BEKLE BENİ - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Pazartesi, Nisan 29, 2024
Köşe Yazarları

BEKLE BENİ

Aşkın gücüydü İzmir’in dalgalı körfezini Akdeniz’in mavi geceleriyle buluşturan.. Aşkın gücüydü “Aramızda iki engel Beşparmak’la Toroslar var ya” diyen şarkılara inat, dağları, kilometreleri hiçe sayıp ellerinin sıcaklığını birleştiren. Aşktan başka hangi güç bu coğrafyaya ait olmayan birini, adanın yaseminine, sineğine, yemenisine, molehiyasına, dikenine, gonnarasına yüz sürdürebilir? Orhan V. Kanık “Bekliyorum öyle bir havada gel ki vazgeçmek mümkün olmasın” diye daveti onlar için mi göndermişti acaba, yollarda kol gezen uğursuzluktan haberdar olmadan?…


Olgun yaşta sevmek, gençlik şıpsevdiliklerine benzer mi? Öyle olsa Edip Cansever “İçinden doğru sevdim seni” der miydi? Tüm yorgun yılların, tüm gidenlerin, tüm yaşananların acısıyla yeniden sarılabilmek kolay mıdır bir sevdaya? Sezen Aksu “anlatmak ne zor kendini yeni birisine” derken acaba tam da 40’lı yaşların aklıyla ve farkındalığıyla mı yazmıştı şarkısını.

İnsan hayatı boyunca kaç defa baharı yakalayabilir? Kaç kişi sevgili sıfatını alabilir ömrü boyunca? Kaç kişi her şeyi ardında bırakarak sevdasının peşinden gidebilecek bir cesaret gösterebilir. Birhan Keskin “acı da, aşk gibi haddini aşar bazen” der. Ayrılık ve ölüm en çok sevdalılara mı kıyar? En çok onların adresini mi arar?

Kıbrıs’ın en güzel zamanlarından birinde, hava tam da sevda kokarken ve takvimler vuslatı gösterirken, yorgun bir mesai çıkışı düştü haberi Üniversiteye. Sonrasında yine mavi bir gece bekliyordu ihtişamlı kampüsü oysa. Yürüyüş yapan insanlar okulun bahçesini turlamaya devam ediyordu. Gençler cıvıltı ile bir yerlere koşup duruyordu yine. Gülenlerle, öpüşenlerle, kavga edenlerle akıp gidiyordu hayat yine bildik düzeninde. Yaşam akıyordu. Yeni sevdalara yelken açmaya devam ediyordu şiirler. Yeni acıları baskıya koymaya hazırlanıyordu gazeteler. Yeni bebekler doğuyordu ayni anda. Birileri terk ediyordu , birileri ağlıyordu, birileri hiç unutmuyordu yine ne İzmir’i, ne de İzmir’in içinde sakladığı sevgiliyi…

Eflatun:
“Sen Ey Işık Gözlü Sevgili
Senden sonrasına
Ölümü yazmışım…”

diye seslendi. Saatler daha 17.00 bile değildi. Herkes yerli yerindeydi. Bir telefon kadar yakındı duymak istenilen sesler henüz. Herkes birbirinin acısından habersizdi. Herkes birbirinin içinde kimi yaşattığını, kimi sakladığını bilemezdi. Tam da o anda düştü haberi. Daha aylarla sayılacak kadar bir tazelikle, ölüme koşar gibi koşmuştu bir sevdaya sahip çıkmaya, adaya. “Varım” demişti, saçlarında İzmir’in o sevdalı denizinden ve özlem kokan havasından getirdiği ruhuyla…

Yollar ambulans seslerinden önce iki sevdalının yarım kalmış öyküsüne tanık oluyordu.
Ve kim bilir, belki de giderken K. Simonev’in o ölümsüz şiirini fısıldıyordu sevdasına:

Bekle beni,
Bekle beni, geleceğim
Bütün gücünle bekle
Karlar tozarken bekle
Ortalık ağarırken, kimseler beklemezken
Soluk sıkıntılarla ağırlaşan yağmurlar içinde

Tek bir haber bile çıkmasa uzaklardan
Saçma da olsa bekleyişin
Yalnız sen olsan bile
Bekleyen beni
Bekle yine bekle
Bekle beni
Bırak beklemekten usanmış dostlarım
Öldüğümü sansınlar benim

Beni bekle
Bekle beni
Geleceğim…

SAKLAYACAĞIM

Saklayacağım gülüşünü avludaki limon ağacının ferah kokusunda.
Karşıda görünen Beşparmak Dağları’nın maviliğinde saklayacağım.
Adını hiç ama hiç unutmayacağım.

Beyaz sarmaşık güllerinin sevdasında saklayacağım seni.
Bir sarmaşığa tutunur gibi tutunacağım gülüşüne.

Yolumu her şaşırdığımda, seni kendimde arayacağım.
Bazen bir kır çiçeğine, bazen düşen cemreye soracağım nerede olduğunu.

Seni anımsatan şarkılar söyleyeceğim her bunaldığımda.
Avaz, avaz, çığlık çığlık bir şarkı olacak adının yankısı dilimde.

Kara günlerimde, yorgun akşamüstlerinde, denizin o ferahlatan nefesini uzağımda hissettiğimde, seni çağıracağım.

Varlığına şiirler adayacağım.
Bir kutsal düş yerinde buluşacağım seninle.
Kimi zaman akan gözyaşımda, kimi zaman hesapsız kahkahamda yaşayacaksın.
Ama seni hep var kılacağım.

Bazen
Çiyli sabahta bir kuş sesi, bazen topraktaki kahverengi ıslaklık yoldaşım olacak özlemine.

Seni
Sokakta oynayan yanık tenli çocuklara
Hasret sonrası kavuşan sevgilinin bakışına
Seni taze bir ekmeğin sıcaklığına
Sızılı bir gecenin ardından doğan güneşe
Soracağım

Saklayacağım gülüşünü çocukluğumun geçtiği mahallede
Beyaz zambaklı bahçenin en güzel köşesinde
Ve doğanın uyanan nefesinde saklayacağım…

Kimi zaman, penceremde beni terk etmeyen masalların kahramanlarına soracağım seni. Masal kızı olduğumu varsayıp, yitmeyen o tadın yalansızlığına kendimi adayacağım.

Biliyorum, seni kaybettiğimi düşündüğüm zamanlarım da olacak.
Uzanıp dokunmak isteyeceğim, adresini şaşıracağım.
Belki uzağıma düşeceksin bu yaşam yolculuğunda, seni yitik sanacağım.

Ama söz veriyorum.
Gülüşünü, çakıl taşlarında, aniden başlayan yağmurun gözyaşında, gökyüzünün engin bakışında saklayacağım.
Seni işgal edilmemiş düşlerin ülkesinde arayacağım.

Savaşlardan, acılardan bunalan bir dünyanın vazgeçilmezliğinde, nasırlanan ellerin emeğinde, ekmeğini teriyle ıslatan insanların yüzünde saklayacağım.

Bazen uzağıma düşeceksin, yoksun sanacağım.
Hayatımın en büyük çelişkisi olacaksın.
Seni saklarken arayacağım. Ararken, bende yaşadığını anlayacağım.

Hep, yüzüm sana dönük yaşayacağım.
Ve hep aynı şekilde karşılayacağım seni.
Her geldiğinde Hoşgeldin diyeceğim sana

Hoşgeldin UMUT.
Seni hep saklayacağım…

Aşktan Gelen Bir Kadın

Aşktan gelen bir kadın
Bilir taş taşımasını kelimelerce

Ve susmasını
Kulakları sağır edercesine

Aşktan gelen bir kadın
Ölmesini de bilir yaşam kadar

Gülmesini, öpmesini, sevişmesini
Ve tam zamanında çekip gitmesini

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar