Yeterince iyi misin? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Poli

Yeterince iyi misin?

özgüven

 

Dürüst olun, kendinizden gerçekten hoşlanıyor, kendinizi beğeniyor musunuz? Aynaya baktığınızda öncelikle beğenmediğiniz özelliklerinizi mi fark ediyor, fiziksel kusurlarınıza takılıyor, onlardan bir an önce kurtulmak mı istiyorsunuz? Ya da bir türlü tatmin olmadığınız, yeterince iyi olmayan dış görünüşünüz gibi, tatmin olmadığınız kişiliğiniz ve yetenekleriniz de sizi mutsuz mu ediyor? Peki ya sosyal bir etkinliğe katılmadan önce, kalabalık içine karışacak olmanız, başkalarının sizin eksik ve kusurlu olarak tanımladığınız yönlerinizi fark etme ihtimallerinin olması düşüncesi her seferinde sizi kaygılandırıyor mu? O kadar yetersizsiniz ki, neden başkaları gibi mükemmel olamıyorsunuz?


Tamam, sakin olun! Elbette her insan böyle durumlarla karşılaşabiliyor, zaman zaman kendini yetersiz hissedebiliyor. Çok normal yani! Normal olmayan ise bu yüzleşmelerin fazla sık ve engelleyici bir hal alması. Eğer kendinize yönelik yaptığınız bu eleştiriler sizin mutlu olmanızı ve hayatınızın olumlu yönde ilerlemesini engelliyorsa burada bir sorun var demektir.

“Hem zihinsel hem de fiziksel olarak kendinizden bir türlü memnun olmuyorsanız, kendinizi olduğunuz gibi kabul edemediğiniz ortada.”

Gerçeklerle yüzleşmek söz konusu olunca durumu görmek istediğimiz gibi bir hale sokmak için birer makyaj sanatçısına dönüşebiliyoruz, en azından farkında olmasak bile niyetimiz bu yönde oluyor. Makyaj sanatçıları, fiziksel olarak mükemmel ya da amaçlanan görüntüyü elde edebilmek için uygun noktalara uygun tonlamalar ve dokunuşlar yaparak ortaya gerçekten farklı bir görüntü, bir yanılsama çıkarabiliyorlar. Zihinsel olarak ise biz bunu kendimize uygulamaya çalışıyoruz. İdeal bir “ben” oluşturabilmek için kendimizce yetersiz gördüğümüz özelliklerimizi mükemmelleştirmek için, aslında baş edemediğimiz zihinsel kalıplarımızla, uğraşıyor da uğraşıyoruz.

Her toplumun kendine özgü tasarladığı bir “mükemmel” insan prototipi vardır ve bizler bu kalıpları, toplum içinde yaşayan bireyler olarak, istemeden de olsa içselleştirerek büyüyoruz. Genel olarak bizimki gibi kültürlerde son dönemde sözde “olmuş” ya da olması beklenen ama realiteye baktığımız zaman pek de olamamış insan prototipini tarif edebilirim: Sağlıklı, ideal beden ölçülerine ve kusursuz bir tene sahip, okumuş -daha doğrusu mutlaka bir üniversite diplomasına sahip- genelde memur olması uygun olan ama iyi bir gelir elde edebiliyorsa özelde çalışmasının da makbul olduğu, başarılı insan, ideal ve olmuş, yeterli insan tipidir. Bir nevi “hayırlı kismet” profili aslında! Hal böyle olunca kusurlu bedenlerimizde, bu özelliklerin hepsine birden aynı anda sahip olamayınca kendimizi bilinçsizce tamamlanmamış, olmamış, yetersiz ve dolayısıyla değersiz hissediyoruz. O zaman da “özgüven” dediğimiz, bir insanın kendini olduğu gibi kabul edip sevebilmesi için en gerekli özellik giderek formunu kaybetmeye başlıyor.

özgüven

Psikolojide özgüven terimi bireyin kendini tüm özellikleriyle değerlendirerek kendine biçtiği “özdeğeri” tarif etmek için kullanılan bir kavramdır.  Her insanda var olan ve önemli bir duygusal durumdur; kişinin kendinin farkında olması durumu. Kendinize ne kadar değer verirseniz o kadar yüksek bir özdeğere ve dolayısyla özgüvene sahip olursunuz. Ancak özgüven ile narsizmi karıştırmamak lazım. Narsizim ayrı bir konu, burada hiç girmeyeceğim. Özgüvenli kişi diye bir kavram kullanmak da pek uygun değil, yeri gelmişken bunu da belirteyim. Çünkü herkesin özgüveni vardır; ancak kişinin kendine biçtiği değerle orantılı olarak derecesi artar ya da azalır.

Özgüven bizi diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerimizden biridir. Doğduğumuz andan itibaren çeşitli değişkenlerin de etkisiyle kendimize bir kimlik oluşturmaya başlarız. Büyüdükçe bu kimliği yani kim olduğumuzu tanımlar, sevdiğimiz ve sevmediğimiz özelliklerimize karar verir ve kendimize değer biçeriz. İşte bizim yargılayıcı özelliğimiz burada devreye girer ve toplumda öğrendiğimiz sosyal kriterlere göre kendi değerimizi şekillendiririz. Yaptığımız bu değerlendirmeler, yargılamalar bizim sosyal olarak öğrendiğimiz kalıplar çerçevesinde acımasızlaştıkça, özümüze olan itibarımız dolayısıyla değerimiz giderek zayıflamaya başlar.

İnsanın kendine biçtiği değer değişken bir duygu halidir neyse ki. Farklı ortamlarda ve durumlarda, farklı derecelerde güven ve güvensizlik duygularına sahip olabiliriz. Hepimizin kendimize güvendiği ve güvenmediği durumlar değişkenlik göstermektedir. Kimi insan kariyeri, fiziksel görünüşü ya da yetenekleri ile ilgili kendine fazlasıyla güvenirken farklı alanlarda daha az güveniyor olabilir.  Fakat mükemmel olabilmek için kendimize daha çok güvenme ihtiyacı içine giriyoruz. Her durumda ve ortamda kusursuz olmayı amaçlıyor, ancak bu şekilde kendimizi yeterince değerli hissedebileceğimiz yanılgısına kapılabiliyoruz.

Girdiğimiz ortamlarda elbette ki iyi bir izlenim yaratmak, yaptığımız işi en iyi şekilde gerçekleştirmek istiyor olmamız normal; ancak bunun her zaman her koşulda ve durumda, istediğimiz gibi gerçekleşmeyeceğini kabul etmemizin gerekliliği özgüvenin bir diğer ve önemli kısmı. Çünkü her canlı gibi her insan da hem zihinsel hem de fiziksel olarak bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyeli geliştirmek için ise bireysel olarak çabalamamız gerekiyor. “Benden bu kadar arkadaş!” deyip de hemen pes etmek yerine “denemekte fayda var!” diyerek ileriye doğru bir adım atmaktan bahsediyorum. Fakat öncelikle sınırlarımızı fark etmeniz, kendinizi subjektif bir şekilde olumlu ve olumsuz yönlerimizle değerlendirmemiz, daha yeterli ve mutlu hissedebilmek için ne yapmak istediğimizi netleştirerek daha iyi olabilmek için gerçekçi hedeflerle bir yol haritası belirlememiz gerekiyor.

Mutlu olmak ve bütün hissetmek, kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek, uzun bir geçmişe sahip. Doğduğumuz güne uzanan bu özgüven hikayesinin şekillenmesinde tek etken biz değiliz. Ailemiz ve içinde yaşadığımız toplum da geliştirdiğimiz kimlik, özdeğer ve özgüvenimiz üzerinde büyük bir etkiye sahip. Ancak bu durumu değiştiremeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Eğer kendinizle uğraşmaktan sıkılmış ve yorulmuşsanız ama hayat yolunda  kendinizi olduğunuz gibi kabul edip ilerlemek istiyorsanız size tek bir seçenek kalıyor: Şimdi ve burada neyi değiştirebileceğinize odaklanmak ve hedefler belirlemek.

Bana ayrılan sayfanın sonuna gelmişim bile. Ama söyleyeceklerim daha bitmedi. Değişim sürecini başlatmanız ve özsaygınızı geliştirebilmeniz için size birkaç önerim olacak. Denemekten bir şey kaybetmezsiniz emin olun, hem yüksek bir özgüven çabalamayı gerektirir unutmayın.

Öncelikle bir hafta süresince kendinizi gözlemleyin ve sevdiğiniz yönlerinizi, minnet duyduğunuz özelliklerinizi ve becerilerinizi not alın. Mümkünse kağıt kalem kullanın, evet teknolojik kaynakları kullanmak kolay ancak bu süreçte, yani kendinizle ilgili farkındalığınızı geliştirmenizden bahsediyorum, kendinizle baş başa kalabilmek için teknolojiyi biraz hayatınızdan uzaklaştırmanızda fayda var. Sadece birkaç dakika telefonunuzu elinizden bırakmanız çok büyük bir kayıp olmayacaktır.

Neyse siz bu hafta kendinizle biraz zaman geçirin bakalım. Özgüveninizi nasıl geliştireceğinize yönelik neler yapabileceğinizle ilgili önerilerimi ise, bir sonraki yazımda paylaşacağım sizlerle. Hadi size kolay gelsin, size sizinle hoş bir hafta dilerim.

 

 

 

 

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar