Adalı sanatçılarımız: Eran Raman - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
RöportajSanatSürmanşet

Adalı sanatçılarımız: Eran Raman

Eran RamanEran Raman

 Sanat adına çok ilerde olabilmemiz için paraya değil, insanımıza değer vermek yeterlidir

Eran Raman bu haftaki konuğum, onunla ülkemizi, ülke müziğimizi ve kendini konuştuk, konuştuklarımız da bu satırlarda gizli.


Sizler okuyunca gizem ortaya çıkacak ve bilgileneceksiniz.

Girişi uzatmadan…

E.H- ) Sevgili Eran dostum alışılmış olan klasik soru ile konuya girelim ve seni okuyucu dostlarımıza senin ağzından tanıtalım, Eran Raman kimdir?

E.R-)Gönyeli’de doğdum. 1982 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı’nı kazandım. Flüt bölümü öğrencisi oldum. Şefika Kutluer, Saki Şarıl ve Gülsen Şatana ile çalıştım ama gerçek flütist kimliğim, okul süresince özel çalıştığım Günay Yetiz ve son dört okul yılımda Zita Zempleni sayesinde oluştu. Konservatuvar yüksek flüt sınıfından çok iyi bir programla ve en iyi notla mezun oldum.

Dünyaca ünlü Flütist Peter Lucas Graf’dan öğrencisi olabilmem için davet aldım ama bazı durumlardan dolayı bu güzel teklifi değerlendiremedim.

Sonrasında Devler Senfoni Orkestrası sanatçısı oldum. Bu güne kadar Amerika, Avrupa, Türkiye ve KKTC’de sayısız resitaller verdim.

Her resitalim bir sonrası için tecrübe oldu.

E.H-) Eran Raman Nasıl Eran Raman oldu seni sen eden yoldan da bahsedelim biraz. Nerelerden geçtin, hangi eğitimleri aldın, kısacası nasıl bir yol haritası kullandın ve Eran Raman oldun ?

E.R-)Bu yolda Günay Yetiz ve Zita Zempleni ile çalışmam benim en büyük şansımdır.

Klasik bir eğitimde gerçekte olan, öğretmen yeni bir eser verir, çalış gel der, siz de haftalarca çalışır gidersiniz. Üç dört parça ile dönemi bitirirsiniz. Notaları takılmadan çalmak yeterlidir onlar için.

Gerçek eğitimde ise bu böyle değildir. Her şey notaları takılmadan çalabildiğiniz andan sonra başlar.

İyi bir yorumcu olabilmek için araştırmak gerekir. Müzikteki tarihsel zamanların algılanması ve ne farkları olduğunun bilinmesi gerekir.

Her dönemin bir vuruşlukLA’sıayni değildir.

Sanatçı olabilmek için sadece enstrümana çalışmak da yeterli değildir. Müzik dışında sosyal, kültürel bir birikime de ihtiyaç vardır. İyi gözlem yapabilmek gerekir.

Tüm bu ve buna benzer detayları müziğimize yansıtabilirsek o zaman yorumla ilgili şeylerden bahsedebiliriz. Dinleyenler sizin müziğinizde neyi anlattığınızı algılayabilmeli…

Benim eğitimimde bunlar çok etken oldu ve esas farkımın bu olduğunu düşünüyorum.

Müzik yaparken sadece müziği düşünmeli ve çalacağımız eserle ilgili söyleyecek bir fikrimiz varsa sahnede olmalıyız yoksa iki notayı yan yana çalınca önemli bir şey olmuyor.

Bu arada gerçek sanatta müzik dört duvar arasında kendi kendimize yapılan değil; sahneyle, seyirci ile buluştuğu zaman tamamlanır.

E.H-) Flüt ülkemizde fazla rağbet gören bir enstrüman değil, ama sen bu enstrümanla bilinen bir müzik insanı oldun. Neden flüt? Seni flüt enstrümanına yönlendiren nedenleri biraz öğrensek nasıl olur?

E.R-)Şu an ülkemizde çok sayıda flüt çalan öğrenci var aslında. Meslek olarak seçenler olursa bizlerden çok daha ilerde olmalarını dilerim. Bunları düşünmek bile mutluluk verici.

Gitar okumak için Konservatuvar’a girmiştim. Gitar bölümü o zaman yoktu. Sonrasında Flüt de sevdiğim bir enstrümandı.

Bir gün, çok değer verdiğim bir Flüt Sanatçısının, sadece Johan Sebastian Bach’ın sonatlarından oluşan resitaline, rastgele gitmemle flüte bakışım çok değişti.

Konservatuvar’da bile bazı komik insanlar Flüt’ün basit çalgı olduğunu düşünürlerdi.

Ben bir terslik olduğunu o zaman fark etmiştim. Genelde hep böyledir birileri bilir bilmez hep bir şeyler söyler. Ona bilgisizler de inanır.

Flüt çalarken çoğu kez notaları grafik okuyacak bilgiye ve o oranda süratli parmaklara ihtiyaç var, ufak bir pozisyon farkıyla akord kaçabilir vs… kısaca her babayiğidin yapamayacağı değerde zor bir çalgı.

Aslında güzel çalmaksa amaç bütün çalgılar aynı değerde zordur. İyi çalgı size o oranda rahatlık ve kolaylık kazandırır.

Bu gün 1,000 TL’ye de, 100,000 STG’ye de flüt alabilirsiniz.

E.H-) Devlet Senfoni Orkestrası ve Korosu’nun ilk sanatçılarındansın, neden Senfoni orkestrası ülkemizde gereken yerde değil?

E.R-)Çünkü yasası yapılmadı. Şu an iki kadrolu sanatçısı var. Her ikimiz de yaklaşık 27 yıldır orada görev yapıyoruz.

Hala girdiğimiz kadrodayız. Bizden öncekiler, bizim de görev yaptığımız esnada yükselmiş, müdür olmuşlar ama biz giriş kadrosunda çakılıp kalmışız.

Sürekli yasa çalışması yaptık ki bu bizim görevimiz değildi. 2. Cumhurbaşkanımız Sayın Mehmet Ali Talat bizi çağırarak Devlet Senfoni’nin yasasını yapmak yerine Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bir orkestra kurup Devlet Senfoni Orkestrası’nın oraya aktarılmasının daha doğru olacağını söyledi ve bunun üzerine gerekli çalışmaları başlattık.

Kemal Belevi, Oskay Hoca ve ben çalışmalarımızı 12 Eylül, 2006’da tamamlayıp Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası yasa tasarısını Sn. Cumhurbaşkanımıza sunduk.

Sanırım 14 Eylül, 2006 tarihli bazı gazetelerde bu haber fotoğraflı olarak yayımlandı.

E.H-) Cunhurbaşkanlığı Senfoni Orkestramız var ve sen de en eski müzik insanlarımızdan birisin, bir Flüt sanatçısı olarak Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda bulunmaman benim biraz garibime gitmişti, bunun bir nedeni olsa gerek, Neden orada görev almadın?

E.R-)Nedenini anlamak zor.Türkiye’den emekli olan bazı arkadaşlara Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nı oluşturma görevi verildi.

Onlar, Devlet Senfoni Orkestra ve Korosu’nu yok saydı ve bizlerin sınava girmesi istendi.

Ben yasasında çalışmış, onlar gibi zamanında senede 6 ikramiyeyle Türkiye’de kalmayı tercih etmeyip, ülkesinde türlü zorluklara rağmen 27 yıldır sanatçı kadrosunda hizmet veren birisi olarak, Orkestranın yasal üyesi olmayı hatta sanatçı alımlarında jüri üyesi olmayı beklerken, yok sayılmamı ve gerçek sorumluların bu konuda sessiz kalmalarını gerçekten anlamakta zorlanıyorum.

Mesleğimde iyi bir kariyerim ve ismim olduğunu düşünüyorum. Sınava girmekten de asla çekinmem ama ülkeme hizmeti olan benim ve en az onlar kadar eğitimim ve kariyerim var.

Sınava girmem, onları sanatımı değerlendirme pozisyonuna sokacaktı ki bu asla kabul edebileceğim bir şey değildir.

Bu arada Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası iyi ki kurulmuş. Ülkemize hizmetleri sonsuz.

E.H-) Biraz da ülke müziğimize eğilelim ve müziğimizin durumunu konuşalım. Müziğimiz ne durumda, evrensele taşıyacağımız müzik eserlerimiz ve sanatçılarımız var mı ?

E.H-)Her şey zamanın süzgecinden geçer. Belki bazen desteklenen kişiler olabilir ama sonuçta ulaşılması gereken nokta aslında sanatçının kumaşı ve donanımı ile ilgilidir.

Özellikle yurt dışı konserlerimde, yaşadığım topraklarla ilgili melodileri çoksesli formatta düzenledim. Oldukça da ilgi gördü. Örneğin Avusturya’lılar Mozart’ı iyi biliyorlar ama ülkemiz müziği ile ilgili bir fikirleri yok.

Bu toprakların melodileri onlar için güzel ve farklı. Muhakkak müziklerimizi başka ülkelerin dinleyicileri ile tanıştırmalıyız. “Sanatçılarımızı evrensel boyuta taşıma” diye bir cümleyi doğru bulmuyorum. Sanatçı mesleki gücü ile elinden geleni yapacaktır zaten.

E.H-) Sanat eğitimi veren kurumlardan alınan sanat eğitimi ile sanatçı bir kimlik kazanılıyor mu veya sanatçı olmak bu eğitimin neresinde bulunuyor sevgili Eran dostum?

E.R-)Sanat eğitimi öğrencide var olan yeteneğin yönlendirilmesi ile olur. Eğer öğrenci ve öğretmen doğru kişilerden oluşuyorsa belli bir süreç sonunda sanatçı kimliğinden bahsedebiliriz.

E.H-) Sanatta daha genel bir soru ile senin düşünceni almak istiyorum Eran dostum, Sanatımızın ve sanatçımızın dünyada bir yere gelebilmesi veya kabul görmesi için neler yapılmalıdır, bunun için bir devlet politikası gerekir mi, yoksa sanatçı bağımsız olarak kendi başının çaresine mi bakmalıdır?

E.R-)Sanatçı bağımsız olarak kendi başının çaresine bakmalıdır. Sürekli araştırmalı, başkalarını taklit etmeyi bırakıp kendine özgü tarz geliştirmeli, çok çalışmalı… bunların sonucunda zaten muhakkak bir yerlere ulaşırsınız. Birilerine bağımlı kalarak, ne sanattan ne de sanatçılıktan bahsedebiliriz.

E.H-) Her insanın hobileri de var seninkiler nelerdir? Mesela şimdi yaptıkların veya ileriye ötelediklerin?

E.R-)Arabalara karşı çok merağım var. Modeller veya teknik özellikler hep dikkatimi çekmiştir. Özellikle klasik arabalara ilgimiz eşim DİDEM ile ortak noktalarımızdan olduğu için ülkemizdeki her iki derneğe (KKKSOK ve KTKOD) de üyeyiz.

Eşim Dİdem co-pilot, ben de pilot olarak onlarca yarışa katıldık ve genel klasman birinciliklerimiz var.

Bir süre yarışlara ara verdik ama yakın zamanda tekrar yarışlara katılacağız.

Yarışlara 1977 model iyi durumda Mercedes E280 benzin 6 silindir arabamızla katılıyoruz. İyi derece elde edebilmek için arabanızı çok iyi tanımalısınız. Sıcakta lastikler ne kadar genleşir vs. iyi bilmeniz gerekiyor. Starttan hemen önce aldığınız yol kitabınızı iyi çözebilmeli, özel etaplarda ise saniyelerin önemini iyi bilmelisiniz.

E.H-) Sevgili Eran dostum son olarak sorulmamış, söylenmemiş neler var, bunlardan da bahsedip sohbetimizi bitirelim?

E.R-)Yakın zamanda çok farlı bir konser projesi ile ilgili çalışmalarım olacak. Bildiğin gibi Lüzinyan Evi’nin açılışında öğrencilerim ile yaptığımız dönem konserleri çalışmalarımızı geliştireceğiz.

XIII. Yüzyılda bu topraklarda müzik adına çok güzel tınılar vardı onları gün ışığına çıkarmak için bazı çalışmalarımız olacak..

Sevgili Ertaç dostum; Öncelikle bana bu imkanı sunduğun için çok teşekkür ederim. “Sanat adına çok ilerde olabilmemiz için paraya değil, insanımıza değer vermek yeterlidir”düşüncemi sizlerle paylaşarak Yeni Bakış okuyucularına saygılarımı sunuyorum.

Saygılar bizden sevgili Eran dostum ve de başarılar.

Eran Ramanla yaptığım sohbet bu kadar, haftaya bir başka Adalı Sanatçılarımızda buluşmak üzere sanatla kalınız sanatsız yaşamayınız.

ANLAYANA !!!

Röportaj: Ertaç Hazer

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar