“Bizim sevdamız sinemada Zeki Müren’in aşk filmini görürkan başladı” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Röportaj

“Bizim sevdamız sinemada Zeki Müren’in aşk filmini görürkan başladı”

“Bizim sevdamız sinemada Zeki Müren’in aşk filmini görürkan başladı”

Ali Atamer: Bizlere kendinizden kısaca bahseder misiniz?

F.Ö: 1942 Evdim (Düzkaya) doğumluyum. Baba adı Mehmet Menteş, Annem Sadiye Hasan Darbaz, Dedemize ise Galliga (nalbant) derlerdi. Ben da onun torunuyum. Ben tek evladım. Kardeşim yok. El bebek gül bebek büyüdüm.
H.Ö: Eski adım Halit Mehmet tosun. 1934 Aytuma köyünde doğdum. Ondan sonra babamla Evdim’e geldik.


Ali Atamer: Eski yaşam hikayenizden kısaca neler aktarmak istersiniz?

F.Ö: İlkokula gittik. Büyük okula Annem istedi ama ben gitmek istemedim. Onun yerine zanaat öğrenmeye yöneldim. 13 yaşında terziye gittim. 2 sene de orda galdım. 1957’de 14 yaşında nikah oldum.
H.Ö: Hayat’a başlarkan yani 17 yaşlarında komondo oldum. 1955’de komanda olduk. Ama önceleri Rençberlik yaptık. Arpa-buğday ekerdik. Geçimimiz bundandı. Bahçaçılık yapar satardık. Eski Evdim’de yani Düzkaya köyünde taş almaya insanların gücü yoktu. Onun için evler kerpiçtendi. Çamurdan yapardık evleri.
F.Ö: Köyün geçimi harup ve zeytin idi. Ekin ekerdi babam. Eskiden hayvanlarınan çift sürerdik. Arpa buğday çıkarırdık. İnsanlar gendi evlerinde yetiştirdikleri keçi, koyunlardan süt hellim yapardı. Buğdayını gendileri çıkarır bulgur ekmek yapılırdı. Annem filizlenen badadezleri söker tekrar ekerdi havlımıza. Ve ondan sonra küçük küçük badadezler çıkardı. Luana bakla gibi sebzeleri hep gendi bahçemizde yetiştirirdik. Hormonsuzdu hep yediklerimiz.

Ali Atamer: Eskilerin deyimiyle “evlenmek kısmet işi” derler. Sizin tanışmanız da mı kader kısmet işiydi?

H.Ö: Fatma hanım köyün en güzel hanımıydı diye dünürcü yolladık. Aynı köydeydik ama birbirimizi görmezdik. Bizim sevdamız sinemada Zeki Müren’in aşk filmini görürkan başladı.
F.Ö: Halita dayınızın babası dedi gendine “sana teyzenin gızını alacayık, büyüdü çok güzel kız oldu”. Bu demiş “o ne zaman büyüdü ben onun küçüklüğünü bilirim damdan dama gezerdi haçanda büyüdü. babası dedi “git gör bakayım bir içim su oldu şimdi.” O zaman sinemada görüştük.
H.Ö: Sinemada görürkandan sevdalandık Fatma hanıma. Allah kısmet etti oldu.
F.Ö: O akşam lacivert bir gömlek geyerdi, mavi da gözleri vardı. Beğenilmeyecek gibi değildi o akşam. Göz göze geldik koltuklarda işte o andan sonra başladı.

Ali Atamer: Dünürcülük günü yaşanan şeyler çiftlerimizin ömür boyu hep hatırında kalan güzel hatıralarmış. Okuyucularımızla paylaşmak istediğiniz olaylar ve hikayeler var mı?

F.Ö: Annem babam ilkten vermem dedi ama ondan sonra gararlarını değiştiler. Nişan istedik parmağımıza yüzük dakalım. Ama büyükler tören da yapalım dedi. Nişan törenimizin adı nikah töreni oldu. Törenimiz sinemada oldu. Aile arası yaptık. 22 yaşındaydı deden. 14 yaşında da ben.
Evvelden dünürcülük bir kere de olmazdı. Giden gelirdin birkaç kere gızın evine.
Erkek tarafı dünürücülük olurken manicikler söylerdi: “Evinde bir cevahir var verecen yoksa ne den… Gız tarafı da der soralım danışalım da ona göre veririk cevabımızı derdi. Eğer kız tarafı istemezsa gızını versin “Havlınızda dudcuk işleriniz galdı yarı buçuk”.derdi ve biterdi.
H.Ö: Daha önce Limasolda başka birisiynan tanıştık ama kısmet olmadı. Benim kısmetim Fatma teyzenizdi.

Ali Atamer: O dönemlerde şimdiki gençler gibi görüşüp-buluşur muydunuz?

F.Ö: Bir yere gideceğinde yanına birini gorlardı. Yalnız bırakmazlardı. Dedeniz elini omzuma bile goyamazdı o gadar bir ayıp tutarlardı.
H.Ö: Rahat buluşup görüşemediğimiz için rahatsızdım bu durumdan fakat bir yolunu bulup Fatma’yı elinden tuttuğum gibi alır gaçardım uzaklara. Binerdik motora deniz panayırına, denize, sinemaya giderdik. Gaye evden uzaklaşmaktı. Nere olsa giderdik. Kodak bir fotoğraf makinası vardı nere gitsek çekerdim.

Ali Atamer: Fatma teyzeciğim sizin için ağırlık parası verdi miydi Halit dayıcığım?

F.Ö: Kızlara 40 lira ağırlık parası verilirdi.
H.Ö: Eğer vermeseydin ağırlık parasını Fatma hanımın yanına yanaşamazdın. Bu sefer evine da giremezdin. Cimrisin diye gızı da vermezlerdi sana.

Ali Atamer: Dilerseniz şimdi de günlerce süren dillere destan düğün-dernekten bahsedin bize.

F.Ö: 1 hafta düğün oldu. İlk günü “oturak” düğün yaptık. Kemaneciler meşhur “Gurşiniler”di. Davul- zurna çalınırdı. Ondan sonra buğdayı yıkadılar dövdüler herse oldu o. Ertesi günü gelinin saçını taradılar. Gelin onarcısı düğün bitene gadar senin evindeydi. Yorgan gaplanırdı. Alaya gidilir, gelin arkadaşlarıynan gezerdi. Kına gecesinde çörek hellim dağıtırlardı çerez verirlerdi. Gelin lazımdı ağlasın da çıksın evden. Onun için Anneye derlerdi “yemeklerin tuzsuz, testilerin susuz kalacak” diye çalgıcılar söylerdi bu türküleri anne-gız da ağlardı. Hem ağlarım hem giderim meselesi. Daha ertesi gün da gelinin guşatması olurdu. Para, altın gorlardı. Güveyiyi de tıraş ederler kına gorlardı. Uzun yola gidilir oyunlar oynanırdı. Güveyinin yardımcısı “Sağdıç” bayrağa bir peşgir ve yemeni asardı. Gelinin yardımcısı da “Yenge” denilen kadın eski bakır tencerenin üstüne bir örtü atardı. Önde giden sağdıç bağırırdı arkada giden insanlara “ha de be, ha de be” derdi ve onu duyan ahali ıslık çalar şarkı söylerlerdi. Son gün da herseler olurdu. Kız ve oğlan tarafı birbirine karşılıklı herse verirdi. Gelin, davul zurnaynan damadı garşılar ve kolye dakılırdı geline. Bütün misafirler gelinin evini gezer eşyasını görürdü. Ertesi gün gene gelinin evi gezilir ve hediye verme ağırlama devam ederdi. Eve girdikten 8 gün sonra evden çıkabilirdin. 8 gün evden dışarı çıkma yasağı vardı. Adet öyleydi. 8 günden sonra evden çıkan ve giden büyüklerin elini öperdin.

Ali Atamer: Çiftlerin evlilik hayatlarında zor anlar olur. Bunları nasıl aştınız? 53 yıllık evliliğinize neler sığdırdınız?

F.Ö: Eyiydi hayatımız. 4 tane da çocuğum, 9 tane da torun var. Deden çok severdi gezmeyi. İşten- güçten vakit bulup Deniz panayırına, piknik yapmaya giderdik. Husisi para ayırırdık bu işlere. Civcivleri keser bir da pilav yapar binerdik traktöre ya da motorunan gider yapardık pikniğimizi.
H.Ö: Hala daha gezerik. Birbirimize düşkünük. Allah ayırmasın. Bazen lokantaya giderik. Dedeniz yeme içmeyi sever.
H.Ö: Bu gadar sene birbirimize çok iyi baktık. Zorlukların içinde ikimizde baş başa verdik ve atlattık. Kolay değil tabii. Sevgimizin gücü bizi bugünlere getirdi. Bazen gavgacıklar olur. Tencereyi bile yerine gorkan takırdı tukurdu çıkarır. Bazen ikimizin arasında bam der bomba patlar.
F.Ö: Ben onun için gayle çekerim. Şekeri var diye gızrım gendine her şeyi yemesin. O da dinlemez.
Maraz ederim onun için.

Ali Atamer: Sevgili Özcezarlı çifti Kıbrıs Türk folkloruna bir katkı da siz koydunuz için teşekkür ederiz.

F.Ö: Ben da sizi eski manicikler söyleyerek yollatayım be çocuklar: “Sıra sıra kilseler, içinde gezdirseler, kırk gün kırk gece uyusak sonrada öldürseler. Hade güle güle be çocuklar.

Ali Atamer: Sevgili Bir Yastıkta 50 Yıl okurları, BİR YASTIKTA 50 YILIN SIRRI adlı ikinci kitabımız kısa zamanda sizlerin yoğun ilgisinden dolayı tükenmiştir. Çok az sayıda kalan kitaplarımızı kitapevlerinde ve seçkin marketlerde bulabilirsiniz. Hayalleriniz varsa Kitap okuyun. Keyifli pazarlar.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar