Umutluyum - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Umutluyum

Bülent Dizdarlı

Yolda gidiyorum.  Ara sokaktan ana caddeye çıkacağım. Aracımın termometresi sıcaklığın kırk bir dereceyi bulduğunu gösteriyor. Hoş göstermese de dışarıda havanın bayağı sıcak olduğunu anlamamak mümkün değil. Öyle ki, sıkışık trafik de önümden geçen araçlar bir türlü bana yol vermiyor. Belli ki herkes bir an evvel evine ya da işine gidip bu sıcak havanın etkisinden kurtulmak istiyorlar. İyi de bende burada yanıyorum. Allahtan arabanın kliması en yüksek seviyede çalışıyor. Yoksa kamikaze gibi dalacağım bu trafiğe… Aslında klimaya rağmen duramayacağımı hissettiğim bir anda buna teşebbüs eder gibi yapıyorum ama kızgın bir araç sürücüsünün korna sesiyle kendime gelip vazgeçiyorum. Tam umudu kesmek üzereyim ki genç bir delikanlının, az ilerde durup bana flaş yapması ile yoluma devam etme şansı buluyorum. Trafiğe dönüp bana yol veren delikanlının yanından geçerken, onu elimle selamlıyorum. Hem yol verdiği için hem de hâlâ ülkede bir sevgi bir saygı, kısacası umudun var olduğunu bana gösterdiği için teşekkür ediyorum.

kuşak karikatürü 1Girne’ye geliyorum. Bir süpermarkete giriyorum. Alış verişimi yapıp kasaya yöneliyorum. Önümde bir anne ve küçük kızı var. Kadın bir yandan aldığı malzemenin parasını vermekle uğraşırken bir yandan da yaramaz kızını kontrol etmeye çalışıyor.  Kız az önce annesinin aldığı dondurmayı açıp yemek için adeta cadılaşıyor. Zavallı anne zaten yakan güneşten bunalmış, küçük kızın baskısına dayanamıyor ve dondurmayı eline tutuşturuyor. Kız annesinin hesabı kapatma uğraşından faydalanıp dışarı çıkıyor ve dondurmasını açıp yemeye başlıyor. Ancak ambalaj kâğıdını da yere atıyor. Birden yanında bir abla beliriyor. Ona yaptığının hem yanlış hem de ayıp olduğunu, yine onun anlayabileceği dilde anlatıyor. Bizim küçük cadı da bu ablayı ilgi ile biraz da utanarak dinliyor. Yanlarına gelen anne de kızının mahcubiyetine ayak uydurup ablayı dinliyor. Sonra küçük kız yerdeki kâğıdı alıp çöpe götürüp atıyor. Buna karşın abla, onu iki yanağından öperek ödüllendiriyor. Tam o esnada o genç hanımla göz göze geliyorum. Karşılıklı gülümsüyoruz. Benim gülümsememde bir teşekkür var. Ülkemin gençlerinde umut olduğunu bana gösterdiği için.


Tam arabaya bineceğim ki bir olaya daha tanık oluyor gözlerim… Şu yiyecek servisi yapan motorlar var ya, onlardan biri acı bir fren yapıyor. Önünde kalan arabayla kaldırım arasına sıkışmamaktan son anda kurtuluyor. Ama yere de düşüyor. Ardından da ayağa kalkıp öyle bir okkalı küfür patlatıyor ki burada yazsam ayıp olur. Olay bu kadarla da bitmiyor. Küfürü öndeki araç sürücüsü  de duymuş ki frene basıyor. İki kapıdan iki delikanlı fırlıyor. “Hah!” diyorum kendi kendime “şimdi herhalde gidip motorlu çocuğu dövecekler”. Ama beklediğim gibi olmuyor. Gidip motorlunun iyi olup olmadığını, tıbbi yardıma ihtiyacı olup olmadığını soruyorlar. Motorlunun sağlık durumunun iyi olduğunu öğrenince de ona, Kuzey Kıbrıs’ta trafikte araç geçilecekse sağ tarafından geçilmesi gerektiğini, sollama yapılırsa böyle istenmeyen şeylerin yaşanacağını güzel güzel sabırla anlatıyorlar. Doğrusu şaşıyorum. O okkalı küfürü ben duysam vay halineydi. Ama gençler sakin ve efendice o motorluyu hem sakinleştirip hem eğitiyorlar.karikatür-2

Geçenlerde dostum Dr. Kenan Arifoğlu söylemişti:  “Üç bin yıl evvel yazılan Hitit yazıtlarında, o dönemin gençlerinin bozulduğuna dair ibarelerin bulunduğunu” ifade etmişti. Demek ki üç bin yıl önce de aynı önyargı varmış. Ama bende yok… Herkes zamanını yaşamalı. Üstelikte yukarda saydığım örnekler gibi tek tek bireysel, ya da saymadığım toplu halde uyguladıkları güzellikler var bizim şimdiki gençliğimizin. Devletin onlara iş veremediği verdiğinde de haklarını alamadıkları bir dönemi yaşıyoruz. Buna karşın tırnaklarıyla ülkeye tutunmak için açtıkları iş yerlerinin yönetimlerce kösteklenmesine direnişleri söz konusudur.  Bu nedenle inanıyor ve güveniyorum çocuklarımıza. Onların sayesinde gelecekten ve ülkemden umutluyum.


VE ŞİİR…

Bu hafta konuğum AYŞE TURAL. Onun “Çok Zaman” isimli şiirini sunuyorum:

ÇOK ZAMAN

Kim bilir?
Daha ne kadar çok
Zamanlar var yaşanacak
Kalpleri kırmaya
Gönülleri incitmeye…

Kim bilir?
Ne kadar zaman var
Öfkeye, kızgınlığa…

Kim bilir?
Ne kadar az zaman kaldı
Sevmeye, sevilmeye…


ANLAYAMADIKLARIM: Olimpiyatlara ilk kez “Mülteci”lerden oluşan bir gurup yarışmacı olarak kabul edildi. Hiç anlayamadım şimdi, dünya kendi ayıbını  deşifre mi ediyor yoksa örtbas mı ediyor diye…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar