Ucube - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Poli

Ucube

Adam Kotsko (2015) hepimizin bir ucubeyle yüzleşme korkusu yaşadığımızı söyler. Kotsko’ya göre ucubelerle ilgili korkumuzun temelinde kendimizin de bir ucubeye dönüşme riski yatar. Zizek(2016) ise her komşunun  nihayetinde tekinsiz  bir ucube olduğunu savunur. Hem Kotsko’ya hem de Zizek’e göre bir kişiyi bizim için ucube yapan şey onun bizden ne istediğinden asla emin olamayışımızdır.

 


Sinema filmleri de ucubelerle doludur. Ucube, Avusturyalı yönetmen Haneke’nin “Ölümcül Oyunlar, (Funny Games)  ve  “Saklı”,(Hidden) filmlerinde bir aileye korku salan bir yabancıdır.  Aranofsky’nin “Anne”, (Mother) filminde de tekinsiz  duruma sebebiyet veren  evli bir çifti ziyaret eden beklenmedik bir  yabancıdır. Yabancının davranışları ziyadesiyle gariptir  ve çiften ne istediği tam  bir muammadır.

 

Polonyalı yönetmen Polanski’nin “Rosmarry’nin Bebeği”, (Rosmarry’s Baby) filminde çocuk yapma arifesindeki çifte musallat olan ucube ise bizzat çiftin  komşularıdır.  Sam Mendes’in “Amerikan Güzeli”, (Amerikan Beauty) ve Hitchock’un “Arka Pencere”, (Rear Window) filmlerinde  de  tekinsiz kişi, nereden geldiği belli olmayan  bir yabancı değil komşunun  bizzat kendisidir. İronik bir şekilde “Arka Pencere”nin finaline doğru katil komşusuyla yüzleşen Jeff’e  “benden ne istiyorsun?” sorusunu yönelten, katilin bizzat kendisidir.

 

Kubric’in “Cinnet, (The Shining) filminde ucubenin bize daha da yakınlaştığını görebiliriz. Bu kez  tekinsiz kişi, ne bir yabancıdır ne de yakın bir  komşu; bizzat ailenin bir ferdidir. Filmde hem karısı hem de çocuğu için yavaş yavaş bir ucubeye dönüşen bir adam vardır.

 

David Fincher’in “Dövüş Klübü”,(Fight Club) filminde ve Kafka’nın “Dönüşüm” isimli novellasında ise tekinsiz ucube ne sonradan gelen bir yabancıdır,  ne komşudur, ne de aileden biri; kişi bizzat ”kendi içindeki ucube”yi keşfeder.  “Fight Club” filminde  anlatıcı Tyler Durden’e,  Gregor Samsa ise bir böceğe dönüşür.  Kişi  kendisini tanıdığını düşündüğü bir anda içinde tekinsiz bir yabancı da barındırdığının farkına varır. Radiohead’in “Creep”,(Ucube) isimli   şarkısı, sözlerindeki kişinin  kendisine  başkalarının gözünden bakıp kendini ucube olarak görmesinin de ötesinde, kişinin kendisine kendi gözüyle bakıp yabancı birini görmesiyle ilgilidir.

Bize toplum tarafından çeşitli roller biçilip, muhtelif kimlikler verilmiştir. Topluma göre hepimiz birer baba, anne, komşu, avukat, sanatçı, profesör, işçi, kadın, erkek veya  öğretmeniz. İçimizdeki yabancı keşfedildiği andan itibaren ise  toplumun bize olduğumuzu  söylediği kişi olduğumuzdan şüphe duymaya başlarız…

 

İnsanların maskeler taktıkları söylenir. Kişilerden menfi anlamlar yüklenen  maskeleri çıkarmaları ve  arkasındaki gerçek kişiyi sergilemeleri  istenir. Oysa maskenin ardında ne olduğunu kimse bilmez. “Maskenin altında gerçekten de bir şey var mıdır?”  sorusu dahi yanıtsızdır. Gerçek olan şeyin  sadece maske olması ihtimali ise kabul edilmesi zor bir  ihtimaldir.  Alman filozof  Heidegger insanın diğer varlıklardan farkını  açıklarken insanı,  kendi varoluşunu kendine mesele edinen yegane varlık olarak tanımlar. Bu bağlamda kim olduğumuz konusuna kafa yormamız ve hayata bir anlam arama çabasına girmemiz kaçınılmazdır.  O kadim soruya geri  dönecek olursak: Eğer  toplumun bize kim olduğumuzu söylediği kişi değilsek o zaman biz kimiz? Sadece birer ucube miyiz?

 

 

 

Kaynakça

 

Heidegger, Martin, 2010, Being and Time, State University of New York Press, New York.

 

Kotsko, Adam, 2015, Creepiness, John Hunt Publishing, Alresford.

 

Zizek, Slavoj, 2015, Against the Double Blackmail, Penguin, New York.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar