ARADIĞINIZ SÜPER KAHRAMANA ŞU ANDA ULAŞILAMIYOR LÜTFEN DAHA SONRA DA DENEMEYİN... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

ARADIĞINIZ SÜPER KAHRAMANA ŞU ANDA ULAŞILAMIYOR LÜTFEN DAHA SONRA DA DENEMEYİN…

nazar erişkin

Bizimki gibi coğrafyalarda halkların ortak özelliğidir.

O bir kuş, o bir uçak, hayır hayır Süpermen replikleriyle yetişir.


Gelin görün ki gerçek hayatta “fasulyenin yahnisi gitti geldi aynisi” durumuyla yaşar gideriz.

Gideni götürenin, geleni getirenin biz olduğumuzu görmezden gelir, kurtarıcımızı beklerken içimiz geçerek uyuyakalırız o nedenle de filmin sonunu göremeyiz genellikle. Her zaman mutlu olacak değil ama sonu hepimiz için iyi olacak ve “happly ever after” (sonsuza dek mutlu yaşadılar) yazıyla biten hikayeler istiyorsak, koltukta uyuyakalmaktan vaz geçeceğiz.

Demek istediğim inisiyatif almadan mucize sonlu hikayeler artık sulu zırtlak Hollywood filmlerinde bile göze çarpıyor. Yani bir amaç varsa onu elde etmek için çaba sarf etmek gerekiyor. Bunun için de önce samimiyet şartı var. 1.60 boyundaysanız ve 50 kilo olma hedefiniz varsa, bunu her gün abur cuburla doldurduğunuz bir mideyle yapmanız nasıl mümkün değilse; demokrasiyi hazmetmiş, toplum kurallarının herkes için olduğunun farkında, refah seviyesi yüksek ileri toplumlara öykünürken, kabile gibi yaşamak ve yönetilmeyi içine sindirenler Süpermen beklemeye devam etsin, biz önümüze bakalım.

Son model arabasını ramazan çöreği almak için zınk diye yolun ortasında durdurup trafiği aksatana da; kendine dokunmadığı sürece etrafında olup bitene ses çıkartmayana da… Neredeyse attığı her adımı haber yaptırıp korumalarıyla gezen ama kendisine bağlı kurumların içi bomboşlaşırken arka kapıdan yandaş doldurana ettiğimizin lafın bin mislini, göstermelik ses verip sonra işimize bakarak aslında tüm olanlara göz yuman bizlere de etmedikten sonra, dürüstlükten bahsedebilir miyiz?

Velhasıl her daim vurgulamaya çalıştığım gibi topu da sorumluluğu da sürekli başkalarına atıp kurtarıcımızı beklemekten vaz geçecek miyiz yoksa bu güvenli alanda yüzmeye devam mı edeceğiz bir karar vermenin zamanı geldi de geçiyor bile.

Ne Vereyim Ağğğbime?

            Son dönem yaptığı, yenilikçi ve çağdaş çadırda ıslak eğitim modeliyle gönüllerimizde taht kuran hükümet, kabineden revizyona dair söylentilerle çalkalanmadığı zaman son derece verimli olabiliyor aslında. Bkz. Deprem sonra mali kaynak yaratabilmek için yapılan maaş kesintileri. Ne yaptılar ettiler %2’yi 15.000 üzeri kazanan özel kamu farketmeksizin herkesten kestiler. Kimi beyan edip itiraz edecek, kimi beyan edip gönüllü olacak, kim hangi daireye gidecekti, verilen dilekçe ne ara işleme girecekti, şahane işleyen bürokrasimiz ve aşırı verimli çalışan dairelerimiz bunları işleme koyacaktı koyduydu derken %2 cukka. Sonrası da artık kısmet. Bu konuda takıldığım  fazlaca nokta var.

1- Nasıl olur da 15.000 kazanan ile 55.000 kazanan aynı klasmanda değerlendirilebilir?

2- Madem 15.000 – 55.000 arasından eşit kesinti yapacak kadar aynı görüyorsunuz, iki kazanç grubunu eşit yaratacak önlemler almayı da düşünür müsünüz?

3- Özel sektörde hasbelkader maaşı asgari ücretten değil de gerçek maaşı üzerinden yatırımı yapılan yani 15.000 sınırına takılacak yani maaşından kesinti yapılacak çalışanların ne kadarı bu durumdan haberdar

4- Kesintilerle elde edileceği söylenen 1.3 Milyarlık kaynağın kat be kat fazlasını getirecek kripto, forex, sanal bahis, emlak devir gibi kaynaklardan devletin pay alması için gerekli yasal çalışmalar neden tamamlanmaz. Kayıt dışı ekonomi ile mücadele sözü verip aldığı kararlarla insanını kayıt dışına iten hükümetimiz kamu kaynaklarını fütursuzca sağa sola saçıp teşviklerle bir kısım “yatırımcı”yı memnun ederken sizi beni neden üzer.

Ödediği seyrüsefere af gelir, ödemeyenin yüzü güler ödeyen kendini enayi gibi hisseder… Elektrik borcu sınırı geçiversin dakikasında elektriği kesilir, açtırmak için ayrıca açtırma parası öder, ancak koca koca “yatırımcı”ların koca koca işletmeleri ya da kamu kurumları milyonlarca borç biritirir faizine ise af gelir, size bana yine enayi gibi hissetmek düşer. Sayısız 15 Kasım sayısız 20 Temmuz geçer. Mevsimler mevsimleri; yıllar yılları kovalar ama biteceği vadeliden; değişen her bakanla birlikte basına tanıtım turu düzenlenen ve “vallahi bu yıl tamam” denen Ercan’ın yeni terminal binası bir türlü bitmez. İlgili firma taahhüt ettiği zamanda bitiremediği yeni terminal bir yana; mevcut havalimanının işletmesi ile ilgili de sayısız sıkıntı olmasına karşın hâlâ vergi konusunda ödüllendirilmek istenir; sıradan yurttaşın boynu yine bükülür. Son ana kadar kamuoyunun gözü önünde oyalana oyalana sündürülen AKSA ile sözleşme konusu, artık anlaşma için son tarihe saatler kala halen tartışma yaratmaya devam eder. Rekabetsiz, alternatifsiz, ilgili komitenin toplantısına davet edilerek üstelik uğruna ihale yasası değiştirilerek bu kez 20 yıllığına baş tacı etmeye hazırlandığımız AKSA tiyatrosunda perde inerken, bize yine sessiz sedasız salonu terk etmek düşer.

Şu güzel memlekette yaşamak, size bana her geçen yıl biraz daha zorlaşırken, birileri için cennet olmaya devam ediyor ve o birleri rüya hayatlar sürerken cefasını da biz çekiyorsak burada bir duralım rica ederim. Vallahi kimse kusura bakmasın bu ülkede her ay evine 200bin lira maaş giren ile 23.000 maaş giren aynı mahallede yaşayıp üstelik “tabana yayılmış vergi”leri şahane eşitlikte ödüyorsa; gelir dağılımındaki adaletsizlik de sosyal adalet kavramının aldığı yara da her geçen gün derinleşiyorsa; toplumun bir bölümü ciddi anlamda yaşam standardında gerilemeye neden olacak bedeller ödeyip birilerine de “daha başka ne vereyim ağğğğğbime?” deniyorsa, o hesap da başımıza kalmadan biz yavaştan masadan kalkıp kendimize başka bir mekân bulsak fena olmaz diyorum.

Muhalefet Ne Yapsa Beğeniriz?

Elbette icra makamı değildir lakin ürettiği politikaları hayata geçirebileceğine olan inancı yaratarak o makâma geleceği de aşikardır muhalefetin. Dolayısıyla içinde boğulduğumuz ve her bir zerremize kadar battığımız, günün sonunda da kendimizi tutamayarak “eee falanca bakan kim oluyormuş” sorusunu öyle de böyle de sormak durumunda kaldığımız; sırf bu dedikodular nedeniyle haftalardır dairelerde işlem yapılmayan güzide memleketimizin güzide muhalefetinin bu sığ gündemden kafasını kaldırması şart diye düşünüyorum. Temel sorun ekonomi ve konu deprem de olsa eğitim de dönüp dolaşıp bizim de kilitlendiğimiz nokta bu oluyor. Dolayısıyla başta sosyal adalet kavramı olmak üzere, kamu kaynaklarının adil dağılımının sağlanması ve gereken bedellerin ödenmesi pahasına anomalilerimizden sıyrılmadığımız takdirde bugünleri dahi arar vaziyete geleceğimiz gerçeğiyle bu toplumu yüzleştirme sorumluluğu muhalefettedir. Başarıp bir araya gelebiliyorsa ne âlâ; olamıyorsa bu iş ana muhalefet olması hasebiyle CTP’ye düşer. Kendini solda tanımlayan ve dahası Sosyalist Enternasyonel üyesi olan partinin hükümetin attığı adımları takip edip düzeltme misyonundan daha önemli olarak; politikalar üretmesi, varolanları paylaşması ve ülke insanının yerlerde sürünen özgüvenini yeniden tesis etmesi elzemdir. Ne zaman ki iktidarda bulunanlar, icra makamında olmamasına karşın muhalefetin ürettiği ve halktan destek gördüğünü fark ettikleri politikaları eleştirmeye başlarlar işte o zaman havadaki cismin Süpermen olduğunu ummaktan da vaz geçeriz.

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
2
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar