Bir çınarı daha kaybettik - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Röportaj

Bir çınarı daha kaybettik

Ali Atamer: Dilerseniz 67 yıllık ömrün sayfalarını açalım. Ve Jale nenemizin anlatacakları ile başlayalım sayfaları çevirmeye.

J.K: Ben Evdim doğumluyum. Babam Mustafa Çaydamlı. O da Evdimli. Ailece kök ve kök Evdimliyik. 1929 doğumluyum. Bizim çocukluğumuzda şimdiki gibin olanak yoktu. Deniz kenarı bir köydü. Bağcılık vardı. Meyva köyüdür aslında. Babam varlıklıydı. Ben hiç çalışmadım. Dışarda ırgatcılık yapmadım. İlkokula gadar gittim. Terzilik yapardım. Sanatım terzilikti.
Ali Atamer: Bu arada acı kahvelerimizde geldi. Kahve sohbetleri de bir başka olur. Aziz dedeciğimizi, kahvelerimizi yudumlarken tanıyalım.
A.K:
1919 yılında Evdim köyünde doğdum. Evimiz o kadar büyüktü ki, babam bir kısmını Maarife verdi ve kız okulu yaptılardı orayı. Kız ve erkekler ayrı okullarda okurlardı. Annem beni doğururken hoca hanım da ordaydı. Erkek olduğumu görünce bu çocuğun adı Faruk olsun dedi. O zaman Mısır Kralı Faruk’un adı söylenmeye başlandıydı. Babam köylerdeydi. Gelince müjdelediler gendini. Dediler kendisine oğlunun adını Faruk koydular. Ne dedi olmaz öyle şey. Dedemin da adı da Aziz Efendi’ydi. Öğretmendi. Ne dedi babamın adı söylenmeycek mi? dedi. Böylece Aziz Faruk galdı adım. ilkokula başlayacağımda başıma fes bir da entari beyaz, yolladılar okula. Gel zaman git zaman fukaralık peyda oldu. Galiba rüştiye 2’ye kadar okudum. Şimdiki ortaokul. 3. senenin kitapları 2 buçuk şilin tuttu. Pahalı geldi. Hal böyle olunca babam beni Lefkoşa’ya getirdi. 3. sınıfı Haydarpaşa Rüştiyesinde okudum. Daha ilerisini okuyamadım. Amcam öğretmendi. Memlekette en geçerli meslek nalbantlıktı. Dene onu bir da yapasın. 16 tane han vardı memlekette. Bütün hayvanlar geldiğinde hanlara yerleştirilirdi. Onlarla uğraştık. 1938 de 2. Dünya Savaşı başladı. İngiliz asker toplamaya başladı parayla. ‘40 senesi geldi. Lefkoşa da konuşacak arkadaş kalmadı. Hepsi askere gitti. Oyuncak zanederdik savaşı. Ne olduğunu bilmezdik. ‘40’da ben da müracaat ettim. 6 hafta eğitim gördük. Bir da nişan aldım. Bu anlattıklarım Polemitya’da geçer. Nihayetinde İngiliz büyük Sahrada muazzam zahiyat verir. Asker ister. Alaman gıyar askerlerini. Bir binbaşı geldi cepheden Kıbrıs’a bizi denetlemek için. Eğer biz mutedir isek savaşmaya götüreceklerdi bizi Alaman askerinin garşısına. Binbaşı dedi eğitim yaparken bunlar Alaman’ın garşısında kahvaltı bile olmaz dedi. Bunlar katırcılar birliğine girsinler denildi. Gittik Filistin’e. Yıl 1942. Orda herkese 2’şer katır verdiler. Nalbant’ta lazımdı. Hemen atıldık ortaya biz. Eğitimini de geçtim, hemen çavuş olduk. Treninan Beyrut’a geldik. Hayvanlar da yanımızda. Ondan da İtalya’ya savaşa. 6 sene galdım. 1945’de tehris olduk. Geldik 56 gün izinli. Tekrar Mısır’a ve 6 ay bekledik alalım tehris belgesini.
Ali Atamer: Aziz dedeciğimiz bunları anlatırken Jale nenem gülümser.
J.K:
E çünkü hep bildiklerini anlatır. Hepsi gerçek.



Ali Atamer: Jale nene eskiye özlem var mı?
J.K:
Geçmişi hiç unutmadık. Açıldığında kapılar geçtik o tarafa. Ama çok değişmiş her yer. Çok üzüldük son durumuna köyün. İlkokula giderken İngiliz baskısı vardı. Atatürk’ün fotoğrafını gizlerdi İngilizler. Haritaların üstündeydi resmi. Yaşa Kralımız, yaşa Hakanımız bağırırdık. Onu okurduk da girerdik sınıfa. Sadece bunu bilirim. Başka korku görmedim.
A.K: Ben bir parcacık köyümden bahsetmek isterim. Tarih kitaplarında okuduğum kadarıyla Osmanlı ordusu buraya güney sahillerinden çıkış yaptı Kıbrıs’a. Mağusa’dan Baf’a kadar hiçbir yerde emare yoktur. Sadece Evdim körfezinde vardır. Hatta koçanda yazar. Lalalar diye. Lala Mustafa Paşa’nın ilk otağını gurduğu yerdir. Daha ilerde Avdimos diye bir hükümdar vardı. Onun gadısı şehid olduydu. Oraya da gadı mezarlığı denir. Osmanlılar ilk olarak Avdimosu yendikten Manadal adında bir köye yerleştiler: Sonraları Kıbrıs’ın nahiye merkezi oldu Evdim.
Ali Atamer: Aldığımız duyumlara göre evliliğe giden yolda tatlı anılarınız varmış. Paylaşır mısınız?
J.K:
1946’da nikah gıydık. Beyim askerden geldiği zaman annesi bir yemek verdi. Annelerimiz çok iyi arkadaşdı. Ben da gittim o yemeğe. Babam çok moderndi. Şimdiki gibi geyinirdim. Başımda şapka, ayağımda kısa çorap. Beni gördüler beğendiler.
Ali Atamer: Söylemeden edemeyeceğim neneciğim film artistlerini andıran bir yüzün vardı.
J.K:
Beyim de yakışıklıydı. Fiziği güzledi. O gece iyi bile görmedim kendisini. Bizim karpuz kavun bostanımız vardı. Annem bostanda yemek yaptı. Ciğer gavurdu saçlarda. Biz yemek yerken, elinde bir değneciğinan, kısa bir pantolon geyerekten geldi Aziz. Orda tanıdım gendini. Bahçede gezerken gavuncuk bulduk verdik herkese. Baktım gördüm beyim bakar. Ben da verdim gavunu yesin. Aziz da gavunun çiçeğini aldı gitti askere. O gavun çiçeğinden bana mektup yazardı.
Ali Atamer: Anladığım kadarıyla kavun vesile oldu ve ilk görüşte aşkı yaşadınız.
J.K:
Bizim aşkımız bostan bahçelerinde başladı. Aslında gavun çiçeğine yazılan mektupla başladı aşkımız. Ben hep onları saklardım. Seni severim falan filan yazardı.
A.K: Kontak oldu bizde. Köyümüzde çok askere giden oldu. Ama rütbeli gelen olmadı benden meda. Herkes akın etti ziyarete. Bir da baktım geldi bu anasıynan. Hemen anama sordum “kimdir bu güzel kızcağaz”. “Mustafa Çaydamlı’nın gızı” dedi annem. Gece ben yattım arka üstü ayı, yıldızları görürüm ama gözüme uyku girmez. Biz gızı isterik. Köyde Zeka isminde çok modern bir adam vardı. 3-4 tane öngelik gonyak içerdi her gün. Çıktım gittim gaveye. “Napan amca” dedim. Bubamın sağdıcıydı düğünde. “Ne var be maguci” dedi. Maguci küçük çocuklara derlerdi. “Dün bir gız gördüm ve sevdim isterim alayım Allahın emriynan”. “Hemen be maguci”. Jale’nin babası da gavede oturur. “Be Mustafa efendi gel olan bura”. Zeka efendi der gene “tanın bu oğlancığı”? Mustafa efendi da der “Kazım efendinin cocuğunu kim tanımaz”. Der gene Zeka bey “Allahın emrine ister bu çocuk gızını”. “Tamam bir soralım gıza”. Neysa sordular ama ben lazım döneyim Mısıra 6 ay bekleyim terhisliği almak için. Mısıra gittikten 15 gün sonra bir zarfın içinde aldım nişan yüzüğünü. Yedik içtik asker arkadaşlarınan kutladık. Gelinca gıydık nikahı. 67 yıldır evliyik.
Ali Atamer: Nikahlılık evrelerine ait küçük bir anınız olduğunu söylediniz.
J.K:
Bindik bir defa motora ve düşdük.
A.K: Evdim’den Lefke’ye giderdik motorunan. Motorlarınan çıkarık torosları. Virajları açık aldığımda banget patladı girdi evleğin içine motor devrildi düşdük.
Ali Atamer: Eski düğünler dillere destan olurdu.
J.K:
Gün verirlerdi önce. Bir hanım vardı yenge derlerdi. Düğünün yardımcısıydı. Mum dağıtırlardı eskiden. O yapardı bu işleri. Yabancı köylere mum verilerdi. Kasabaya da vereceğimiz davetiyeydi. Öyle başlardı. 5 gün sürdü düğün.
A.K: Pazardan başlar, cuma sabahtan biterdi düğün.
J.K: Müzikciler Rıza Bey diye biri varıdı Leymosun’dan geldiydi. Muazzam keman çalardı. döplekcisiynan, defcisiynan geldi. Eğlendirirlerdi misafirleri. Galfa hanım gelin onarcısıydı. O zaman gelin ortada olurdu. Kına akşamı yaptık. Elbise geydim güzel. 5 gün 5 gece oldu. Tabak gezdirirlerdi isteyen para gordu. Gavede davul zurnaynan, sestaların içine gorlardı üzüm hem badem. Bir da para gordular oraya yardım olsun diye. Edward adında bir Ermeni de çektik fotoğrafı. ‘46’da nikah oldu.1949’da da düğün. Cam göbeği, mavi yeşil arası bir gelinlik geydim nikahta. Modern nikah gıydık. Limasoldaki büyük gadı geldi da gıydı bize nikahı. Alay yaparlardı gelin hamamı olurdu. Leğenler vardı onların içine tas, sabun, darak gordu ve köyümüzdeki büyük hamama gider yıkanırdık. Sonra geydirirlerdi gelini, başımızı, yüzümüzü tüllerinan örterlerdi. Ondan sonra bütün köyü yürü babam yürü. Köy meydanında orak, zeybek oyunları oynanırdı. Köylerden yardım gelirdi. Tavuk, buğday, mercimek, kolakas, kuzu verilirdi. Eskiden samimi ilişkiler varıdı herkesin arasında.


