Anne olunca anlayacaksın
Olgunlaşınca anlayacaksın
Şimdi değil , ileride anlayacaksın…
Birbirine benzer cümlelerden uzayıp gidenler. İlk gençlik yıllarında ve dünyayı keşfedeceğimizi sandığımız zamanlarda beğenmediğimiz ve kabullenmediğimiz annelerimizin sözleri, çok uzun yıllar sonra bir balyoz gibi iner kafamıza. Neden, niçin sorularının yanıtlarını verdikleri ya da veremedikleri o acı cümlelerin özeti : bir gün anlayacaksın.
Yıllar geçer, çok yıllar, hayatın tarifini yeniden ve yeniden yaptığımız yıllar gelir. Neden, niçin soruları azalır. Kabulleniş, hüzün, isyan birbirine karışır. Zaman geçer ileri olur. Adım adım aynı cümlelere yol alınır. Asla onun gibi yapmayacağım denilen tepkilerle tanışılır. Git gide anne olunur. Aniden yıllar önceden bir cümle gelir,konar insanın dudağına. Anımsamak insana acı verir. Birine benzemek bir hazan mevsimdir. Bir gün gelir anlayacaksın günü gelir. Sadece annelerin bildiği bir lisan vardır. Bir canı bitimsiz bir sevgi ile kucağına aldığın anda öğrenmeye başlanan.
Gün gelir annenin yüzüne benzersin, suskunluğuna, asaletine, kabullenişine, öfkesine, gücüne, deliliğine. Bir gün gelir her şeyle mücadele edecek bir güç bulursun kendinde . O gün “hiç kurmayacağım” dediğin cümleler kurmaya başlarsın. Hem çok zayıfsın hem de tüm dünyayı karşına alabilecek kadar güçlü. Hem çok yıpranmış hem de toprak gibi ezildikçe serleşen. Affeden ama unutmayan. Tüm kurduğun cümleleri unutursun bir gün. Yeniden yazarsın şiirlerini. Yeniden tanırsın kendini. İnsanların sahte yüzlerini bir bir ayırt etmeye başlarsın. O gün olgunlaşmanın şaşırmamak olduğunu öğrenirsin. Git gide anne olursun, git gide insan.
O gün anneni ve kendini yeniden tanımaya başlarsın.
Şair dostum Fatma Akilhoca ile de yaptık bu sohbeti. Son şiir kitabı tuzdölü’nde annesine ithafen yazdığı şiirde şöyle der:
ALÜVYONDAKİ ÇAKIL
anneme
Yüksek seslerden
Yatağını ıslatırdı dereler
Seninse mırıltından dudakların çatlardı
Semirirken inatla geceler
Duyar da diyemezdim
Aman yapma
Yok ki zaten
Şimdiki zamana damlar
Bir ihtimal senleşmek
Kopan parçacıklarım
Avucuma ayna gizler
Musallat olur ateşime sular
Yıkanmak, yol almak der
Gediğine okşarken
Alüvyondaki çakıl
Sen misin
Dudağıma su serpen boyuna
DAÜ – MİKA’da asistanımız Esen Karaç genç yaşta annesini kaybeden özel bir insan. Onun acısına, duygularına yakından tanık olan biri olarak bu derin ve git gide artan boşluğu yaşarken ona kuracak bir cümle bulamıyorum. Geçenlerde anneme benziyorum git gide diye bir cümle kurmuştu bana. Annesinin gidişinin ardından bulduğu sözler, onlar için bıraktıkları, hala bir yerlerde onlara seslenip,koruyup, kolluyor hissi. Esen, annesinin bir fotoğrafını gösterdi bana geçenlerde. Tıpkı sen dedim. Gözleri doldu, bu kadar benzediğimizi bilmiyordum dedi. O gün oturup bu şiiri yazdı:
SEN OLDUM ANNE
Mart sabahıydı,
Sen oldum anne.
4’den 1 çıkınca eksik kaldı her şey
Çiçeklerin, Eylül’e kadar zor dayandı
Rüyamda geçirdiğimiz gecelerin sabahı,
Daha eksik uyanıyorum bir öncekinden…
4’den 1 çıkınca tek kaldık o sabah.
Saat 9.21’di,
Ben, sen oldum anne.
Esen Karaç