “çözüm umutlarının” hikmetinden sual etmemek mümkün değil çünkü o tarafta bir şeyler oluyor! Mesela:
Bir süre önce Anastasiadis kaynaklı haberde “eğer” Kuzey’deki mülküne dönmek isteyen Rum varsa bu insanların devlet teşvikinden yararlanabilecekleri haberleri salındıydı!
Ardından bugüne kadar hiç telaffuz edilmediği için bir “ilk” olması gereken açıklamayı da Güney’in Girne Belediye Başkanı yaptı, “Türk idaresinde bile Girne’ye dönmeye hazırız” dedi!
Arada Yunanistan Dışişleri Bakanı “Kuzey ve Güney AB üyesi olacaklarından artık TC’nin garantisine ihtiyaç yoktur. Askerlerini adadan çekerse biz de çekmeye hazırız” yollarında açıklama yaptı.
Tabii “bizimkilerin” sayesinde olmalı Maraş’ın iadesini zaten gündemden hiç indirmedilerdi o konu da berdevam tabi!
Ve biliniyor: Akıncı ile Anastasiadis düşman çatlatırcasına el ele kol kola Arasta’da dolaştılar kahve içtiler, Uzun yolda dolandılar çözüm mesajı verdiler.
PİŞMİŞ AŞA SUYU KİM KATTI? Erdoğan! Tam bu gelişmeler olur, her iki taraf da “çözümün kapının arkasında olduğu” inancında bayram çocukları gibi sevinirlerken Erdoğan demez mi?
“Kıbrıs’ta kurucu halklarla çözüm isteriz…”
Ne demek bu? Annan Planı’nda olduğu gibi iki kurucu devlete dayalı, iki toplumlu, iki bölgeli çözüm… Eh bu kadarı olurken artık “siyasi eşitlik de olacak!”
Ne var ki Rum tarafı Erdoğan ve Davutoğlu’nun söylemlerine anında tepki göstererek bu temenniye Türkiye’nin “Kıbrıs Fermanı” olarak tu kaka derken; ardından ekleyiverdi: “Türkiye’nin Kıbrıs sorununa yönelik politikasında zırnık değişiklik olmadı!”

İŞTE SIRRINI ÇÖZEMEDİĞİM BUDUR! “İki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı Federal bir Kıbrıs çözümünün ötesinde acaba Güney daha başka nasıl bir çözüm şekli murat etmektedir ki Erdoğan’ın “Kurucu halklar” lafından tedirgin oldu?
Yoksa yukarıda da örneğini ayazlattığımızca Güney yeniden Kuzey’e taşınmayı mı düşünmektedir?
Yoksa Rum tarafı Türkiye’den kopartacağı Kuzey’i önce nüfusunu kaydırıp delerken sonra da egemenliğine kaydedeceği bir yeni stratejinin peşinde midir?
Yoksa Türk tarafının yüksek oktavdan çıkan “çözüm isteriz” seslerine “biz de isteriz” karşılığı verirken, masada Akıncı’nın önüne sereceği isteklerine zemin mi hazırlıyor?
Hele müzakerelerin başlayıp azıcık mesafe alınmasını bekleyelim. O zaman Vehbi’nin kerrakesinin sırrını çözeceğiz!
Nihai Çözümde: (Güney ile ekonomik iş birliği mi yoksa ekonomik entegrasyona mı gideceğiz?)
İki devlet esası üzerinde bir federal çözüm olacaksa “birleşik Kıbrıs”ı oluşturmak mümkün olmayacaktır.

Kaldı ki Şubat 2014’te müzakereler başlarken tek federal devlete” karşılık kendi içlerinde ayni zamanda özerk olan Kuzey ve Güney’deki iki ayrı Devlet oluşumu da kabul gördüydü. Buna göre “federal kanatlar” kendi içlerinde kendi yönetselliklerine sahip olacaklar hatta birbirlerinin içişlerine hiç karışmayacaklardı. O zaman iki devletin “ekonomisi” iki ayrı devlet ilişkilerinde gelişmeyecek mi?
OYSA: Es kaza çözüm olsa Kıbrıs Türk halkı ne “birleşiğine” ne de “iş birliğine dayalı” olanına hazır değildir! Nitekim bunu çok iyi gören Yunanistan’ın Güney’deki Büyükelçisi bir yandan artık Kıbrıs’taki Garanti Anlaşması’nın geçerliliğinin kalmadığını öte yandan Kuzey’in Ankara’nın ekonomik tekelinden kurtulmak için, AB’nin Kıbrıs Türk halkına yardım etmesi gerektiğini söylüyor!
YANİ: Yeni çözüm süreci başlarken Rum tarafı hem siyasi hem de ekonomik yönden diplomatik saldırılara geçiyor! “Bunlardan çözüme yönelik olagelenlerini yukarıda örnekledikti. Şimdi bunu da ekliyoruz: Rum tarafı için hedef ne pahasına olursa olsun öteden beri şu başlıklardan oluşmaktadır: 1. KKTC’yi dolayısıyla adayı Türkiye’den kopartıp Türkiyesizleştirmek.
2. Bu Türkiyesizleştirmeyi ekonomik yönden KKTC-TC ilişkilerinde de gerçekleştirmek…
SONRA? Kıbrıs Rum tarafı, “biz Kıbrıs Türk halkı ile Rum halkı nasıl ki geçmişte bu adada kardeş kardeş yaşıyor, içtiğimiz sular ayrı gitmiyor, ayni içki sofralarını paylaşıyor ve birleşik Kıbrıs’ın Kıbrıslıları olarak ayrısız gayrısız olduysaydık; bundan sonra da olası bir çözümde aynen olabiliriz” mi diyecektir?

Kİ UNUTMADIK: 1960’lar ve sonrasında Rum ekonomik hegemonyasının elinden kurtulamadığımız için “Türkten Türke” kampanyaları” uydurduyduk!
Rum halkı tüccar, sanayici, acente, müteahhit, tarımın patronu, ekilebilir topraklarla bahçelerin sahibi iken; Türk halkı ya işçisiydi ya komisyoncusu!
Yani bugün “Ankara’nın tekelinden kurtulmalıdır” diyen Rum Yunan ikilisi dün bu Türk’ün efendisi ve patronuydu!
ŞİMDİ NE DENİYOR? Çözüm olursa ki bu çözüm “körün değneği gibi bellendiğince ille de “birleşik” olması saplantısında gelişiyor; bu kez de “iki halkın ekonomilerini nasıl birbirine emiştireceğiz” gailesine düştük!
OYSA: Güney’in ekonomisi Yunanistan’la birlikte nanay! Bir milyona yakın nüfusuna karşın çarşı pazarı çöktü. Buna karşın dandik hale gelmiş bu Rum ekonomisinin kuyruğunu doğrultması için ne Türk tarafının ekonomik katkısına ihtiyacı vardır ne de yatırımlarına. Tek istediği geçmişte de olduğu gibi Türk’ün sadık müşterisi olmaya devam etmesi ve çarşısına para akıtmasıdır! Rum tarafının bunun dışında bir iş birliği düşüneceğini ve mevcut Kıbrıs siyasetlerini Türk tarafını ekonomik yönden ayağa kaldırmak pahasına dejenere edecek farklı yöntemler uygulayacağını düşünmek mümkün değildir… En azından bildiğimiz Rum hâlâ 1974’ler öncesi o Rum’dur!
Kısaca takıldığım: (Artık Kuzey ne şamişicidir ne de lokmacı!)
Geçen gün “sanayicilerimizin” açıklamalarını gördüm. Hem de bu koşullarda 40’dan fazla ülkeye ihracat yapmışlar… 2014 yılı ihracatları 130 milyon dolara ulaşmış… Düşünün bu başarı ambargolar altındaki KKTC sanayicisinin… Ki Türk tarafı can’ı gönülden çözüm isterken işte bu “ambargoların” kalkacağını umut ettiğindendir çünkü dünyaya açılmak istemektedir. (Yeri geldi yazalım. AB utansın, bize reva gördüğü bu mezalimden dolayı…)
ANCAK İTİRAF ETMEK ZORUNDAYIZ: Bir çözüm olasılığında Rum tarafı ile ne ekonomilerimizi birleştirip bundan faydalar sağlayacak kadar beceriye sahibiz ne de ticaret kafasına! Dolayısıyla sadece siyasi sorunun çözümünü değil, geleceğe hazırlamak zorunda olduğumuz ekonomimizi de en az siyasi sorun kadar ciddiyetle gündeme sokmak ve tartışmak durumundayız.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar