Bilinmeyen Yönleriyle Anıtkabir - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Bilinmeyen Yönleriyle Anıtkabir

Şenay ÇelikkayaŞenay Çelikkaya

Herkesin yolu bir gün Ankara’ya düşer; ya sağlık için, ya eğitim için ya da resmi bir ziyaret için. ‘Gelmişken bir de Anıtkabir’i ziyaret edelim’ diyerek gidilir veya ertelenir hiç gidilmez. Bazen de ziyaret edilir ama maalesef hakkını vererek gezilmez. İnşaatına 9 Ekim 1944’de başlanan ve 1 Eylül 1953’de tamamlanan, yapımı dokuz yıl süren bu muhteşem eserle ilgili tüm ayrıntıları birkaç sayfaya sığdırmak mümkün değil. Bu yazıda Anıtkabir ile ilgili bazı kısa bilgilerin ilginizi çekeceğini, belki bir sonraki ziyaretiniz için farkındalık yaratacağını umarım.

‘Atatürk mumya olarak mı saklanmaktadır?’ diye söylentiler kulağımıza gelmiştir mutlaka. Kimileri art niyetle doğruluğunu savunur, kimileri etkilenip merak eder. Bu doğru değildir ancak defin işlemlerinin sıra dışı bir öyküsü vardır. Atatürk 10 Kasım 1938’de İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda gözlerini hayata yumdu. Anıtkabir tamamlanıp, cenaze töreni yapılana dek, geçici bir süre naaşın bozulmasını önlemek için kimyasal ilaçlar ile ‘tahnitleme’ yapılmıştır. Atamız İstanbul’dan Ankara’ya götürülüp Etnografya Müzesi’nde mermer bir lahit içerisinde muhafaza edilmiştir. Ölümünün 15. Yıldönümünde, 10 Kasım 1953’te defin öncesinde ‘tahnitleme’ bozulup, kefenlenip, görkemli bir törenle ebedi istirahatgahı Anıtkabir’de toprağa verilmiştir.


Mezar Odası: Mozole binası içerisinde yer alan sembolik lahit taşının tam olarak yedi metre altındadır. O dönemin 67 vilayetinden, Atatürk’ün doğduğu Selanik’teki evin bahçesinden, Suriye’deki Caber Kalesinden, Güney Kore’de bulunan Türk şehitliğinden ve KKTC’den getirilen topraklar harmanlanarak bir ‘Vatan Toprağı’ haline getirilen mezara, Ata’mızın naaşı İslami kurallara göre ve yüzü Kıbleye bakacak şekilde defnedilmiştir. Mezar odası, Osmanlı ve Selçuklu mimarisine uygun olarak sekizgen biçimde inşa edilmiştir. Sekizgen, Türk Mitolojisinde sonsuzluğun ve ölümsüzlüğün simgesidir. (Mezar odasına ziyaretçiler alınmamaktadır, Genel Kurmay Başkanı’nın özel izniyle girilmektedir.)

Anıttepe: Anıtkabir projesi için arazi seçiminde, aralarında Ankara Kalesi, Altındağ, Atatürk Orman Çiftliği’nin de olduğu seçenekler tartışılırken, Rasatttepe önerildi. Atatürk’ün sağlığında bir gezi sırasında Rasattepe için ‘bu tepe ne güzel bir anıt yeri olur…’ sözünü dikkate alan komisyon projenin Rasattepe’de yapılmasına karar verdi. Anıtkabir’in yapımından sonra Rasattepe’nin adı ‘Anıttepe’ olarak değiştirildi.

Anıtkabir Projesi: Anıtkabir için, 1941’de bir yarışma açıldı. İlginç olan, bu yarışmaya Bakanlar Kurulu kararına göre sadece Batılı (Avrupa) mimarlar katılabilecekti. Hükümetin bu kararına basın ve aydınlar ‘Yapılacak anıtın en büyük özelliği bizim olmasıdır. Böyle milli bir konuyu işlemekten Türk sanatçılarını mahrum bırakmak haksızlıktır.’ diye itiraz edip tepki gösterince Hükümet aldığı karardan dönmüş ve Türk mimarların da katılabileceği uluslararası bir yarışma açılmıştır. Türkiye, Almanya, İtalya, Avusturya, İsviçre ve Çekoslovakya’dan 27’si yabancı, 20’si Türk mimarlara ait, toplam 47 proje katıldı. Jüri üç projeyi ödüle layık buldu. Bunlardan biri ünlü Tannenberg Anıtı’nı yapan Alman Prof. Johannes Kruger’in, diğeri İtalyan Prof. Arnoldo Foschini’nin ve üçüncüsü de İstanbul Mimarlık Fakültesi Profesörü Emin Onat ile Doçent Orhan Arda’nın eserleriydi. Jüri heyeti bir sonraki değerlendirmesinde bu üç projenin birçok yönlerden aynı değerde olduğunu fakat bunlar içinde iki Türk’ün projesinin milli konuyu daha başarılı ifade ettiği ve araziyle daha uyumlu düşünüldüğünü ifade ederek Emin Onat ve Orhan Arda’nın projesini seçmiştir.

Barış Parkı: Anıtkabir ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ özdeyişinden ilham alarak çeşitli yabancı ülkelerden ve Türkiye’nin bazı bölgelerinden getirilen fidanlarla oluşturulan ‘Barış Parkı’ içinde yükselmektedir. Bugün barış parkında 104 ayrı türden yaklaşık 48,500 adet süs ağacı, ağaççık ve süs bitkisi bulunmaktadır. Anıt yapının Ankara’nın her yerinden görünebilmesi için, bu bitkiler bilinçli olarak kısa boylu bodur ağaçlardan seçilmiştir.

Anıtkabir’in Mimari Özellikleri: Türk Mimarlığında 1940-1950 yılları 2. Ulusal Mimarlık dönemi olarak adlandırılır. Bu dönemde daha çok anıtsal yönü ağır basan, simetriye önem veren, kesme taş malzemenin kullanıldığı binalar yapılmıştır. Anıtkabir de, mimari olarak bu özellikleri taşımaktadır ayrıca Selçuklu ve Osmanlı mimari unsurları ve süsleme öğeleri de kullanılmıştır.

Anıtkabir yapı olarak üç bölümden oluşur: Aslanlı Yol, Tören Meydanı ve Mozole. Aslanlı Yolda, Türk kültüründe gücü simgeleyen karşılıklı çift aslan figürleri bulunur. 24 adet aslan 24 Oğuz Boyu’nu temsil eder. Çift olması milletin ‘birlik ve bütünlüğünü’ vurgularken, kedi gibi yatar pozisyonda olması ise ‘barışseverliği’ temsil eder. Aslanlı yolda, Ata’nın huzuruna çıkanların başlarının öne eğik olmasını sağlamak için, taşlar farklı boyutlarda ve aralarında 5 cm’lik çim boşluğu olacak şekilde döşenmiştir.

Aslanlı yolun sonunda 15 bin kişi kapasiteli tören alanı bulunmaktadır. Tören alanı çevresinde simetri gözetilerek yerleştirilmiş 10 tane kule var. Bu kulelere Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşumunda etkisi olan önemli kavramları temsil eden Mehmetçik Kulesi, Müdafaa-i Hukuk Kulesi, Zafer Kulesi, Barış Kulesi, 23 Nisan Kulesi, Misak-ı Milli Kulesi, İnkılap Kulesi, Cumhuriyet Kulesi isimleri verilmiş. Kareye yakın dikdörtgen kulelerin üzeri piramit biçiminde çatıyla örtülüdür. Çatıların tepesinde ise eski Türk çadırlarında görülen tunç mızrak ucu vardır.

Meydandaki bayrak direğinin duygulu bir öyküsü vardır. Amerika’da yaşayan Türk asıllı Amerikan vatandaşı Nazmi Cemal, Atatürk’e sonsuz sevgisinin ifadesi olarak kendi fabrikasında, 33.53 m uzunlukta 5 ton ağırlığında, ucunda 22 ayar altın kaplı ay ve yıldız bulunan bir bayrak direği üretip 1946 yılında Anıtkabir’e hediye etmiştir. 1950’de dikilen bu direk yıllar içinde meteorolojik etkilerle yıpranmış olduğundan 2013’te orijinaline uygun olacak şekilde yenisiyle değiştirilmiştir.

Anıtkabir’in en önemli ve görkemli yapısı Mozoledir. Tören Meydanından Mozoleye 42 basamaklı merdiven ile çıkılmaktadır. Atatürk’ün sembolik lahdi girişin tam karşısında holün diğer ucunda bulunan çok büyük bir pencerenin önündedir. Atamız sağlığında şöyle demiş: ‘Bir gün elbet öleceğim, milletim beni nereye isterse oraya defnedebilir. Ancak ben mezarımın karşısında her daim dalgalanan şanlı Türk bayrağı görmek isterim’ İşte bu pencereden ay yıldızlı bayrağın dalgalandığı Ankara Kalesi görünmektedir.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar