Belki bu yüzdendir - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Belki bu yüzdendir

Ahmet OkanAhmet Okan

Sokaklar mı taşırdı insanları, insanlar mı sokakları?

Her ikisi de yorgundu aslında.


Aynı duvarlar, aynı pencereler, aynı panjurlar, aynı odalar, aynı eşyalar.

İnsanlar da aynıydı.

Birinin yüzü diğerinin yüzü gibiydi.

Gözler de, kaşlar da, saçlar da aynıydı sanki.

Bakışlar bile.

Elleri, kolları, bacakları, yürüyüşleri birbirine benzerdi insanların.

Aynı bisikleti kullanırlar, aynı arabayı sürerlerdi.

Kadınlar aynı renkler aynı elbiseler içindeydi, tuttukları el çantaları aynıydı.

Erkekler de öyle.

Pantolon paçaları en az iki parmak üste kıvrılmış vaziyetteydi.

Kimi dönem dar veya çan paça.

Kullandıkları tütün de aynıydı ve sanki aynı ceketi giyerlerdi.

Çeşitli olaylar karşısında aynı tepkiyi gösterirlerdi…

Bu durum, hayatın diğer yanlarını da etkiliyordu…

Odalar birbirine benzerdi.

Yoktu farkları.

Duvarlara asılan düğün fotoğrafları aynıydı, çerçeveleri bile yaldızlı.

Bir evdeki düğün fotoğrafı ile bir başka evdeki düğün fotoğrafını ayırt etmek güçtü.

Herkes kamera objektifine aynı şekilde bakar, elini kolunu aynı şekilde bir yere yerleştirirdi.

Fotoğrafçıların da çok farklı “poz”lar çektikleri yoktu.

O fotoğraflar aynı şeyleri anlatırdı.

Hangi evin odasına girseniz birbirinin aynısı.

Odalardaki şark işi duvar halıları aynıydı.

O halıların anlattığı şey de aynıydı, taştan çamaşır teknelerinin anlattıkları da…

Bu durum, hayatın diğer yanlarını da etkiliyordu…

Herkes aynı hayatı yaşardı.

Her evde ceviz ve turunç macunu yapılırdı.

Aynı şekilde yapılır, ayı şekilde yenirdi.

Ceviz ya da turunç macunu küçük bir tabakta ikram edilir, yanına da bir bardak su verilirdi.

Macun çatala takılır ve su dolu bardağın hemen üzerinde tutulur, macunun akidesi akacaksa bardağa akmış olurdu.

Macun bitince, çatal bardağın içine konurdu.

Bu macun yeme şeklini küçükten büyüğe herkes bilir ve böyle yapardı…

Bu durum, hayatın diğer yanlarını da etkiliyordu…

Her evde bir telli dolap bulunurdu.

Bütün telli dolaplar birbirinin aynısıydı.

Macunlar ve başka şeyler mevsimine göre bu dolaplarda saklanırdı.

Evlerdeki elbise dolapları da neredeyse birbirinin aynısıydı.

Ufak tefek model değişiklikleri benzerliği ortadan kaldırmazdı…

Şimdiki gibi sık sık mobilya değiştirmek yoktu.

Alınan ev eşyaları çok uzun yıllar kullanılırdı.

Çocuklar yetişir, evden uçar gide, ana baba evine uğradıklarında demirden o sustalı karyolalarının yerli yerinde olduğunu görürlerdi.

Aynı orta masası aynı yerdeydi, aynı koltuklar aynı köşedeydi, aynı yemek masası onları beklerdi…

Herkes, herkes gibiydi…

Bu durum hayatın diğer yanlarını da etkiliyordu.

Aynı şekilde yiyip, aynı şekilde giyinenler, aynı bisiklete binip aynı yerlere gidenler aynı şeyleri düşünüyor, aynı siyasetleri güdüyorlardı.

Karyolasını, ceketini paltosunu, bisikletini, arabasını, bakkalını değiştirmeyenlerden bir dünyayı değiştirmesi nasıl beklenebilirdi?

Zamana ihtiyaç vardı…

Kıbrıs meselesi de bırakıldığı yerdedir hâlâ.

Belki de bu anlattıklarımız yüzündendir.

Değişim ve çözüm yeteneği kendisi ne ise o kadar olacaktı…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar