Bir “Ulusal Konsey” Oluşturma Günü Gelmedi Mi? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Bir “Ulusal Konsey” Oluşturma Günü Gelmedi Mi?

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Dün Sn. Akıncı’nın  geçtiğimiz hafta ODTÜ’de yaptığı konuşmanın önemli olduğunu yazdıydım. Ancak eklediydim.

“Bu önemli olması gereken konuşma yazık ki seçim dalgaları arasında  kaybolup gidiverdi. Oysa bir ‘elli yıl daha müzakerelerle oyalanamayacak ve ayrılmayı bile Güney’le müzakere ederek gerçekleştireceğimiz fakat kendi parametrelerimizin de koşul olarak yer alacağı bir sayfa açacaksak’ daha bugünden bu ‘kararı’ toplum katlarında tartışmak, siyasi parti ve sendikalarla paylaşmak, hatta Rum tarafındaki Ulusal Konsey benzeri bir kuruluşla pekiştirmek zorundayız.


HASBELKADER: (Tabi ki biz “köşeciler” ancak “köşemizin”sınırları kadar etkin ve yetkiniz! Karar mercii değiliz! “Şunu bunu yapın” demek hakkımız da yoktur!  Çünkü hem ulusal davada hem sosyoekonomik sorunlarda  plan programların uygulanması, icraatlar, hukukun üstünlüğünce çalışması; çalışırken “denetim mekanizmasının” her türlü illegal ve yasa dışı alavere dalaverelerde Demoklesin kılıcı gibi tüm caydırıcılığında başlarında sallanması için seçeriz seçilmişleri!  Hükümetler, siyasi partiler bunun için organize olurlar ve tabi devletin kaderini yüklenirler…)  O zaman bizim “köşemizde” yaptığımız eleştiridir!

NİTEKİM:  Rahmetlik Denktaş’la aramızın iyi olduğu son yıllarında “hasbelkader” diyeceğim bir yaklaşımla “neden bir ulusal konsey de biz kurmuyoruz” diye serzenişte bulunur, hatta “başkanlık sisteminden” söz ederdim. Daha  doğrusu “Yönetim konusunda Rum tarafını taklit etsek daha demokratik ve işlevsel bir  devlet haline geliriz” diyordum.

Denktaş kaç kez “başkanlığı değil, parlamenter sistemi” daha doğru bulduğunu söylerdi. Ancak son zamanlarda Annan  planıyla iyice köşeye sıkıştığında “Ulusal Konseyden de söz etmeye başladıydı.

HALKA mal edilmeyen, halk katlarında bütünselliğiyle amacı konusunda konsensus sağlanmayan, “ortak kabulde” benimsenmeyen… Müzakerecisinin başka, iktidarının daha başka, muhalefeti ile STÖ’rinin  çok daha başka görüşlerle savunduğu yahut karşı çıktığı bir ulusal dava parça körçe olmaktan öte kimseye bir fayda sağlamaz!

İki yıldır yine bu parça körçeliği yaşadık! Daha doğrusu “seçilmişlerimiz” yaşattılar!

Sn. Akıncı’nın  Halk temsilcilerinin bizzat katılacağı bir “konseye” nasıl baktığını bilmiyorum. Fakat halktan ve demokratik kuruluşlardan kaçırılan bir siyasi davanın “ulusal dava” olmadığını çok iyi biliyorum. İspatı da müzakere yöntemlerindeki “gizliliktir!”

_______________________________________________________________________________                                                                                                   

BİR SEÇİM SİSTEMİ Kİ DÜŞMAN BAAŞINA!

Öteden beri “karmacıyım!” Yargım da şudur: “Ben adam gibi adamları seçerim!” “Beni siyasi partiler değil, mecliste temsil eden milletvekillerinin performansları ilgilendirir.” Halk katlarındaki aktiviteleri, sorunları seslendirme, beceri ve önerdiği  çözümlerine bakarım. İster muhalif olsun  ister muvafık!

İŞTE FIRSAT!  Önce hatırlatayım. Mesela yeni seçim sistemi veya “çarşaf seçim” geçmişte bana sadece Mağusa ilçesinde mesela 20 kişiyi oylama fırsatı veriyorsaydı şimdi 50 kişiyi oylama şansı bulacağım.. Yani seçeneklerim çoğalacak, “adam gibi adamları seçme şansım” kat be kat artacak!

ANCAK bir sorun var!  Ben partili değilim! Adayların adlarına bakar işaretlerim ama bu “çarşafın” içinde mühür de var, tercihli oy da var… Ve partililer seçim paravanının arkasına geçtiler mi 7 tane siyasi partinin 50 kişilik adaylarıyla karşı karşıya kalacaklar. Yani 350 milletvekili içinde (mesela ben)  adam gibi adamları bulup  50’si en az 24 için  karma oy kullanacağım ama   partisine mühür basıp tercih de yapacak olanların halleri ne olacak? Kaldı ki ben nereden bileceğim Güzelyurt’taki seçmeni? Yahut Güzelyurt’taki aday Mağusa’daki seçmeni! Propagandasını nasıl yapacak? O ilçe senin bu ilçe benim diyar diyar dolanacak mı kendini tanıtmak için? Ha parası olanlar paralı ekipler tutacak başka mesele! Kim kesenin ağzını daha çok açarsa o çıkacak sandıktan!

Henüz  “listelerin” veya “deftercik” denilen “seçim pusulalarının” (ki pusula olmaktan çıktılar  kitapçık oldular) şekilleri ile  şemaillerini de bilmiyoruz!

YANİ lafın kısası CTP durdu durdu milletin başına öyle bir dert açtı ki “benim benim” diyen seçmen bile tereddütlü! Bir takım açıklamalar yapıyorlar ama henüz anlamadığımı, ortaya “kendi akıllarına” uygun bizim aklımıza göre karman çorman bir seçim sistemi konduğunu söyleyebilirim! Yeni değişiklikleri de henüz görmedim ama bu ucube sistemi evliyanın türbesine işetseniz düzelmez!

Oysa seçim en açık seçik en anlaşılır sistemiyle yapılır! Bakın bu seçimde kaç kişinin hem de çok basit yanlışlar yüzünden oyları iptal edilecek! Artı adaylar oyları parayla satın almak zorunda bile kalacak! Çünkü 50 yahut 25 kişi seçmek partiye  mühür basıp tercih yapmak sayısal çokluk yüzünden hem   karmaşık hem de  yorucu! Üstelik belirgin bir eğitim düzeyi de gerektiriyor!

Her neyse üç dört erken seçimden sonra her halde öğreniriz bu sistemi de!

_______________________________________________________________________________

KISACA TAKILDIĞIM:        (NEYİMİZDİ EKSİK?)      

Düşünün bu ülkede neydi eksiğimiz? Mesela trafik, pislik, uyuşturucu, istikrarsızlık, betofisler falan gibilerinden  sorunlarımız var mıydı? Evet!

Kanserimiz, kalpten tahtalı köye göçmemiz, zimmete para geçirmelerimiz, kalıntılı sebze meyvelerimiz…

Başka: Sirkat, hırsızlık, dolandırıcılık, sahte para, cinsel taciz..

Yani “yok yoktu” değil mi? Evet! İşte “hayır!” Çünkü internet üzerinden organ satışımız yoktu, nur topu gibi o da doğdu!  Memleketimize hayırlı uğurlu olsun!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar