Slovak Turistlerle Birlikte Üzüm Hasadı Yaptık - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Poli

Slovak Turistlerle Birlikte Üzüm Hasadı Yaptık

Öntaç Düzgün “Yeni bir turizm modeli için bölgenin özelliklerini öne çıkararak çalışmalar yapıyoruz. Öyle ki; adı üzümle özdeşleşen kasabamıza geçtiğimiz haftalarda gelen bir grup Slovak turistle birlikte üzüm hasadı yaptık. Üzümlerimizi ve üzümden elde ettiğimiz ürünleri tanıma ve tatma olanağı buldular çok mutlu oldular.” Bu sözler, henüz daha yorgunluk belirtisi göstermeyen, hep arayış içinde olan, çoğu ülke çapında ilk defa gündeme gelmiş iyi işler başaran *Mehmetçik Belediye Başkanı Cemil Sarıçizmeli’ye ait. Sözlerindeki değer ise, KKTC gibi, turizmde bir yol tutturabilsin diye yüz milyonlarca lira nakdi teşvik ve muafiyet uygulayan ama bir türlü yolunu bulamayan bir ülkede bir “taşra” belediye başkanı olarak yeni bir turizm modeli arayışında olması. Sadece aramakla kalmayıp Avrupa’dan sırf üzüm hasadı için turist gruplarına kapı aralaması, bu eylemi organize edip gerçekleşmesini sağlaması.

KKTC, turizmde nasıl bir yol izlenmesi gerektiği sorusunu henüz aşabilmiş değil. Hatta kime turist denmeli, kimler turist sayılmamalı tartışması bile sonlanmış değil. Bu nedenle Türkiye’nin ve Türk sermayesinin çoğunluğu Girne bölgesine kondurulmuş yığma yapılarda gerçekleşen turizm şekli, turizm üzerinden kalkınma uman, turizm gelirlerinin toplum katmanlarında dağılacağını bekleyenleri mutlu edemiyor. Turizmden ve onun olası gelirlerinden medet uman herkes ısrarla bir değişimden bahsediyor. Ama nasıl bir değişim yaşanması gerektiği bir türlü ortaya çıkamıyor.


Lefkoşa’da Arasta Sokak’ta saf deriden yapılmış şık çantalar ve aksesuarlar satan kadın satıcı, her gün onlarca defa karşılaştığı turist gruplarından birisini yine karşısında görünce söylenmeye başlıyor. “Allah için bir defa olsun durup fiyatları bile sormadılar. Nasıl turisttir ki bunlar?” Güney Kıbrıs’tan Lokmacı Kapısı’ndan girip Selimiye Camisi ve Büyük Han etrafında bir tur atıp tekrar gerisin geriye dönen kafilenin başında, ucuna turuncu renk bir bez parçası bağladığı sopasını havaya kaldırıp yönlendiricilik yapan ve Almanca konuşan bir Rum rehber var.

Güney Kıbrıs’ta tur operatörlüğü yapan şirketler belli ki pazarlama stratejilerine “Kuzey Kıbrıs’taki işgal bölgelerini” göstermeyi de eklemişler. Turistleri, zaman zaman otobüslerle Girne’de Bella Pais Manastırı’na veya Mağusa’da kale içine de götürüyorlar. Ancak değişmeyen sonuç, gittikleri bölgelerde alış veriş yapmalarına hatta yemek yemelerine pek fırsat tanınmaması. Oysa turistlere sunabilecekleri hizmetlerle Güney’deki meslektaşlarına rekabet yapabilecek çok sayıda mağaza ve restoran var. Öyle anlaşılıyor ki iki taraf arasında karşılıklı olarak müşteri değiş tokuşu yapma yönünde bir işbirliği yok. Ancak sorunu tek başına “milliyetçi” gerekçelerle izah etmek de pek mümkün görünmüyor çünkü; “paranın dini imanı yok” denilen günümüzde Güney’den Kuzey’e geçen yabancı sayısı, KKTC’nin de-fackto nüfusunun nerede ise üç katı kadar. 2016 yılında KKTC kara kapılarından giriş yapan Kıbrıslı Rumlar hariç yabancı sayısı tam 1 milyon 206 bin 266 kişiye ulaşmış. 2017 yılının Temmuz ayına kadar olan süredeki girişler, geçen yıla göre yüzde 10 artış alarak 814 bin 665 sayısına ulaşmış. Rakamların büyüklüğü öyle gösteriyor ki; Güney’deki turizm operatörleri bakımından bir haftalık tatile gelmiş müşterilerine Kuzey’de sadece bir defa olsun yemek yedirtmek bile toplamda oldukça karlı bir girişim olabilir. Ancak KKTC’deki diğer bir gerçek de, turizm faaliyetlerinin birkaç büyük otel ve seyahat acentasının tekelinde olması. Onların ise, devlet teşvikli mas turizmle ilgilenmeyi daha cazip bulmaları. Hal böyle olunca bu kapasite ile ilgilenecek muhataplar kendiliğinden ortadan kalkıyor. Restorancılar Birliği veya konu ile ilgili olabilecek kuruluşların ise böyle bir kapasiteleri yok. İş başka bir bahara kalıyor.

Gelip kapanıyorlar ve hiç dışarı çıkmıyorlar. İçerde çok para harcayanların ailelerini ise otel kendi arabaları ile gezdirip oyalıyor.” Bu sözler ise Girne’de kordon boyuna açılan ara sokaklardan birisinde, Türkiye’den gelen kumarcıların ailelerine ilginç gelebilecek hediyelik eşyalar satan bir esnafa ait. Türkiye’den organize edilerek getirilen turistler çoğunlukla kumarhanesi olan otellere yerleştiriliyorlar. “Her şey dahil” diye isimlendirilen bu pazarlama yöntemine göre gelenler, parası önceden ödenmiş olduğu için bütün ihtiyaçlarını içerde karşılayıp dışarı çıkmıyorlar/çıkamıyorlar.

Geçtiğimiz 2016 yılında hava ve deniz yoluyla KKTC’ye gelmiş Türkiyeli yolcu sayısı 1 milyon 124 bin 393 kişi. Diğer ülkelerden gelenlerin toplamı ise 358 bin 841. Toplamda yaklaşık 1 milyon 500 bin kişilik bir giriş olmuş. Peki ülkeye giriş yapan ve gerçek turist olarak nitelendirilebilecek olan ülke misafirlerine yönelik bizim sunabileceğimiz imkanlara bir bakalım. Milli parklar, müzeler, kültür-sanat ve tabiat varlıklarımız acaba ne durumda? Doğa ve organize edilmiş milli parklar bakımından çok iyi bir konumda olduğumuz söylenemez. Temiz deniz ve bakir kıyılar söylemimiz ise, özellikle Girne sahil şeridinde ciddi bir tehdit altında. Aşırı yapılaşma ve çoğu bölgelerde arıtma yetersizlikleri sonucu sıvı atıkların basit bir ön arıtma sonucu denize bırakılması durumu oldukça kötüleştirmiş. Türkiye gazetelerinde yayınlanacak kısa süreli bir karşı yayın bile bölgenin turizm geleceğini oldukça geriletebilir. Her şeyden önemlisi çevre oldukça kirli. Durumu kurtarabilmek için düzenlenen “temiz düşün” kampanyaları bile işe yaramıyor.

Müzelerimiz bakımından durum daha da dikkat çekici. Kıbrıslı Türkleri tanıtacak, tarihi ve kültürel kodlarını sergileyecek nerede ise hiçbir müzemiz yok. Müze ziyaretleri daha çok turistik tesis ve yatak kapasitesinin yaklaşık üçte ikisine sahip Girne civarında gerçekleşiyor. Geçtiğimiz yıl en çok ziyaretçi çeken müze, 115 bin ziyaretçi ile Girne Kalesi ve Batık Gemi Müzesi olmuş. KKTC genelinde üçüncü sırada ziyaretçi alan yapı yine Girne’den Bella Pais Manastırı. Manastır geçtiğimiz yıl yaklaşık 61 bin ziyaretçi kabul etmiş. En çok ziyaret edilen müzeler sıralamasında beş ve yedinci sıradaki müzeler yine Girne bölgesinden. St. Hilarion Kalesi’ni yaklaşık 35 bin, Barış ve Özgürlük Müzesi’ni ise yaklaşık 28 bin kişi ziyaret etmiş.

Lefkoşa bölgesinde turistlere tavsiye edilen nerede ise tek bir müze var. Barbarlık Müzesi, KKTC genelinde en çok ziyaret edilen müzeler sıralamasında yaklaşık 73 bin ziyaretci ile ikinci sırayı alıyor. Lefkoşa’ya getirilenlerin ziyaret ettirildikleri ikinci bir yer olarak Mevlevi Tekkesi yer alıyor ki tekkeyi geçtiğimiz yıl sadece 6 bin kişi ziyaret etmiş.

Mağusa’yı ziyaret edenlerin sıklıkla uğradıkları bir diğer müze ise Salamis Harabeleri. Salamis’i geçtiğimiz yıl 47 bin kişi ziyaret etmiş. Bölgede yer alan St Barnabas Manastırı ve İkon Müzesi ise yaklaşık 30 bin ziyaretçiye kapılarını açmış. Eski Eserlar ve Müzeler Dairesi geçtiğimiz yıl yaklaşık 455 bin müze ziyaretçisinden yaklaşık 4 milyon 235 bin TL gelir elde etmiş.

KKTC turizmi, tıpkı Kıbrıslı Türkler gibi yeni bir kimlik ve gelecek arayışında. Ancak işler hiç de kolay görünmüyor. Yerleşmiş kanaatler ve kimilerin bu sektörden elde ettikleri rantlar değişimin önüne geçiyor. Belki de tıpkı Mehmetçik Belediye Başkanı Sarıçizmeli gibi yeni modeller belirlemek ve pratik adımlar atmak gerekiyor.

*(Galatya ismini neden değiştiler ki? Oysa ki Rumca falan değildi)

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar