Ay Marina'dan ayrı düşmek... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
ManşetPoli

Ay Marina’dan ayrı düşmek…

Ay MarinaAy Marina

 

Ay Marina, Türkçeleştirilmiş ismi ile Gürpınar, Lefkoşa Güzelyurt anayolu üzerinde bölgeye hakim tepeleri üzerinde Atatürk kaidesi ve kocaman Türk bayrağı ile görmeye alıştığımız bir köy. Daha doğrusu bir zamanlar bu tepelerin eteklerinde, Kıbrıslı Türklerle Maronitler’in birlikte yaşadıkları bir köy. Köyde 1974’ten beri sivil yaşam yok.


Köyü önce 1963’te Türkler terk etmiş, 1974’te de Maronitler. Ancak ne Türkler ne de Maronitler geriye köylerine dönme ideallerini hiç kaybetmemiş.  Her iki topluluk da köylerini terk etmeyi “tarihin kendilerine yaşattığı bir haksızlık” olarak görmüşler ve buna inanarak geriye dönme hayalleri kurmuşlar. Önce ayrı ayrı, şimdilerde ise birlikte hareket ederek bu ideallerine oldukça yaklaşmışlar. Türk ordu mensuplarının beklenmedik ve şaşırtıcı desteği ile her iki taraf temsilcileri, şimdiye kadar hiç olmadık düzeyde köye dönmeye çok yakın olduklarına inanıyorlar. Her iki taraf da, KKTC makamlarının atacağı küçük bir adımla Ay Marina’da geçmişte kalmış ancak ateşi hiç sönmemiş tarihsel ortak yaşamın yeniden başlayabileceğine inanıyorlar.

Biz de öğrendikçe şaşırtıcı bulduğumuz bu karmaşık idealin peşinde koşan iki toplumdan iki idealist insanla konuştuk. Maronit aktivist mimar Maro Emanuil ve Gürpınar Dayanışma Derneği Başkanı Mehmet Hoca ile Ay Marina-Gürpınar’ın geçmişini ve bu gününü konuştuğumuz ortak bir toplantı yaptık.

Poli: Bayan Maro kendinizi tanıtır mısınız? Ve yaşadığınız yoğun Ay Marina idealinin gerekçelerini söyler misiniz?

Maro Emanuil: Her şeyden önce ben bir Kıbrıslıyım ancak ortada bir kimlik meselesi var ve sorduklarında ben Kıbrıslı bir Maronit’im diyorum. Mimarım ve ailem Ay Marina’lıdır. Babam tarafı ise Değirmenliklidir. Dedem, Başpınar’ın yanındaki Ay Antonios Maronit Kilisesi’nin rahibi idi. Onun döneminde köyde o bölgeye “Sirganya”

derlermiş yani Suriyelilerin yaşadığı bölge anlamında. Annem ise Ay Marina’lıydı ve büyük dedesi Ahmet isimli Kıbrıslı bir Türk’tü. Bu nedenle geniş anlamda ailemize halen “Ahmediler” denmektedir. Büyük dedemiz Ahmet, Maronit büyük ninemizle olan evliliğinden beş çocuk sahibi oldular. İkisinin ismini Türkçe isim koydular, diğer ikisine Maronit ismi verdiler ancak sonuncu kıza, hem Türkçe hem de Maronit ismi verdiler ancak bu isimler pratikte geçerli olmadı ve yaşamı boyunca ona küçük kız anlamına gelen “goru” veya “gorua” dendi.

Ahmet dede ile ilgili anlatılan bir anekdot vardır. Dedenin ölümüne yakın günlerde Hıristiyan ve Müslüman olan çocukları arasında babalarının hangi mezarlığa gömüleceği ile ilgili tartışmalar çıkmış.

O tarihe kadar kilisenin yakınında hem Müslümanların hem de Hıristiyanların birlikte gömüldükleri bir mezarlık varmış ancak küçük olduğu için dolmuş ve genel trende bağlı olarak iki ayrı mezarlık yapılmış. Sorun babalarının hangi mezarlığa gömülmesi gerektiği üzerine ortaya çıkmış. Ahmedi dede pratik bir çözüm bularak sorunu çözmüş ve “Ruhum siz Maronitlerledir, bedenim de Müslümanlara kalsın” demiş. Bu çözüm şekline herkes ikna olmuş ve öldükten sonra papazın düzenlediği bir ritüelden sonra Ahmedi dede Müslüman mezarlığına gömülmüş.

Ay Marina’da birlikte yaşam sürülen asırlar boyu, Maronitler ile Türkler arasında tamamen iç içe geçmiş, tek vücut bir görünüm verilmiş. Köyde sıklıkla din değişme girişimleri oluyormuş. Mesela büyük babam Süleyman olarak doğdu, sonradan Solomi ismini tercih etti.

Herkes her dili konuşurdu, kardeşler arasında farklı dinlere sahip örneklere sıkça rastlanırdı. Ancak karışık kimlikler olsa da, hangi kimliğiniz daha ağır basarsa o yönde tavır alma durumu ile karşılaşırdınız. Mesela 1963’te, kimliği Türk-Müslüman olarak daha ağır basanlar malum sebeplerle köyü terk etmek durumunda kaldılar.

Ay Marina’daki kimlik sorunu benim için çocukken oynadığımız müzikli sandalye oyununa benzerdi. Müzik durduğunda hangi sandalyeye oturmuşsanız, siz artık oydunuz. 1963’te ülkede baş gösteren şiddet ile birlikte aileler bölündü.

Poli: 1974’ten beridir Kıbrıslı Türk ve Rum liderler barış için sayısız defalar görüşmeler yaptılar. Buna karşın son bir iki yıldan beridir hakkında bazı gelişmeler yaşandığını duyduğumuz Ay Marina köyü hiçbir zaman bu görüşmelerin konusu olmayı başaramadı. Yaşanan bu gelişmelerin sırrı ne?

Maro Emanuil: Bu süreç yeni bir hikaye değildir. Bu sürecin en değerli parçası Kormacit’tir. Unutulmaması gerekir ki; Kormacitliler topraklarına büyük bir aşkla bağlıdırlar ve bu nedenle köyü hiç terk etmeyenler de oldu. Kişisel kazançları olmasa bile çok mücadele ettiler ve köyün bu günkü haline gelmesine neden oldular. Maronitlerin de tıpkı Kıbrıslı Türkler gibi toplumsal kimlikleri çok güçlüdür. Yeni şartlarda kimliklerini koruyabilmek için oldukça iyi bir iç dayanışma sergilediler. İçinde yaşadığımız Kıbrıs Rum toplumunda seçilen batılı hayat tarzı sonucu bireysellik giderek artan bir durum haline gelmesine rağmen, biz Maronitler daha dayanışmacı olmayı sürdürmeyi becerdik. Bizde, ortak bir amaç için birlikte ter dökme kültürü halen varlığını sürdürüyor.

Ayrıldığımız günden beri geri köyümüze Ay Marina’ya hep dönmek istedik. Köyümüzü terk etmeyi tarihin bize yaşattığı haksızlık olarak gördük ve bunu hiçbir zaman kabullenemedik. İki taraf arasında kapılar açıldıktan sonra, köyümüzü ziyaret etmek görmek istedik ama askeri nedenlerle bunu başaramadık. Ancak ümidimizi kaybetmedik ve köyümüzün etrafını gezerek köyün ruhunu ve kokusunu duyumsamaya çalıştık.

Etrafındaki tepelerden mantar topladık, piknik yaptık ve manevi bağlılığımızı sürdürdük. Bu arada Şillura’da (Yılmazköy) yaşayan eski köylülerimiz Kıbrıslı Türklere ziyaretler yaptık, diğerleri ile tanıştık. Büyükannem, Gambilli’deki (Hisarköy) çocukluk arkadaşı Ayşe’yi buldu, uzun uzun çocukluk günlerini konuştular. Köyde elektrik olmadığı için dolunayda kapı önünde birlikte dantel ördüklerini hatırlayıp onlar için çok değerli olan geçmişten bahsettiler. Bu süreçte oluşan güçlü iletişim sonucu, eski yaraların üstü örtündü, eski akrabalıklar yeniden teyit edildi ve yeni bağlar oluştu. Ayni şekilde Kıbrıslı Türkler de, Ay Marinalı Maronitlerin yaşamakta oldukları Koççat köyüne gitmeye, düğünlere, cenazelere ve akraba ziyaretlerine başladılar. Yani toplum içi karışık yaşam tekrardan canlanmaya başladı.

Ay Marina’nın bir diğer özelliği, Kıbrıslı Türklerin de bu köye askeri gerekçeler sonucu halen giremiyor olmalarıdır. Hiç kimse bu köye giremiyor. Bu nedenle onların da hayallerinde bu köye dönüş vardır.

Sonradan Mehmet Hoca’nın annesi olduğunu öğrendiğim Kıbrıslı Türk yaşlı bir kadın bir gün köye giderek askeri makamlara ölmek üzere olduğunu ve köydeki mezarlıkta yatan aile mensuplarını ziyaret etmek istediğini söyledi. Ancak askerlerin böyle bir hazırlığı yoktu ve bu istek gerçekleşemedi. Ardından da bu kadın öldü. Bu olay her ne kadar da üzücü olsa bile bazı pozitif gelişmelere neden oldu ve bazı iyi niyetli subaylar bu konu hakkında düşünmeye başladılar. “Biz neden bu insanların atalarının mezarlarını ziyaret etmelerine engel oluyoruz?” diye. Ve bu aşamadan sonra bakış açılarında bir değişim başladı. İşin ilginç tarafı bu süreçte yaşlı insanların talepleri ön plana çıkmaya başladı. Maronit yaşlı kadınlar da köye girmeyi talep etmeye başladılar. Ve anaerkil bir topluluk olan Maronitlerde nenelerin bu istekleri herkes tarafından haklı ve makul görülmeye başlandı.

Böylelikle gençler de bu işe sarıldı.ay marina mehmet hoca

Son birkaç yıldan beridir Ay Marinalı maronitler ve Türkler, çeşitli makamları ziyaret ederek köye dönüş ile ilgili taleplerde bulunmaya başladılar. Söylemem gerekir ki, Sayın Akıncı ile birlikte bu yönde ilerlemeler yaşanmaya başlandı. Bu süreçte Kıbrıslı Türk köylülerimizle birlikte daha güçlü çalışmaya başladık. Mehmet Hoca burada ciddi bir fark yarattı, Ay Marina’nın açılması için çalıştı çok büyük çabalar sergiledi. Maronitler, bir tür sınır kimliğine sahipler, Türk değiller, Rum değiller dolayısı ile Kıbrıslı Türklerle Maronitler arasında yaşanacak iyileştirici gelişmeler, Kıbrıs’ın genel barışına da hizmet edecek.

Poli: Ay Marina’da küçük ama önemli adımlar atılıyor. Cami inşası tekrardan gerçekleşiyor, kilise restore ediliyor, her iki topluma ait mezarlıklar yeniden düzenleniyor, eski ve tarihi köy çeşmesi yeniden restore ediliyor. Köyde orta vadede ne tür gelişmelerin olmasını beklersiniz?

Maro Emanuil: Köyümüze geri dönüşün eşiğine geldiğimizi düşünüyorum.

İlk defa bu kadar yakınlaştığımızı düşünüyoruz. Köyde sadece 5 – 10 tane ev ayakta duruyor. Temel altyapı ise yok. Ama insanlar karavanlarını götürüp orada yaşamayı planlıyorlar. Kormacit’i ise örnek olarak alıyoruz. Kormacit statüsünü istiyoruz. Kıbrıs sorunu çözülür ya da çözülmez biz köyümüze dönmek istiyoruz.

Poli: Köylüleriniz bu konuda hep ayni görüşe mi sahipler?

Maro: Kıbrıs’taki Maronit toplumu asimilasyonun eşiğindedir. Dilimizi kaybettik. Çocuklarımız ve gençlerimiz tamamen Helen merkezli bir eğitimden geçiriliyorlar. Toplum yok olma korkusu yaşıyor. Maronit toplumu tabii ki çok homojen bir topluluk değil. Çok sayıda Maronit var ki kimliğini korumak için olağanüstü çaba sarf eder, bazıları da var ki Maronit olduğunu söylemekten utanır kendini Rum olarak tanıtır.

Bu iki ekstrim grubun arasında kalmış çeşitli tonlarda kimlikler vardır. Mesela bazı aileler vardır ki çocuklarının üzerine baskı kurarlar ki Maronit olmayanlarla evlenmesinler diye. Bütün bunlara rağmen, Annan Planı’na yüzde 95 oranında evet demiş barışa daha yakın bir toplumdan bahsediyoruz. Özellikle son zamanlarda sosyal medya üzerinden çok daha aktif hale geldik. Etrafta dağilmış Maronitler bir şekilde sanal ortamda buluşuyorlar ve tekrardan toplumsallaşıyorlar..

Ay Marina’daki gelişmeler, bu güne kadar geriye dönüş umutlarını kaybedenlere yeni umutlar kazandırdı. Ve giderek daha büyük bir katılımla bu fikir destekleniyor. Karşı çıkanlar; Yunan milliyetçiliğine kaybettiğimiz bazı gençlerimiz ve Maronit kimliğini kullanarak siyasi sistemden nemalanan yaşlı bir politik kesimdir.

Poli: Verdiğiniz değerli bilgiler için çok teşekkür ederiz.

Maro Emanuil ve Mehmet Hoca
Maro Emanuil ve Mehmet Hoca

Poli: Aymarina’da küçük ama önemli adımlar atılıyor. Cami inşası tekrardan gerçekleşiyor, kilise restore ediliyor, her iki topluma ait mezarlıklar yeniden düzenleniyor, eski ve tarihi köy çeşmesi yeniden restore ediliyor. Köyde orta vadede ne tür gelişmelerin olmasını beklersiniz?

Mehmet Hoca: Gürpınar Dayanışma Derneği’ni kurarkenki amacımız, köyümüze dönüşü gerçekleştirmekti. Bu maksatla asker-sivil bütün mercilerle temaslarımız oldu. Özellikle askeri kanadın bu fikre sıcak davranmayacağını sanırken, beklenmedik pozitif bir tutumla karşılaştık. Dönemin kolordu komutanı da dahil olmak üzere konu ile ilgili her kademe komutanlarla o gün de, bu gün de olumlu işbirliğimizi sürdürüyoruz.

Derneği kurduktan sonra öncelikle köyümüzdeki toplumumuza ait cami, mezarlık, okul ve köy çeşmesi gibi kültürel mirasımızın yeniden kazanılması yönünde girişimler başlattık. Olumlu karşılandık ve mezarlığı toparladıktan sonra mezarların kimlik bilgilerini tespit edip isim levhaları astık. Geçmiş dönemlerde bir deprem sonucu yıkılan camimizin yerine yeni bir tanesinin yapımı için girişim yaptık, projesi hazırlandı, bu günlerde inşası için ihaleye çıkılmasını bekliyoruz. Yapılacak yeni caminin eski Kıbrıs camileri tarzında taş yapı, kubbesiz ve damı kiremitli olması yönünde ısrarlarımız oldu. Bu isteğimiz kabul gördü ve 150 kişilik Ortaköy Camisi model alınarak projelendirildi. Köyümüzde yaklaşık 2 yüz yıllık bir Osmanlı çeşmesi mevcuttu. 1960 yılından sonra evlere su verilmeye başlanması ile kullanımına son verilmişti. İşte bu çeşmenin de restorasyonu için cami ile birlikte ihaleye çıkılmasını bekliyoruz. Köye askeri bölgenin içinden geçerek girilen yola karşılık, askeri bölge ile temas etmeksizin giriş için yeni bir yol güzergahı oluşturulmuştur. Onun asfaltlanmasını bekliyoruz.

Bu aşamadan sonra çalışmalarımızın merkezinde köye dönüşümüzün sağlanması olacaktır. Bu konuda da ciddi düzeyde olumlu sinyaller almış bulunmaktayız. Ancak bu konuda önemli bir sorunuz vardır şöyle ki; Köyde Türklere ait arazi kaynakları son derecede kısıtlıdır ve zaman içinde artan nüfusumuza cevap veremeyecek düzeydedir. Mesela babamın bir evi ve beş çocuğu vardı. Şimdi ise çocuklarının çocukları vardır ve hepsinin de köye dönme potansiyelleri vardır. İşin kötüsü, bu amaca yönelik olarak kullanılabilecek kamusal kaynaklar da yoktur.

Köyün Türk nüfusunun köye dönüp yerleşmesi bakımından askeri makamların oluru alınmıştır. Sıra sivil idarededir. Bu konudaki taleplerimizi ileriye taşıyabilmesi için cumhurbaşkanımıza resmi bir müracaat yapmış bulunuyoruz. Çıkacak sonuçları bekliyoruz.

Poli: Halihazırda köyün kaçta kaçı sivil yerleşime açılabilir?

Mehmet Hoca: Öngörülen alan köyün yüzde 90’ı kadardır. Askeri kışla köyün dışındadır. Yerleşim alanları ile ilişkili değildir. Kaldı ki kaynak yaratılabilirse daha da iyileşmeler sağlanabilir. Ancak tarımsal alanlar diyebileceğimiz köy dışı kalmış alanlarda hem bizim hem de Maronitlerin sorunları olacaktır çünkü bu alanların çoğu askeri eğitim alanı konumundadır. Köye yerleşim sağlandıktan sonra sanırım bu konuda da iyileşmeler yaratılabilir.

Poli: Köydeki Maronit varlıkları ile ilgili olarak ne tür çalışmalar yapılıyor?

Mehmet Hoca: Maronitlerin mezarlığı için de bir adım atılmıştır.

Köydeki her iki mezarlık da eş zamanlı olarak 1929 yılında yapılmışlardı. Türk mezarlığının duvarları ve kapısı korundu ancak Maronit mezarlığı ayni akıbeti yaşamadı. Şimdi orada tıpkı bizimkinde olduğu gibi, mezar tespiti çalışmaları yapılmaktadır. Bilahare, duvarları ve kapısı için de çalışmalar başlatılacaktır.

Maronitlere ait kilisenin restorasyonu için karar alınmıştır. Ortak Kültürel Miras Teknik Komite’si, gerekli çalışmaları yapmış, ihale açıp sonuçlandırmış ve 17 Temmuz’daki kilise günü etkinliklerinde sembolik bir törenle restorasyonuna başlanacaktır. Projelerimiz arasında tek odalı bir okul yapımı ve geçici olarak köy müzesi olarak kullanımı düşüncesi vardı. Bu konu görüşüldü ve bir sonraki işler arasında yapımı uygun bulundu.

Yaptığımız diğer bir çalışma ise, Ay Marina ile ilgili bir belgesel film çekimine önayak olmak olmuştur. Girne Amerikan Üniversitesi ve Bayrak Radyo Televizyonu ile işbirliği halinde köyün tarihsel sürecini konu eden geniş kapsamlı bir belgesel hazırlanmıştır. Teknik hazırlıkları tamamlandıktan sonra sanırım önümüzdeki aylarda gösterime girecektir.

Poli: Maronitler için köye dönüş kararı çıkması halinde kaç ailenin döneceğini tahmin ediyorsunuz?

Mehmet Hoca: Bu sayının ilk etapta fazla olacağını sanmıyorum çünkü; Köyde sağlam kalabilmiş ev sayısı çok az ve köy altyapısı hemen hiç yok. Yani yol yok, su dağıtım sistemi yok, elektrik düzeneği yok. Ve bunların yapımı için ciddi bir finansmana ve zamana ihtiyaç var. Bu nedenle dönüşümüzle ilgili ilk aşamada hayal kırıklıkları yaşanabilir.

Bütün bu sorunlar yeni çalışma konuları olacaktır.

Poli:  Son olarak restorasyon kararı verilen köy kilisesi için ortaya atılan bir iddia ile ilgili soru sormak istiyoruz. Bu kilise gerçekten bir dönem hem kilise hem de cami olarak mı kullanıldı? Bu konuda ne biliyorsunuz?

Mehmet Hoca: Bu iddia, Kültürel Miras teknik Komitesi Maronit üyesi Karis tarafından ortaya atıldı. Komite üyesi Karis’in tespitlerine göre Türkler, 1600’lerden sonra Ay Marina’ya yerleşmeye başladıklarında doğal olarak camileri yoktu. Muhtemelen “kilise de Tanrı’nın evidir” esprisinden hareketle Kilisenin bir bölümünü camiye cevirdiler. Farklı bir kapı açıp mihrap düzenlediler. Bu gün itibarı ile kapı kapatılmıştır ancak mihrabın yeri halen bellidir.

Komite üyesi Karis iddiasını teknik olarak kanıtlamaya çalışırken şunları söylemektedir; Kormacit’teki küçük kilise ile Ay Marina’daki kilise, mimari ve fiziki özellikleri itibarı ile tamamen ayni ve ayni tarihte yani 15’nci yüzyılda ve ayni usta tarafından yapılmışlardır.

Ancak Ay Marina’da güneye (kıbleye) bakan ek kapı, Kormacit’teki kilisede yoktur. Aradaki fark, mihrabın varlığı da dikkate alındığında, Ay Marina’da Müslümanların varlığıdır. Nitekim bu kapı köyde Türklerin bulunduğu 1963 yılına kadar korunmuş, sonrasında ise duvar örülerek kapatılmıştır.

Poli: Sayın Hoca, size, geçmişteki ortak Ay marina yaşamınıza tekrar geri dönmeyi diler, verdiğini bilgier için teşekkür ederiz.

[newsbox style=”nb3″ title=”POLİ 291″ display=”tag” tag=”291″ number_of_posts=”6″ sub_categories=”no” show_more=”no” post_type=”post”]

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar