Ortak Akıl ve Dayanışma şart
Şu günlerde, “karantina süreci bir bitse de kurtuluşa ersek” diye bir düşünce meşgul ediyor beynimizi. Düşüncelerimiz genellikle bizi karantina sora erdiğinde içinde bulunduğumuz ekonomik dar boğazın hafifleyeceği yönünde yanlış bir algısal durumun içine sürüklüyor. Biraz gerçekçi olmakta fayda var.
Dünya o bildiğimiz dünya olmayacağa benziyor artık. Komşu Andromeda galaksisinden bakıldığında Samanyolu galaksisi içerisinde toz zerreciği kadar küçük görünen yaşam küresi çok daha küçük bir varlığa yenilmiş durumda. Küresel ekonomiyi derinden sarsan, küçüğünden büyük ölçeğine kadar bir çok şirketi ve markayı iflasın eşiğine sürükleyen, evlerden çıkartmadığı binleri işsiz bırakıp milyonları açlığa ve yoksulluğa sürükleyen, sürekli savaş organize edip, sömürüye lanet okurken sömüren devletleri dize getiren yeni nesil Korona virüs Covid-19 ile tüm gezegenin başı fena halde dertte.
İyi haber, dünyanın bize ayrılan kısmında vaka sayısı şimdilik çok az. Yıllardır her şeyden izole edilmiş bir toplum olarak kendi sağladığımız izolasyon koşulları ile evlerimizden takip ediyoruz olan biteni. Kısa bir süreliğine de olsa ürettiğini satamayan, özgürce seyahat edemeyen, dış dünya ile bağlantısı her alanda kısıtlanan diğer dev küresel oyuncular, en sonunda bizimle empati kurabilecek gibi.
Fakat dünya üzerinde ki izolasyon sona erse bile biz yine dünyadan izole kalmaya devam edecek miyiz?
Ekonomide yaşanacak sorunlar
Ekonomik olarak her zaman zorluk içinde geçen bu yapıya çok da yabancı değiliz. Ama bu sefer iş çok daha ciddi boyutlara ulaşacak gibi duruyor. Ülkenin en önemli gelir kaynaklarından ikisi olan Turizm ve Yükseköğretim bu dönem ekonomimizi ayakta tutamayacak. Tüm dünyada turizm ağır darbe alacak ve bu darbe gelir kaynaklarının önemli bir kısmını oluşturan ülkemizde daha da sert hissedilecek. Sektörden elde ettiğimiz yıllık 900 milyon abd doları olan turizm gelirlerimiz çok düşük bir seviyeye gerileyecek. Lokmacı barikatı kapandığı için adeta sinek avlayan Lefkoşa sur içi esnafının yaşadığını, kapıların kapalı kalması halinde diğer bölgelerdeki esnaf ve üreticilerde yaşayacak. Geçmişte yüksek fiyatlardan ötürü büyük oteller yerine Karpaz’ı tercih eden yerli turist, Karpaz’a gelecek parayı acaba bulabilecek mi? Bu durum geçim kaynağı önemli ölçüde turizme dayanan Karpaz bölgesinde çok daha vahim sonuçlar doğurmayacak mı?
Yaz aylarında öğrenciler ülkelerine döndüğü için üç ay süren boş oturma süresi salgınla birlikte maalesef yedi aya çıkmış durumda. Tüm dünya ülkelerinde yaşanan ekonomik sıkıntılardan ötürü gelecek dönem öğrenci sayısında büyük bir azalma yaşanabilir. Bu azalma, market ve restoranların müşterisiz kalmasına, kiralık evlerin boş kalmasına, eğlence mekanlarının kapanmasına ve sektörden beslenen büyük-küçük işletmelerin iflasına yol açabilecektir.
Bunlar yaşayabileceğimiz sorunlardan bir kaçıydı. Gelelim şu an yaşadığımız sıkıntılara;
Üretim ve istihdam
Girne ve Karpaz bölgelerinde istihdamın önemli bir kısmını barındıran otel ve casinolar kapalı olduğu için sektörden geçinen yüzlerce yurttaşımız maalesef işlerini kaybetmiş durumdadır. Günlük çalışıp günlük yiyen vatandaş, yevmiye usulü çalışan inşaat emekçileri elindeki avucundakini tüketmiş yarın ne olacak endişesi taşımaktadır. Sütünü satamadığı için yem alamayan hayvancıya hangi ekonomik tedbir yardımcı olacak. Yarın karantina süreci sona erse bile işini kaybetmiş yurttaşa ayakta kalabilen kaç işletme iş verebilecek. İşini kaybetmiş ve bankalara borcu olan binlerce yurttaşımız bu borcu ödeyebilecek maddi kaynağı nereden bulacak. Bu ayı bir türlü atlatmayı başaran ev veya dükkan kiracısı gelecek ayı nasıl ödeyebilecek ?
Yönetim erki bunlara çare olacak ekonomik tedbir politikalarını oluşturup sürdürülebilirliğini sağlayamazsa önümüzdeki günler şimdikinden çok daha karanlık olacak gibi duruyor.
Ama önümüzde bir fırsat duruyor. Dcode Economic and Financial Consulting’in “COVID-19 Ekonomik Kodlama: Kısa Sürede Mısır ‘ da Potansiyel Kazanma ve Kaybetmek” adlı çalışmasında kazanan ve kaybeden sektörleri ortaya koymaktadır. Çalışmaya göre, otomotiv, eğitim, inşaat ve emlak, Turizm, finansal hizmetler ile havacılık ve denizcilik sektörleri kaybederken, Tarım, E-Ticaret, tıbbi malzeme ve hizmetler, gıda işleme ve perakende ile sağlık hizmetleri sektörleri kazanmaktadır.
Tam da bu noktada ilgili bakanlığın yapacağı çalışmalar ile kısa sürede yetişen ve üretilebilen, ihtiyaç fazlasını dışarıya satabileceğimiz patates gibi yaş sebze ve meyve üretimi ile ilgili teşvikler vererek üretimi canlandırmalı, böylelikle ülkeye alternatif gelir kaynağı kazandırmalıdır. Yine bu teşviklerle birlikte, tohum materyallerinin masraflarının hibe edilmesi yolu en akılcı ve toplumcu hareket biçimi olacaktır.
İleride kısa ve uzun vade de oluşabilecek tarımsal talepler hakkında bir ihtiyaç analizinin yapılması, bu ihtiyaçları karşılayacak miktarda ürünün yetiştirilmesi için de üreticiye gerekli teşvik ve hibe programlarının bir an önce hayata geçirilmesi gerekir.
Pazarın balık ihtiyacını gideren fakat mevcut koşullardan ötürü maddi kayba uğrayan balıkçı için ihtiyaç duyduğu materyalleri alabilmesi ve yeniden denize açılabilmesi için gerekli olan mazotun hibe edilmesi gerekir.
Pandemi ve beraberinde gelen ekonomik sıkıntılar ancak ortak akıl ve ortak mücadele ile aşılabilecektir. Yönetim erki siyasi kaygılarını bir tarafa bırakıp, bu süreci minimal hasarla atlatabilmek için bir üst yapı oluşturmalıdır. Bu yapı, toplumun tüm paydaşlarının etkin bir şekilde katılabileceği, kararların bilimsel yollarla alınacağı ve alınan kararları cesurca uygulayabileceği bir mekanizma haline getirilmelidir.
Şüphesiz toplumsal olarak zor dönemlerden geçiyoruz. Bir Şaman öğretisi der ki;
Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz,
Nehirler kendi suyunu içemez,
Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez,
Güneş kendisi için ısıtmaz,
Ay kendisi için parlamaz,
Çiçekler kendileri için kokmaz,
Toprak kendisi için doğurmaz,
Rüzgarlar kendisi için esmez,
Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz,
Doğanın anayasasında ilk madde şudur, Her şey birbiri için yaşar. Birbiri için yaşamak, doğanın kanunudur.
Bu öğretiden hareketle toplumun tüm bileşenleri bu zor süreci en az hasarla atlatabilmek için ortak akılla hareket etmeli ve topyekün dayanışmalıdır.