Bir Kormacit Düğünü ve Düşündürdükleri - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Poli

Bir Kormacit Düğünü ve Düşündürdükleri

maronit düğünü
Öntaç Düzgün
Öntaç Düzgün

Bizi köyün meydanına ulaştıracak iniş aşağı kıvrımlı yolun sonuna geldiğimizde karşımıza, her zamanki gibi bütün azametiyle meydana hakim olan Ayios Georgias kilisesi çıkıyor. Köyün kahvehanelerinin ve tek restoranının yer aldığı meydan, adeta kilisenin ön bahçesinde imiş gibi duruyorlar.

Bu, köye ilk gelişimiz olmasa da meydanda mavili beyazlı ekose örtüleriyle sıra sıra dizilmiş masalardan, yemek çadırına son şeklini vermek için telaş içinde koşuşan görevlilerden o akşam köyde farklı bir gecenin yaşanacağı anlaşılıyor. Kilisenin karşısına orkestra için bir de platform oluşturulmuş. Muazzam bir güneş batımı sonrası, yüreğimize ferahlık katacak olan akşam serinliğinin eşliğinde yeniden Mariya’nın Kormacit’indeyiz. Kardeşi Michel’in düğün töreni var.


Mariya,  Kuzey Kıbrıs’ta halen mülklerine sahip olabilme, köylerine dönüp yerleşebilme, eşit yurttaşlık, eğitim ve dini haklara sahip olabilme alanlarında sorunlar yaşayan Maronit (Maruni) azınlığın, Kıbrıslı Türkler arasında anlayış görmelerine vesile olmuş deyim yerinde ise bir halk diplomasisi uzmanı. Baba Yorgo öldükten sonra, köyün tek restoranının işletmesini üstlenmiş, Kıbrıslı Türkler bakımından köyün tek görünür insanı girişimci bir kadın. Özel fanları oluşacak kadar Türkiye’de bile ün yapmış. Toplumun farklı statülere sahip her kesiminden arkadaşlar edinmiş. Bu farklılık ve renklilik masalardaki konuklarından da yansıyor. Köyden ve Güney’de yaşayan davetli Maronitlerle, sınırlı sayıda tutmak zorunda kaldığı Kıbrıslı Türk davetliler karışık masalarda yerlerini almışlar. Bir Maronit düğününe ilk defa tanık olacak olanlar, heyecanla yemeğin bitip geleneklere geçilmesini bekliyorlar.

Düğün eğer ölmüş olsa bile Kasap Yorgo’nun oğlunun düğünü ise, yeme ve içmenin bir sınırının olmayacağını önceden kestirmek zor değil. Masalarda, lezzetini çoktan unuttuğumuz harcı et parçacıkları ile harmanlanmış yaprak dolması bile var. Ya bir Kormacit klasiğine dönüşmüş nefis fırın kebaplarına ne demeli? İçki servisini, İskele’de alanında isim yapmış bir Kıbrıslı Türk bir kadın yapıyor. “Ben Mariya’nın dostuyum” diyor. “Yardım için rica etti ben de kabul ettim

Gelin ile damat bildiğimiz düğün kıyafetleri giymemişler. Sonradan iki de çocukları olduğunu anlıyoruz. Düğünü olan dört kişilik bir aile ile karşılaşınca doğrusu ne söyleyeceğimizi de şaşırıyoruz. Karşımızdaki bu durumun özel bir mazaretten mi kaynaklandığını? Yoksa bir Katolik geleneği sonucu mu olduğunu anlayamıyoruz. Herkes işin kolayına kaçarak Mariya’ya takılıyor  “senin düğün ne zaman ya Mariya?” Genç kızlık yıllarını aşıp artık orta yaş grubuna gelmiş olan Mariya, onlarca defa sorulan bu soruya her defasında biraz hayret biraz şaşkınlıkla ayni karşılığı veriyor. “Görün re ne söyler bana?”

Dört kişilik gençlerden oluşan orkestra sahnede yerlerini alıyor. Kısa bir akord çalışmasından sonra sahneye esmer tenli, üst dudağının hemen üstünde ince bir yay gibi duran bıyığı olan “Ayhan Işık bıyıklı” bir adam geliyor. Daha ilk girişiminde diyaframdan gelen güçlü ve ağdalı bir sese sahip olduğu ve hem Yunan hem de Ortadoğu Arabesk şarkılara yatkın olduğu anlaşılan şarkıcı birkaç Yunanca parça ile giriş yapıyor. Sonra bize 1960’lı yılların nostaljisini yaşatan iki dilli Behiç Gökay şarkıları söylüyor. Komşu Maronit köyü “Aya Marina” şarkısı ile heyecan doruğa çıkıyor. Sonra sahnedeki adama eşlik etmek üzere genç bir kadın da sahne alıyor ve gecenin finaline geçiliyor. Sıra hem Kıbrıslı Türkleri memnun etmeye hem de pistte kadınlı erkekli dans gösterisini sunmaya geliyor ve İbrahim Tatlıses şarkıları başlıyor. Anlamı bilinmeden ezberlenerek söylenmeye çalışılan şarkı sözleri zaman zaman yanlış telaffuz edilse de, Tatlıses şarkılarının oryantal danslara uygunluğu pistte dans eden özellikle kadınları oldukça mutlu ediyor. Her şarkının ve her oyunun hakkı verilerek yaşanan coşkunun büyüsüne kapılan bizim masadan bir davetli memnuniyetini ve şaşkınlığını şöyle ifade ediyor “Daha ne yapsın bu insanlar be yahu?”

Doç.Dr. Ali Dayıoğlu, “Kuzey Kıbrıs’ın ‘ötekileri’ Rumlar, Maruniler,Romanlar,Aleviler,Kürtler” isimli kitabında Maronit azınlığın kullandığı dil üzerine şöyle der: “Maruniler Lübnan kökenli bir topluluktur. Ana dilleri Kıbrıs Marunicesi olarak adlandırılan bir Arap diyalektidir. (Kıbrıs Marunicesi 5 Kasım 2008’de Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa Şartı kapsamında tanınmıştır.) Belli ölçülerde Rumcadan etkilenen Kıbrıs Marunicesi, bugün yalnızca, nerede ise tamamen yaşlıların yaşadığı Koruçam (Kormakitis) köyünde konuşulmaktadır. Koruçam kökenli olup da başka yerlerde yaşayan, belli bir yaşın üstündeki kişiler de bu dili bilmektedir. Genç nüfus, Rum toplumu içinde yaşamanın etkisiyle ağırlıkla Rumca konuşmaktadır. Kıbrıs Marunicesi ibadet ve yazı dili olarak kullanılmamakta, ayinler ya Süryanice, Rumca Arapça karışımı bir dille ya da yalnızca Rumca yapılmaktadır.”

Kormacit, son birkaç yüzyıl içerisinde sayıları azala azala sadece dört adete düşmüş Maronit köylerinin en büyüğü. Köyün 1974 nüfusu 1.260. Savaştan sonra güvenlik endişeleri ve sosyo-ekonomik yaşamlarını devam ettirebilme arayışları köyü terk etmelerine ve Güney Kıbrıs’a göç etmelerine neden olmuş. 2013 verilerine göre köyde yaşayanların sayısı 135. Ancak Kuzey’le Güney arasında geçiş serbestisinin başladığı 2003 yılından sonra hızla restore edilmeye başlanan evler dikkate alındığında hafta sonları köy nüfusunun 1974 sayılarına ulaştığı anlaşılıyor. Ancak köyde okul ve herkese yetebilecek kadar istihdam olanağının olmaması, özellikle genç ailelerin köyde yaşamalarına olanak tanımıyor. Bu durum ada genelinde sayıları 5-6 bin civarında olduğu tahmin edilen Maronit azınlığın Rum toplumu arasında asimile olmalarına neden oluyor. Dil sorunu yaşayan topluluk, kendilerini Rum toplumundan ayrıştıran Katolik kimliğe daha çok sarılarak varlığını sürdürmeye çalışıyor. Bu sorunu dikkate alan Avrupa Birliği köyde oluşturduğu kültür merkezi aracılığı ile toplumun geleneklerine ve dile yönelik çalışmalar yapıyor.

Diğer bir Maronit köyü olan Aya Marina (Gürpınar) bu günlerde yaşadığı gelişmelerle gündem olarak Kormacit’in de önüne geçmiş. Eski bir Türk-Maronit karma köy olan Aya Marina, 1974’ten beridir askerlerin kontrolü altında ve köyde sivil bir yaşam yok. Köyün eski sakinleri köye dönüş hakkı elde edebilmek için kimi zaman ayrı ayrı, kimi zaman da birlikte etkinlikler yaparak karar verilmesine etki etmeye çalışıyorlar. Ancak bu kararı verecek otoritenin kim olduğunun henüz daha anlaşılmamış olması, bu talebin ilerlemesini engelliyor.

Köyün eski sakinleri temaslarını yörenin askeri makamları ile sürdürüyorlar. Bu yöntemle bazı ilerlemeler de sağlanmış. Köyde her yıl geleneksel hale getirilen birkaç ortak buluşma dışında somut bazı gelişmeler de sağlanmış. Köyün 14. Yüzyıldan kalma kilisesi, UNDP ile Avrupa Komisyonu’nun katkıları ve İki Toplumlu Kültürel Miras İçin Teknik Komite’nin organizasyonu ile aslına uygun olarak restore edilerek kullanıma hazır hale getirilmiş. Öte yandan köyün Müslümanları tarafından geçmişte kullanılan caminin yerine yenisinin inşası için girişim yapılmış ve sona yaklaşılmış. Köyün eski Türk ve Maronit mezarlıkları düzenlenerek mezarlar yeniden isimlendirilmiş. Ancak tüm bu olumlu gelişmelere karşın, köye dönüşü sağlayacak bir yol haritasının olmaması bu konudaki en iyimserleri bile karamsar olmaktan kurtaramıyor. Bir iş planı ve zaman çizelgesinin olmaması karamsarlığı besliyor. Ortada görünür bir muhatabın olmaması süreci daha da belirsiz hale getiriyor.

Orta yaşa gelmiş ve ailesinden Aya Marina anıları dinleyerek büyüdüğünü söyleyen bir Türk köylü şu ana kadar sadece sembollerle ilgilenildiğini söylüyor. “Şu ana kadar Maronitler kiliselerine ve mezarlıklarına kavuştu, Türkler de öyle. Cami ve mezarlık. Ancak köyünde ölmek ve gömülmek isteyenlere cevap verecek bir makam henüz ortada yok” diyor. En çok da köye dönüş için Türk askeri makamları ile ilişkiye girmek zorunda kalan Maronitlerin Güney’deki otorite ve kamuoyu önünde zor durumda kalmalarından endişe ediyor. “Gelişme yaşanmaması onları ekstremistler karşısında işbirlikçi ve hain konuma sokabilir” diyor. Bunun için Kıbrıslı Türk makamların acilen devreye girmeleri ve inisiyatif üstlenmeleri gerektiğini düşünüyor.

Gerçekten de Aya Marina-Gürpınar’da işler hiç de kolay değil. Köy, 1974’ten beridir sivil yerleşime kapalı ve konutlar, yollar, elektrik ve su alt yapısı harap olmuş. Köylülerin arazileri ise askeri alanlar içerisinde kalmış. Köyün Türk sakinlerinden bazılarına köydeki mülklerine karşılık eşdeğerden başka kaynaklar verilmiş. Köyün Maronit sakinlerinden çoğu ise bu hayattan göçüp gitmiş ve miras hukukunun geçerli olup olamayacağı henüz belirsiz.

Süreç çok zorlu çalışsa da Aya Marina’lı Maronit aktivist Maro Emanuil karamsar değil. O süreci şöyle özetliyor:  “Taleplerimizde haklıyız ve elbet bir gün Maronit ve Türk köylüler olarak Aya Marina’da yeni bir yaşam kurmayı başaracağız.”

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar