Yeni öğretim yılı bugün gecikmeli de olsa başladı. Ülke genelinde 92 konteyner sınıf ile çocuklar eğitime “merhaba” dedi. Bu konteyner veya prefabrik sınıflar için bardağın dolu tarafından mı yoksa boş tarafından mı bakmak lazım?
Yani “depreme dayanıksız binalarda eğitim yapmak yerine konteynerde eğitim yapalım” mı demememiz lazım yoksa “21’inci yüzyılda konteynerde eğitim mi olur?” demek gerekir. Bu 92 konteyner sınıf sayısının ilerleyen günlerde daha artacağı söyleniyor. Bence talepkar olmak ve bunların dışında en iyisini istemek en doğrusudur.
En büyük korkum bu konteyner sınıfların kalıcı hale gelmesidir. KKTC’de hükümetler hep eğitime en yüksek bütçeyi ayırdıklarını söylerler. Genel rakam olarak doğru olabilir ancak o ayrılan bütçenin içerisinde “yatırım” için ayrılan kısın %1 bile değildir. Dolayısı ile yıkılıp yeniden yapılması gereken veya güçlendirilmesi gereken okullar için bir takvim belirlenip ne zaman yapılacağı açıklanmalıdır. Belki o zaman da vatandaş rahatlar…
Bu iş sürüncemede kalırsa, konteyner sınıflar da kalıcılaşır. Yani bugün hükümet edenler bu 92 konteyner sınıfın yerine “ 2024-25 öğretim yılına yeni sınıflar yetişecektir” diyemedikten sonra konteyner sınıflar yerinde kalır. Bu da böyle biline…
Öğrenebildiğim kadarı ile bazı okullarda bu konteyner sınıflar okuldaki sahasının içerisine monte edilmiştir veya oyun parkları sökülerek o alanlara konteyner sınıflar konulmuştur.
Ne gereği var ki, ilkokulda çocukların oyuna ve spora ihtiyacı mı var?!!! Gerçekten ne diyeceğimi bilemedim bunu duyduğum zaman… Biz özellikle ilkokulda öğretimin “oyun odaklı” olması gerektiğini söyledikçe, eğitimi yönetenler de “sınav odaklı” demeye devam ediyor.
Mevcut okullarda zaten geçmişten kalan estetik yoksunu, çevreye uyumsuz ek binalar varken şimdi bir de gelişigüzel yerleştirilen konteyner sınıflar bunlara eklenmiş oldu. Bu konteyner sınıfın okullarda oyun alanlarını daralttığı, çocukların teneffüslerde rahat hareket alanlarını kısıtladığını biliyoruz.
Yıllardır okullarda bu ek binaları veya benzeri yapıları yaparken birinci öncelik hep “ucuz olsun” anlayışı ile hareket edildiği için, her zaman estetikten yoksun olmuştur. Özellikle 1974 öncesi yapılan sarı taş okul binalarının yanına uyumsuz betonarme ek derslikler yapıldı.
Zaten covid-19 salgını ile ciddi bir ders kaybı yaşayan bu nesil şimdi bir de konteyner sınıflarda öğrenim görmek zorunda kalacaklar. Bu dönemin çocukları en şanssız çocuklar olarak tarihe geçecek.
Bu konteyner sınıflar aynı zamanda fırsat eşitsizliği de yaratacak. Bir tarafta konteynerde eğitim gören çocuklar diğer taraftan tüm imkanları sağlanmış çocuklar. Nerde bunun eşitliği? Eşitlik ara da bulasın!
Eğitim Bakanlığı bu süreci tek başına halledebileceğini zannediyorsa, yanılıyordur. Yeniden yapılması ve güçlendirilmesi gereken okul binaları vardır. Sivil toplum kuruluşları ve aileler ile birlikte hareket edilmezse bu sorunu aşmak zor olacaktır.
Böyle bir durumda da kaybeden çocuklarımız olacaktır. Umarım tüm kesimler arasında işbirliği sağlanır da çocukların yararına bir iş yapılmış olur.