Ali Atamer: Aziz dedeciğim gençlik yılların Lefkoşa’da geçmiş. Bizi eski şehere götürür müsün?
A.K:
3 kapıdan girilirdi Lefkoşa’ya. Girne, Baf ve Mağusa kapısı. Gece yarısı kapanırdı kapılar. İçerde galan galırdı ertesi sabaha. 6 da açarlardı kapuyu, bütün hayvanlar yemlerini boşaltmak için hücum ederlerdi çarşıya. Noktacı derlerdi polise o açar o kapardı. Girne kapısının dışında okulların olduğu yer büyük mezarlıktı İçeriye ilerlerken sol tarafta tekke bahçesi vardı. Haftada bir gün semazenler dönerlerdi. Daha ileriye gidersaydın dikili taş vardı. Orda dükkanlar bulunurdu. Mulla Hasa’nın kahvehanesiydi. Dolar taşardı oralar. Osmanlı Mısırlızadenin kahvehanesi vardı. Daha ileride Münür beyin eczanesi vardı Denktaş’ın gaynatasıydı. Polis karakolunun önünde İngiliz bayrağı vardı. Bayrağı bekleyen bir polis vardı. Şimdiki saray hotel’in olduğu yerde terzi Mustafa Efendi vardı. Galbur üstü kişilerin terzisiydi. Hasan Fahri bisiklet tüccarıydı. Berber zekai, bisikletci Şakir, fotoğrafcı Fevzi bey, kitapcı Rüstem Lefkoşa’nın değerli isimlerindendi.
Ali Atamer: Aziz dede o kadar güzel anlatımın var ki kendimi Lefkoşa sokaklarında dolaşırken hissettim.
A.K:
Kitapçı Lütfi Bey vardı. Köşeyi dönünce Vadilili Ahmet Pehlivan gavecilik yapardı onun içinde. Yağcı Ahmet efendi, tahın, sısam yağı, sısam helvası, küsbe yapardı. Muharrem usta muazzam kunturacıydı. Bedel usta vardı en ünlü muhallebicisiydi Şeher’in. Dellal çeker gibi arabacıkda muhallebi satardı. Sulu, sütlü muhallebi vardı. Arabacıklarda 20 paraya bir çörek, peynir alırdın yahu. Akşam üzeri oldu mu Sarayönünde Mullahasan’ın gavesinin garşısında çok muazzam Selviler bulunurdu. Belediye arabası tarafından bütün yollar sulanırdı. Gaveciler çıkarırdı iskemlelerini, herkes nargile içerdi. 20 paraya yasemin satan çocuklar vardı. Eski Şeher böyle bir yerdi.
Ali Atamer: Jale nene Aziz dedemiz bu kadar yeri gezerken kıskanmazdın değil mi?
J.K:
Bir yaramazlık görmedim ki kıskanayım gendini. Bakarsa bakardı kızlara napayım.
A.K: Samimiyet ve güven olursa kıskanma olmaz.
J.K: Kıskansan bile açıklayamazdın. Öyle bir devirde yaşadık biz. Yakalasam gendini başka kızlarınan bu gadar zaman yaşayamazdık beraber. Benim gocam moderndi.
Ali Atamer: Girne’nin serininde programı sonlandırıyoruz. Gündüz geldik gece gidiyoruz. Anlattıklarınız arşiv niteliğinde.
J.K
: Gençliğimizi tekrar yaşadık sayenizde. Çok güzel bir gonuşma oldu. Hayatım boyunca sizi unutmayacağım.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar