Borman: Liderlik süresi kısıtlanmalı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Röportaj

Borman: Liderlik süresi kısıtlanmalı

“ENGELLENDİM”: Ekonomi  ve Maliye Bakanlığı görevinde bulunduğu 1994 yılında bankalara denetim getirmek istediğini ancak bazı çevrelerce bunun engellendiğini söyleyen Borman, bunun ardından da 2000’li yılların başında bankalar krizinin yaşandığını hatırlattı

ÜST KADEMELERİ ALT ÜST ETMEK YANLIŞ: Borman: “Konularına vakıf olmayan çok insan üst kademe yöneticiliğine getirildi, bu üçlü kararnameler her şeyi altüst etti. Bürokrasi ile hiç alakası olmayan kişiler de en üst kademede yönetici oluyor. Siyasette ve bürokraside üst kademeleri böyle altüst etmeleri en büyük yanlıştır.”


Baykan GÜRSES ÖZDAĞ
Kuzey Kıbrıs’ın ilk kadın bakanı olan Onur Borman, ülke ekonomisi ve siyasetine ilişkin Havadis Gazetesi’ne açıklamalarda bulundu.
Siyasetin yıllar itibarı ile yozlaştığını, bunda esas etkili olanın şahsileştirme olduğunu söyleyen Borman, bunun hayatın her alanını etkilediğine dikkat çekti. Devletin kurumsal yapısının zayıflatıldığını ifade eden Borman, devlette ve siyasi partilerde liderlik süresinde sınırlama yapılmasının şart olduğuna işaret etti. Ülkede, son 3 yılın ekonomik verilerinin ortaya konulmamasının önemli bir eksiklik olduğuna vurgu yapan Borman, teknolojinin bu kadar ilerlediği bir dönemde hala ekonomiye dair kesin veri ortaya konulamamasının planlama açısından son derece ciddi bir eksiklik olduğuna vurgu yaptı.  Ekonomi  ve Maliye Bakanlığı görevinde bulunduğu 1994 yılında bankalara denetim getirmek istediğini ancak bazı çevrelerce bunun engellendiğini söyleyen Borman, bunun ardından da 2000’li yılların başında bankalar krizinin yaşandığını hatırlattı. Borman, bugün batık bankalardan alacakların tahsil edilmesinin hak-hukuk açısından yapılması gerektiğine dikkat çekti.
Ülkenin ilk kadın bakanı olan Onur Borman ile sohbetimizde ilk olarak yıllar içinde değişen siyaset ve siyasetçi profilini konuştuk.  Siyaset ve siyasetçinin yıllar içinde yaşadığı değişime dikkat çeken Onur Borman, bunun sebebini kişiselleştirmeye bağladı.  “Siyasette bir yozlaşma var. Siyaseti şahsı amaçlı kullanma ile yozlaşma başlamıştır” diye vurgulayan Borman “Siyaset kişisel amaçlar için kullanılmaya başlandığında yozlaşma da başladı. Kurumsallaşma olmazsa, Devlet belli kurallar içinde yönetilmez ve şahsileştirme olursa, zaman içinde bu genişler ve siyasi partilere, devlet dairelerine ve yönetimin her kademesine yayılır” diye konuştu.

“Devletin kurumsallaşması zayıflatılıyor”
Ülkedeki siyasi yapılanmanın çok eskilere dayanmamasına rağmen kurumsallaşmanın kısa sürede zayıflatıldığını söyleyen Borman, bu konuda şunları söyledi; “Devlet yönetimi farklı bir şeydir, bunu üstlenecek kişilerin öncelikle devleti ve halkı düşünmesi gerekmektedir. Eskiden insanlar kademe kademe yükselerek bürokraside belli konumlara gelirdi, genellikle de bürokrasiden gelmiş kişiler siyasete katılırdı. Bunun da etkisi vardır. Bu kişiler hem halka hem de devletine sahip çıkardı. Daha önce Devlet malını kullanma, israfı önleme konusunda çok titiz davranılırdı. Şimdi bir israf var. Örneğin RHA’lar… Bu kadar sıkıntılı  bir devlette 4500 tane olduğu söyleniyor, buna gerek yoktur. Gereksiz harcama ve seyahatler yapılıyor. Elbette yapılacak, ama kalabalık heyetlerle yapılmamalı… Bunlar  halkın gözüne batan unsurlardır. Sistemin kurumsallaşması lazım, hatta özel sektörün de kurumsallaşması lazım. Kurumsallaşma bizde eskiden daha sağlamdı. Bir senede örneğin birçok yasa kişisel amaçlar için 3-4 defa değişikliğe uğruyor, şahsi tercihler ön plana çıkarılıyor.”

“Devlette ve siyasi partilerde uzun süre liderlik önlenmeli”
Demokrasiyi özümseyen ülkelerin liderlik sürelerini kısaltıldığına işaret eden Onur Borman, ülkedeki siyasi yozlaşmanın, liderlik sürelerinde sınırlamaya gidilmesi ile ortadan kalkacağı görüşünde…
Borman, “Siyasi partiler de yönetimi şahsileştirmeye gitti. Bazı partilerde çok daha fazla yaşanıyor bu durum. Hepsinde var. Yasaların değiştirilmesi gibi zihniyetin de değişmesi gerekmektedir.  İster devlette ister siyasi partilerde, çok uzun süre liderlik yapılmasına karşı çalışma yapılmalı. Yozlaşma burada başlıyor. İki dönem ile sınırlama getirilmelidir. Demokrasiyi özümsemiş bütün ülkelerde bu konuda sınırlama vardır. Siyasi partilerin de içi bozuldu. Kamplaşmalar var. Kurultay kavgaları oluyor. Bu şahsi güç kavgalarından kaynaklanıyor. Devlet  yönetimi ve siyasi partilerde süre sınırlaması getirilmelidir. Devlet ve siyasi partiler karıştırılarak yapılan hareketler de devleti yıpratıyor” diye konuştu.

“Görevde bulunduğumda cari bütçeyi kendi imkanlarla karşılama oranı %90’dı…”
“Gelirlerimizin cari bütçeyi karşılama oranı geçmiş yıllarda da düştüğü gibi, şimdiki kadar değil, daha yüksekti. 1989 yılından itibaren %80’lere kadar da yükselmişti. Benim görevde olduğum dönemde de % 90’ı bulmuştu. Bu önemli bir mali disiplin sonucu olmuştu. Sadece % 10 civarında bir bütçe açığı vardı. Biz %90’ını karşılamıştık, geriye kalanı da Türkiye Hükümeti karşılamıştı. 2000’li yıllardan sonra Bankaların iflas etmesinden sonra çok büyük bir kriz oluşmuştu. Denetimsizlikten kaynaklanmıştı bu durum…”

“Bankalara denetim getirmek istedim, menfaat grupları engelledi”
Kendi döneminde banka denetimi yapmak istediğini ancak bunun engellendiğini hatırlatan Borman, bunun yapılmamasından dolayı da 2000’li yıllarda bankalar krizinin yaşandığını söyledi. Borman: “Devlet, ciddi bir denetim yapsaydı bankalar krizi yaşanmazdı. Kontrolsüzlükten dolayı bankalar krizi yaşandı. Denetim şarttır. Bu konuda bakan olmadan önce de çok mücadele etmiştim. Benim dönemimde de en büyük sıkıntı bankaları denetlemek istememle yaşandı. Bankacılar bir miktar sermaye koydu diye bankanın sahibi olmuyor. Devletin halkın parasını koruması gerekiyor. Bankacılık sistemi bundan dolayı bozuldu, ve iflasa sürüklendi. Sistem de bozuldu. Menfaat grupları benim bankalarla ilgili denetim yapmamı istemedi” dedi.

“Batık bankaların alacaklarına hak-hukuk yönünden bakılması lazım”
Batık bankaların alacakları konusunda ortaya konulan vaatler bulunduğunu hatırlattığımız Onur Borman, “Batık bankalardan alacaklara ekonomiyi canlandırma gözü ile bakılmamalı. Hak, hukuk bakımından bakmak gerekiyor. Devletin görevi ayrıcalıkları ortadan kaldırmaktır, belli gruplara menfaat sağlamak değildir. O zaman 10-12 bankada kriz durumu olmuştu, o zaman ekonomi % 50’ye yakın oranda büyük bir sarsıntıya girmişti. Batırılan miktar, Milli gelirin % 30’u oranında bir mevduat söz konusuydu. Herkesi etkileyen bu durumun izlerin şimdi silmeye çalışmak lazımdır. Bankacılık sektörünü gördüğüm kadarıyla şimdi toparladılar” şeklinde konuştu.

“Son 3 yılın verileri yok… Nasıl hedef koyabilirsiniz”
“Sistemsizliğin getirdiği bir sıkıntı yaşanıyor. Her bakanlık bir krallık gibi görülüyor, bir bütünsellik olması gerekiyor. Verilerin, hedeflerin belirlenmemesi ve halkla paylaşılmama sorunu vardır. İstatistiklerimiz çok geriden geliyor. Bugüne kadar neler yapıldığına dair kesin hesaplar daha ortaya konulmadı. 2010 yılının kesin hesapları çıktı, 2011’den bu yana tahmini hesaplar ortaya konuluyor. Teknolojinin de bu kadar ilerlediği bir dönemde ben eğer son 3 yılın verilerini bilmezsem, ileriye dönük hedeflerimi nasıl ortaya koyacağım. 2011’de ne kadar büyüdüğümüz kesin olarak elimizde yok. 2011, 2012, 2013 hep tahmini… Tahmin ile hedef konulabilir mi? Kamu ve  Özel sektör önünü nasıl görecek, nasıl hedef ortaya koyacak. Geçmiş hükümetler acaba bir başarı yoktu diye açıklansın istemezdi? Bir yandan da büyüdük deniliyor, o zaman kesin verilerin açıklanması gerekiyor”

“Ekonomi ve Maliye bakanlıklarını ayırmak yanlış”
CTP-DP hükümetinin Ekonomi ve Maliye Bakanlıklarını ayırmasının yanlışlığına dikkat çeken Borman, “Bizim gibi bir ülkede bunun ayrılması yanlıştır. Ekonomi ve Maliyenin bir arada olması lazımdır. Çünkü bütçe ekonomiyi yönlendirir. Bunun bir faydası olmayacak, tekrar birleştirilmesi lazım. Koalisyon hükümetleri de birbirlerini tatmin etsinler diye paylaşmaya gider, bu doğru değil” şeklinde konuştu.

“Hep Türkiye istedi, burada uygulandı tezi doğru değildir”
KKTC ekonomisini TC Hükümetlerinin şekillendirdiği söylemine karşı çıkan Onur Borman, bu konuda şunları ifade ediyor: “Eğer konularınıza vakıfsanız, savunma yapabiliyorsanız ve ne istediğinizden de eminseniz rahatlıkla gidip tartışabilirsiniz. Ben yıllarca KKTC’nin heyet başkanlığını yaptım. Biz giderken hazırlıklı gider, istediklerimizi de götürürdük. İstediğimizi gayret gösterdiğimiz için alırdık. Kendi yapınızı, ne istediğinizi anlatacak ona göre bir program götürecek ve bir program isteyeceksiniz. Hep Türkiye istedi ve burada uygulandı tezi çok doğru değildir”

“Konulara hakim olmayan kişiler görevlendiriliyor”
“Konularına vakıf olmayan çok insan üst kademe yöneticiliğine getirildi, bu üçlü kararnameler her şeyi altüst etti” diyen Onur Borman,  önemli olanın konulara vakıf kişilerin görevlendirilmesi olduğunu belirtti. Borman, bu konuda şunları da ekledi; “Siyasette ve bürokraside üst kademeleri böyle altüst etmeleri en büyük yanlıştır. Her gelen değiştiriyor, ne olacak… Bürokrasi ile hiç alakası olmayan kişiler de en üst kademede yönetici oluyor. Bazı bakanlar zaten kendi konularına hakim değil, bir de altındaki de vakıf olmazsa kim yönetecek bu devleti?
Eskiden görevden alma yoktu, çok sonradan ortaya çıktı diyerek hatırlatma yapan Borman, “ilk görevden alma 1986 yılından sonra başladı. İlk azdı, ancak sonra her iktidar değişikliğinde daha da karışık hale geldi”  dedi.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar